Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y 
Dördüncü Ceza Dairesi

	E.	1990/5698
	K.	1990/6241
	T.	20.11.1990

*  GÖREVLİYE SÖVMEK
*  EYLEM VE SUÇ ÇOKLUĞU
*  MÜTESELSİL SUÇ
*  GERÇEK İÇTİMA HÜKÜMLERİ
*  CEZANIN ERTELENMESİ İSTEĞİ


ÖZET : Eylem ve suç çokluğu benimsenmesine karşın, bu suçların müteselsil suç,
 ya da gerçek içtima hükümlerinden hangisine göre birleşip kaynaştıklarının
 kararda tartışılmaması,

Erteleme isteği hakkında bir karar verilmesi yasaya aykırıdır.

(765 s. TCK. m. 266/1)  (647 s. CİK. m. 6)

Görevliye sövme suçundan sanık Erkan hakkında, Türk Ceza Yasasının 266/1, 59;
 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca 533.332 lira ağır para, cezasıyla
 hükümlülüğüne ilişkin, (Bandırma Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen Esas:
 1990-1/Karar: 1990-73 sayılı ve 7.3.1990 tarihli hükmün temyiz yoluyla
 incelenmesi sanık Erkan müdafii tarafından istenilmiş ve temyiz edilmiş
 olduğundan; Yargıtay C. Başsavcılığı'nın 9.10.1990 tarihli bozma isteyen
 tebliğnamesiyle 18.10.1990 tarihinde Daireye gönderilen dava dosyası,
 başvurunun nitelik ve kapsamına göre görüşüldü.

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve
 gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde
 görülmemiştir. Ancak:

1- Sanık çoğul anlatımla aynı anda birden çok kişiye sövmüştür.

Bu durum karşısında, ilkin eylem ve suç çokluğu olup olmadığını, ikinci olarak
 da suç çokluğu varsa bunların nasıl birleşip kaynaştıklarını (içtima
 ettiklerini) saptamak zorunludur.

T. Ceza Yasasının benimsediği sisteme göre; eylem çokluğu, hukuksal açıdan,
 maddi sonuçlu suçlarda dış dünyada oluşan doğal değişikliğin; salt hareket
 suçlarında ise, korunan ve ihlal edilen varlık ya da yarar hamilinin sayısına
 göre belirlenmek gerekir.

Sövme maddi sonuç doğurmayan salt hareket suçlarındandır. O yüzden bu cürüm,
 kişilerin onurunu ihlal ettiği için, aynı anda birden çok kişiye karşı
 işlendiğinde, "kovuşturulabilir, tipe uygun, hukuka aykırı ve kusurlu"
 nitelikte birden çok eylem, birden çok ihlal ve "her ihlal ayrı suçtur"
 kuralınca da birden çok suç söz konusu olmaktadır.

Nesnel (objektif) ölçülere göre, birden çok suçun varlığı, böylece
 saptandıktan sonra, sıra bu suçların T.C Yasasının benimsediği içtima
 kuralları içinde nasıl birleşip kaynaşacakları sorununu çözmeye gelmekte ve
 bu çözümde ise iki seçenek bulunmaktadır.

Gerçekten T.C Yasası, irdelenen konuda, müteselsil suç ve gerçek (maddi)
 içtima kurallarını benimsemiştir. Eğer somut olayda T.C Yasasının 80.
 maddesinin uygulanmasını gerektirecek bir durum yoksa, zorunlu olarak gerçek
 (maddi) içtima kuralları uygulanacak demektir. O nedenle de, ilk mahkemenin
 kararında "müteselsil suç" hükmünün uygulanıp uygulanmayacağını, bu kavramı
 tanımlayan hükmün öğelerine ve somut olaya göre tartışması zorunludur.

T.C Yasası, suçların mağdurları başka başka oldukları takdirde müteselsil suç
 hükmünün değil, gerçek (maddi) içtima hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir
 kural getirmemiş; bir çok yabancı Yasa gibi, yalnızca öznel (subjektif) bir
 ölçü öngörülmüştür. Bu ölçüye göre, kişiye sıkı sıkıya bağlı hakların (varlık
 ya da yararların) ihlalinde ve dolayısıyla mağdur çokluğunda bile, "bir
 (aynı) suç işleme kararıyla" davranılmışsa, kuşkusuz "müteselsil suç" hükmü
 uygulanabilecektir. Bunun tersini önceden (a priori)  bir yargısal kural
 (içtihat) boyutunda kesinlemek, Yasanın öngörmediği bir öğeyi T.C Yasasının
 80. maddesine eklemek ve maddenin uygulama alanını, yasama organının yerine
 geçerek darlaştırmak olacaktır. Bu nedenlerle eylem ve suç çokluğunun
 varlığını saptadıktan sonra, kast kavramına oranla daha genel, geniş ve
 kapsayıcı bir kavram olan "bir (aynı) suç işleme kararı" olgusunun olayda var
 olup olmadığını, kişinin iç dünyasını ilgilendiren bir fiili sorun
 olduğundan, ilk mahkemenin kararında irdelemesi ve Yargıtay denetimini
 sağlayacak biçimde gerekçelendirilmesi zorunludur. "Bir suç işleme kararının"
 varlığını saptarken, mahkeme, her suç çokluğunda, kuşkusuz, suçların işleniş
 biçimlerindeki benzerlik ya da tekdüzelik, benzer fırsatları değerlendirme,
 Yasa sistematiğine göre suçla korunan hukuki varlık ya da yarar, cürmi
 hareketin yöneldiği maddi konunun (kişi ya da şeyin) nitelik ve başkalıkları,
 suçlar arasındaki zaman aralığı ve bunlara benzer daha birçok dışa yansıyan
 veri ve davranışlardan yararlanabilecektir.

Eylem ve suç çokluğu benimsenmesine karşın, yukarıda açıklanan nedenlerle bu
 suçların müteselsil suç, ya da gerçek içtima hükümlerinden hangisine göre
 birleşip kaynaştıklarının kararda tartışılmaması,

2- Erteleme isteği hakkında bir karar verilmemesi,

Yasaya aykırı ve sanık Erkan müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki
 düşünce bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün (BOZULMASINA), 20.11.1990
 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

* Sanık, belediye memurları Zülfü ve Duran'a görevleri nedeniyle huzurlarında
 hakaret edip bu eylemiyle (2) mağduru da küçük düşürmüş, mahkeme de eylemin
 mağdur sayısınca suç oluşturduğunu kabul ederek TCY.nın 266. maddesini (2)
 kez uygulamıştır. bu uygulama, oluşa, dosyadaki kanıtlara ve Yargıtay'ın
 kararlılık arzeden içtihatlarına uygun bulunduğundan öncelikle 1 numaralı
 bozmaya esas yönünden karşıyım. Öte yandan bu aşamada, hükmün dosya içeriğine
 uygun olup olmadığını denetleyerek, olayda TCY.nın 71.maddesinin uygulama
 yeri varsa onanması, yoksa, eylemin tek suç mu, müteselsil suç mu
 oluşturduğunu belirtip bu nedenle bozulması gerekirken, geriye dönüp bütün
 kanıtları önümüzde bulunan olayda, mahkemeyi, doğruluğuna inanarak kurduğu
 (ve dosya içeriğine de uygun olan) hükmün aksinin düşünülüp
 düşünülemiyeceğini tartışmaya zorlamanın usul ve Yasaya uygun düşmeyeceği
 kanaatında olduğumdan bozmanın (1) numaralı bendine usul yönünden de
 katılmıyorum.

Erol ÇETİN
Üye  


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini