 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1990/6-247
K. 1990/261
T. 5.11.1990
* HIRSIZLIK
* SABIKA KAYDININ ADLİ SİCİLDEN
ÇIKARILMASI
ÖZET : 1803 sayılı Af Yasasının 1/B maddesinin açık hükmü karşısında,
25.11.1970 tarihinde işlediği hırsızlık suçu nedeniyle hakkında sabıka kaydı
düzenlenen hükümlüye ilişkin sabıka kaydının adli sicilden çıkarılmasına
karar verilmesi gerekirken, hırsızlık suçları yönünden uygulama olanağı
kalmayan 20. maddeye dayanılarak sabıka kaydının adli sicilden
çıkarılamayacağına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
(765 s. TCK. m. 491) (1803 s. Af K. m. 1/B)
25.11.1970 tarihinde işlediği hırsızlık ve tehlikeli vasıta kullanmak
suçlarından hükümlü Faruk'un memnu haklarının iadesi talebinin kabulüne,
sabıka kaydının silinmesine dair istemin reddine ilişkin, (Antalya Ağır Ceza
Mahkemesi)nden verilen 27.3.1989 gün ve 50/23 sayılı hüküm, hükümlü vekilinin
temyizi üzerine Altıncı Ceza Dairesi'nce incelenerek, 28.11.1989 gün ve
7943/9355 sayı ile;
"Hırsızlık suçu ile ilgili adli sicil kaydının 1803 sayılı Af Yasası hükümleri
karşısında silinip silinemeyeceğinin tartışılmaması" isabetsizliğinden
bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise, 20.2.1990 gün ve 28/14 sayı ile;
"Hükümlü Faruk'un mahkum olduğu cezalar 1803 sayılı Af Kanununun 1. maddesinin
(A) bendi kapsamına girmekle ceza ortadan kalkmışsa da, aynı Kanunun 20.
maddesinde hırsızlık suçlarına ait sabıka kayıtlarının silinemeyeceği hükmü
yer aldığından mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik yoktur" biçimindeki
açıklamalarla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hüküm de, hükümlü vekili tarafından süresinde temyiz edildiğinden dosya, C.
Başsavcılığı'nın onama isteyen 20.9.1990 gün ve 4453 sayılı tebliğnamesiyle
Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği
konuşulup düşünüldü:
İncelenen dosyaya göre;
25.11.1970 tarihinde işlediği hırsızlık ve tehlikeli vasıta kullanmak
suçlarından dolayı TCK.nun 493/1, 522 ve 565. maddeleri uyarınca 10 ay ağır
hapis, 1 gün hafif hapis ve 3 lira hafif para cezalarına mahkum edilen ve
kesinleşen bu cezalarını 1972 yılında çeken hükümlü Faruk'un 17.3.1989
tarihinde mahkemeye başvurarak memnu haklarının iadesini ve adli sicildeki
sabıka kaydının silinmesini istediği anlaşılmaktadır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, 1803 sayılı Af Yasasından
önce işlenen hırsızlık suçuna ait sabıka kaydının adli sicilden silinip
silinemeyeceğine ilişkindir.
Kişilerin işledikleri suçları bir sicile kayıt edip toplanmasını öngören 4664
sayılı Adli Sicil Yasası, sicildeki kayıtların silinmesi hakkında bir hüküm
içermemektedir. Yasadaki bu eksiklik 647 sayılı Yasanın 7. maddesiyle
giderilmişse de maddenin (B) bendinde hırsızlık suçlarının da dahil olduğu
yüzkızartıcı suçlarla; ceza miktarı yönünden diğer bazı suçlara ait sabıka
kayıtlarının adli sicilden silinemeyeceği hükmü yer aldığından, maddenin bu
açık hükmü karşısında hırsızlık suçlarına ait sabıka kayıtlarının adli
sicilden silinmesine olanak bulunmadığı görülmekte ise de,
1803 sayılı Af Yasasının 1. maddesinin (A) bendinde, 7.2.1974 tarihine kadar
işlenmiş suçlardan "kanunların suçu tesbit eden asıl maddesinde üst sınırı
(12) yılı geçmeyen hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile yahut yalnız veya
birlikte olarak para cezasıyla cezalandırdığı veya müsadereyi yahut bir
meslek veya sanatın yapılmamasını veyahut bu cezalardan birini veya birkaçını
gerektiren fiiller hakkında takibat yapılamaz". (B) bendinde; "(12) yıl veya
daha az hürriyeti bağlayıcı bir cezaya yahut bu miktarı aşmayan hürriyeti
bağlayıcı bir ceza ile birlikte veya müstakilen hükmedilmiş para cezasına
mahkum olanlar veyahut mahkemelerden başka mercilerince haklarında para
cezası tayin edilenler (9. madde hükmü saklı kalmak şartıyla) feri ve
mütemmim cezalariyle, ceza mahkumiyetlerinin sonuçlarını da kapsamak üzere
affedilmişlerdir" hükümleri yer aldığından aynı Yasanın 2. maddesinin (b)
bendinin iptal edilmesinden sonra genel af kapsamına giren hırsızlık
suçlarına ilişkin sabıka kayıtlarının Adli sicilden çıkarılıp
çıkarılamayacağı konusu üzerinde durmak gerekir.
