 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Üçüncü Ceza Dairesi
E. 1990/6408
K. 1990/12907
T. 13.12.1990
* ORMAN SUÇU
(Tarla açmak)
* ORMAN SAHASI
* ORMAN AMENAJMAN PLANI VE
MEŞCERE HARİTASI
ÖZET : Konunun aydınlığa kavuşturulması ve iki keşif sonuçları arasında oluşan
çelişkinin giderilmesi amacıyla suç konusu yerde yeniden seçilecek
bilirkişilerle tekrar keşif yapılması, tapu kaydının ve orman amenajman
planıyla meşcere haritasının birlikte uygulanması, suç konusu yerin teknik ve
bilimsel inceleme ve araştırmalarla tutanağın düzenlendiği tarihteki durumu
değil, temeldeki, yani geçmiş zaman süreci içindeki özellikleri itibariyle
orman sayılan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi ve tutanak tarihinde
bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmiş olsa dahi idarece orman
dışına çıkarılmadıkça temeldeki asıl niteliğine dayanılarak suç yerinin orman
sahası olarak kabulü gerektiği ilkesi de gözönünde tutularak sanığın hukuki
durumunun takdir ve tayini icap eder.
(6831 s. OK. m. 93)
Orman Kanununa muhalefetten sanık Mustafa hakkında yapılan duruşma sonunda,
beraatine dair (Pazarcık Sulh Ceza Mahkemesi)nden verilen 12.10.1989 günlü ve
89/260 sayılı hüküm o yer C. Savcısı ve müdahil tarafından temyiz edilmiş
olduğundan, mahallinden gönderilen evrak C. Başsavcılığı'nın 24.5.1990 günlü
tebliğnamesiyle Daireye verilmekle okunarak, gereği görüşülüp düşünüldü:
Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine. Ancak:
Davanın dayanağını oluşturan suç saptama tutanağında, sanığın mevkii ve
hudutları gösterilen Devlet ormanında 1500 m2. yüzölçümündeki alan üzerinde
mevcut 6 kentale denk meşe ağaçlarını kesmek suretiyle açma yaptığının
bildirilmesine karşın sanığın duruşmadaki sorgusunda yükletilen suçu kabul
etmeyerek açma yapmadığını kendi tapulu yerinde tasarrufta bulunduğunu öne
sürmesine, suç konusu yerde 4.4.1988 günü yapılan birinci keşif sonucu
düzenlenen bilirkişi raporlarında sanığın ibraz ettiği Mart 956 tarihli tapu
kaydının zemine uymadığının ve ancak incelenen sahanın orman alanı da olmayıp
çevreleyen tarım arazilerinin durumu itibariyle tarım arazisi olduğunun
bildirilmesine, mahkemece bu keşifte yetinilmeyerek yeniden yapılan 31.8.1988
günlü ikinci keşif üzerine fenni bilirkişi Üzeyir tarafından düzenlenen
raporda dava konusu yerin, tapu kaydının hudutları içinde kaldığının ifade
edilmesine ve diğer bilirkişi orman yüksek mühendisi Hikmet'in düzenlediği
raporda ise, orman amenajman planı ile meşcere haritasının uygulanması sonucu
dava konusu yerin Kandil Dağı Serisi 142 numaralı bölme dahilinde kalıp orman
içi açıklığını belirten O. T ile gösterildiğinin bildirilmesine rağmen sonuç
kısmında bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybettiğinden sözedilmek
suretiyle sahanın orman sayılmayan yerlerden olduğunu ifade etmek suretiyle
açıkca çelişkiye düşülmesine göre, konunun aydınlığa kavuşturulması ve her
iki keşif sonuçları arasında oluşan mübayenetin giderilmesi amacıyla
mahallinde yeniden seçilecek bilirkişiler marifetiyle tekrar keşif yapılması,
tapu kaydının ve orman amenajman planıyla meşcere haritasının birlikte
uygulanması, suç konusu yerin teknik ve bilimsel inceleme ve araştırmalarla
tutanağın düzenlendiği tarihteki durumu değil temeldeki yani geçmiş zaman
süreci içindeki özellikleri itibariyle orman sayılan yerlerden olup
olmadığının belirlenmesi ve tutanak tarihinde bilim ve fen bakımından orman
niteliğini kaybetmiş olsa dahi idarece orman dışına çıkarılmadıkça temeldeki
asıl niteliğine dayanılarak suç yerinin orman sahası olarak kabulü gerektiği
ilkesi de gözönünde tutularak sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini icap
eylediği gözetilmeyerek bu yönden eksik soruşturma ile yazılı şekilde beraat
kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, yerel C. Savcısı ve müdahilin temyiz itirazları bu
itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepden dolayı
(BOZULMASINA), 13.12.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|