 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi
E. 1990/5637
K. 1990/12618
T. 6.11.1990
* MURİS MUVAZAASI
* TAPU İPTALİ VE TESÇİL
ÖZET : Görünürdeki işlem, tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığı ve
gizlenen bağış da biçim koşulundan yoksun olduğu için geçersizdir.
Bu tür uyuşmazlıkların; sağlıklı, doğru ve adil bir şekilde çözüme
ulaştırılması için yapılan temliki işlemde, miras bırakanın asıl irade ve
amacının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması zorunludur.
(818 s. BK. m. 18)
Taraflar arasında görülen davada; davacılar 13 ada 60 parsel sayılı taşınmazın
davalıya devrinin miras bırakan danışığı ile illetli olduğunu ileri sürerek
miras payı oranında kayıt iptal ve tesçil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar yasal süresi içerisinde
duruşmalı inceleme yapılması isteği ile davacılar vekili tarafından
istenilmiş olmakla; dosya incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, uygulamada miras bırakan danışığı (muris muvazaası) adıyla bilinen
Borçlar Yasasının 18. maddesine dayalı pay oranında tapu iptal ve tesçil
isteğine ilişkindir.
Bilindiği gibi, öğretide ve yargısal uygulamada danışık; "bir hukuki işlemde
yanların gerçek iradeleri ile beyanları arasında üçüncü kişileri aldatmak
için bilerek ve isteyerek yarattıkları uyumsuzluk" olarak tanımlanmaktadır.
Açıklanan biçimde, taşınmaz mülkiyetinin aktarılması halinde görünürdeki işlem
tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığı ve gizlenen bağış da biçim
koşulundan yoksun olduğu için geçersizdir.
Bu tür uyuşmazlıkların; sağlıklı, doğru ve adil bir şekilde çözüme
ulaştırılması için yapılan temliki işlemde miras bırakanın asıl irade ve
amacının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması zorunludur.
Bunun için de; yanların özel durumlarının, ülkenin gelenek ve göreneklerinin,
toplumsal eğilimlerinin miras bırakanın taşınmaz mal satışını haklı kılan
nedeni olup olmadığının mülkiyeti edinen kişinin işinin ve ekonomik gücünün,
miras bırakanın mal varlığının başka temliklerde bulunup bulunmadığının
bedeller arasında açık ve aşırı fark bulunup bulunmadığının devirde satışın
mı, yoksa bağışın mı üstün tutulduğunun, diğer mirasçılardan mal kaçırma
amacı güdülüp güdülmediğinin, yanların bakım yükümü altında bulunduğu aile
bireyleri sayısının gelir ve geçim koşullarının aralarındaki ilişkilerin,
işlemin yaşamın gerçeklerine ve olağan akışına uygun düşüp düşmediğinin
araştırılması ve değerlendirilmesi gerekir.
Hal böyle olunca, açıklanan ilkeler çerçevesinde değinilen yönde ayrıntılı bir
soruşturma ve değerlendirme yapılmaksızın noksan soruşturma ile yetinilmek
suretiyle yazılı olduğu üzere hükme varılması isabetsizdir. Davacıların
temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü
HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz
edene geri verilmesine, 16.5.1989 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret
Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 100.000 lira
duruşma avukatlık ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 6.11.1990 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|