Bilindiği gibi, diğer bazı suçlar yanında hırsızlık suçlarında yer aldığı 1803
sayılı Yasanın 2/B maddesi hırsızlık suçları yönünden Anayasa Mahkemesi'nin
11.3.1975 gün ve 8/50, 11.3.1975 gün ve 18/47-25.3.1975 gün ve 51/58 sayılı
kararlarıyla iptal edilmiş, bu iptal kararları üzerine hırsızlık suçları 1.
maddenin (A) ve (B) bentleri kapsamına girmiştir. (A) bendi kapsamına giren
fiiller hakkında takibat yapılmadığından hırsızlık suçları hakkında da dava
açılmamış, hüküm kurulmamış dolayısıyla adli sicile işlenmek üzere sabıka
kaydı oluşturulamaz duruma girmişlerdir.
Buna karşın af yasasından önce hırsızlık suçundan mahkum olupda cezasını
çekenler veya iptal kararlarından önce mahkumiyet hükümleri kesinleşenler
hakkında düzenlenen sabıka kayıtları adli sicilden çıkarılmamış bu konuda
yapılan başvurular da istemin reddiyle sonuçlanmıştır.
Böyle bir uygulama eşitlik ve adalet ilkelerine ters düştüğü gibi yasal
dayanaktan da yoksundur.
Çünkü, 1803 sayılı Af Yasasının 2/B maddesi hırsızlık suçları yönünden iptal
edildikten sonra bu suçlar Yasanın (1). maddesinde düzenlenen genel af
kapsamına girmiştir.
Yasanın 1. maddesinin (B) bendinde, Af Yasası kapsamına giren suçlardan mahkum
olanların mahkumiyet hükümlerinin sonuçlarını da kapsamak üzere
affedildikleri belirtildiğine göre, genel af kapsamına giren hırsızlık
suçlarına ilişkin sabıka kayıtlarının adli sicilden çıkarılması olanaklı hale
gelmiştir.
Her ne kadar Yasanın 20. maddesinin buna müsait olmadığı, aynı suçlar yönünden
eşitlik ilkesini bozan bu madde Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmeden
hırsızlık suçlarına ilişkin sabıka kayıtlarının adli sicilden
çıkartılamayacağı düşünülebilirse de, yukarıda da değinildiği gibi iptal
kararlarından sonra hırsızlık suçları genel af kapsamına girmekle 20.
maddenin bu suçlar yönünden artık uygulanma olanağı kalmamıştır. Uygulanma
olanağı kalmayan bir yasa hükmünün eşitlik ilkesini bozduğu söylenemeyeceğine
göre Anayasa Mahkemesi'ne gidilmesine de gerek yoktur.
Bu nedenle; 1803 sayılı Af Yasasının 1/B maddesinin açık hükmü karşısında,
25.11.1970 tarihinde işlediği hırsızlık suçu nedeniyle hakkında sabıka kaydı
düzenlenen hükümlü, Faruk'a ilişkin sabıka kaydının adli sicilden
çıkarılmasına karar verilmesi gerekirken hırsızlık suçları yönünden uygulanma
olanağı kalmayan 20. maddeye dayanılarak sabıka kaydının adli sicilden
çıkarılamayacağına karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Yerel Mahkeme
direnme hükmünün açıklanan bu nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.
* Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; direnme hükmünün haklı
nedenlere dayandığını belirtip hükmün onanması yönünde oy kullandıkları gibi,
Üye Erdem GÜYER'de; "hükümlü hakkında, 25.11.1970 tarihinde işlediği
hırsızlık suçundan dolayı, Altındağ Ağır Ceza Mahkemesi'nce TCK.nun 493/1.
maddesi uyarınca 10 ay ağır hapis cezasıyle mahkumiyetine dair verilen
kararın Yargıtay Altıncı Ceza Dairesi'nce onanmak suretiyle kesinleştiği,
bihakkın tahliye tarihi olan 13.1.1973 tarihinde cezanın infaz edildiği Adli
Sicil Kanunu gereğince hakkında (ceza bildirim) ve (yerine getirme) belgeleri
düzenlenerek adli sicil kaydı tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Bu kaydın tesisinden sonra, 18.5.1974 günlü Resmi Gazete'de yayınlanarak
yürürlüğe giren 1803 sayılı (Cumhuriyetin 50. Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve
Cezaların Affı Hakkında Kanun)'un 20. maddesinde; (Genel afla tamamen ortadan
kalkan mahkumiyet hükümlerine ait sicil varakaları adli sicilden çıkarılır.
Aynı mahiyetteki cezalara ait fişlerden sicil tesis edilmemiş olanlar için
sicil varakası tesis edilmez. Ancak, 7. maddenin (B) bendinde yazılı suçlara
ilişkin sabıka kayıtlarında bu hüküm uygulanmaz. Ve anılan bentte gösterilen
hizmetlerle ilgili olarak yetkili mercilerce istendiği takdirde
bildirilir...) hükmü yer almış, hükmün atıfta bulunduğu ve halen yürürlükte
bulunan 7/B maddesinde, (hırsızlık) suçu da sayılmıştır.
Bu düzenlemenin, hükümlüye ait ve hırsızlık suçundan tesis edilmiş olan sicil
kaydının adli sicilden çıkarılamayacağını, yetkili mercilerce istenildiğinde
de gönderilmesi gerektiğini gösterdiği, T.C. Anayasa'sının 76, 2802 sayılı
Hakimler ve Savcılar Kanununun 8/h, 2839 sayılı Kanunun 11. maddesinde olduğu
gibi (affa uğramış olsalar bile bazı suçlardan hükümlülükleri olanlar için
getirilen kısıtlılık ve bunun tesbitinde bir dayanak oluşturduğu da
görülmektedir.
1803 sayılı Af Kanununun 2/B maddesi ile ilgili ve bu arada TCK.nun 493.
maddesini de kapsayan Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları dolayısıyle iptal
edilen maddelerle ilgili ve halen görülmekte olan davalarda, Kanunun 1.
maddesinin uygulanması ve bu davaların ortadan kaldırılmasına karar verilmesi
sonucu, bir kısım failler için ayrıcalıklı bir durumun ortaya çıktığı
düşünülebilirse de, 20. maddedeki hükmün yürürlükte olması sebebiyle, bu
ayrıcalığın Anayasada öngörülen ve korunan eşitlik ilkesi içinde
değerlendirilmesi bu sonuca varıldığında, usulüne göre Anayasa'ya aykırılığın
ileri sürülmesi gerekecektir.
Esasen değerlendirme de, 1803 sayılı Kanunun, genel af kanunu olmayıp (bazı
suç ve cezaların affı) hakkında Kanun olduğunu, konumuzla ilgili hükmün de
ayrıcalıklardan birini oluşturduğunu nazara almak zorunluluğu bulunmaktadır.
Bu nedenlerle, hükümlü hakkında hırsızlık suçundan tesis edilmiş olan sicil
kaydı varlığını sürdürmekte, 647 sayılı Kanunun 7/B maddesi ise, (hırsızlık)
suçundan tesis edilmiş adli sicil kaydının silinemeyeceğini amir
bulunduğundan, hükümlüye ait adli sicil kaydının 1803 sayılı Af Kanunu nazara
alınsa dahi silinmesine yasal olanak olmadığı sonucu çıkmaktadır.
Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 23.11.1987 gün, 1987/9-415 esas ve
1987/567 karar sayılı ve açık gerekçe içeren ilamı da görüşümüzü doğrular
niteliktedir.
Arz ve izah ettiğim nedenlerle, mahkemenin hükümlüye ait ve hırsızlık suçundan
tesis edilmiş olan adli sicil kaydının silinemeyeceğine ilişkin direnme
kararının usul ve kanuna uygun olduğu ve onanması gerektiği görüşünde"
olduğunu açıklayarak, keza onama yönünde oy kullanmıştır.
S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme direnme hükmünün
(BOZULMASINIA), 5.11.1990 gününde isteme aykırı olarak çoğunlukla karar
verildi.
|