 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onaltıncı Hukuk Dairesi
E. 1990/5248
K. 1991/8
T. 8.1.1991
* KADASTRO TESBİTİ
* ORMAN TAHDİDİ
ÖZET : Orman kadastrosu, yapılış tarihi itibariyle, 3116 sayılı Yasanın
yürürlükte bulunduğu döneme rastladığına göre, nizalı taşınmazın niteliği
üzerinde de durulmalıdır. Sadece tahdit krokisinin uygulanması ile
yetinilemez.
(3402 s. Kadastro K. m. 22/son, 18/2)
Taraflar arasında, kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün
Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; süresi içinde inceleme
raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Tapulama sırasında 629 parsel sayılı 19.600 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz,
irsen intikal, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve taksim nedeniyle Ali
adına tesbit edilmiştir. Tapulama komisyonu, çekişmeli taşınmazın orman
sayılan yerlerden olduğu idda edilmiş bulunmakla tutanak ve eklerini
kendiliğinden tapulama mahkemesine devretmiştir. Mahkemece davanın reddine ve
dava konusu parselin davalı Ali adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm,
davacı Orman İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hükme yeterli olmadığı gibi,
delillerin değerlendirilmesinde de yanılgıya düşülmüştür. Kadastro tesbitine,
Orman İdaresinden başka Mehmet, Hasan ve Davut adındaki şahıslar da itiraz
etmişler; komisyon 3402 sayılı Kadastro Kanununun 10. maddesi uyarınca,
yetkisizlik kararı ile tutanak ve eklerinin kadastro mahkemesine
gönderilmesine karar vermiştir. Kadastro komisyonun kendisini yetkili
görmemesi halinde, kadastro müdürlüğüne yapılmış olan itiraz dava
niteliğindedir. Diğer bir anlatımla, itiraz edenler ayrıca dava açmalarına
gerek kalmaksızın davacı sıfatını alırlar. Buna rağmen mahkeme, adı geçenleri
duruşmaya çağırmadan yargılama yapmış, kararında bu şahısların isimlerine yer
vermemiş, talepleri hakkında olumlu veya olumsuz hüküm oluşturmamıştır.
Mahkemenin kabulünden ve dosya kapsamından, bölgede 1942 yılında orman
kadastrosunun yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, tahdit harita ve
mazbatalarına dosyada rastlanmamıştır. Uzman orman bilirkişisi raporunda,
dava konusu parselin orman tahdidi dışında kaldığını, fakat orman sa-yılan
yerlerden olduğunu belirtmiştir. Orman kadastrosu, yapılış tarihi itibariyle,
3116 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu döneme rastladığına göre, nizalı
taşınmazın niteliği üzerinde de durulması gerekir. Sadece tahdit krokisinin
uygulanması ile yetinilemez. Orman tahdidinin kesinleştiği bölgelerde, bir
yerin orman olup olmadığı kural olarak orman tahdit harita ve mazbatalarının
uygulanması ile belirlenir. Ancak, orman kadastrosu 3116 sayılı Orman Kanunu
zamanında yapılmış ise; uyuşmazlığın, genel kural uyarınca, yalnızca orman
tahdit harita ve mazbatalarının uygulanması suretiyle çözümü mümkün değildir.
Zira, 3116 sayılı Yasada sadece Devlet ormanlarının kadastrosu öngörülmüş ve
özel ormanlar sınırlandırma kapsamı dışında bırakılmıştır. 13.7.1945
tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi ile özel ormanlar,
hiç bir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Halen
yürürlükte olan 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre orman kadastro
komisyonları devletleştirilmiş bu tür yerleri de tahditle görevlidir ve bu
işlem, ilk tahdit niteliğindedir.
Hal böyle olunca; öncelikle Orman İdaresi dışındaki diğer davacılara da
duruşma günü tebliğ edilmeli, usulen taraf teşkili sağlanmalı, delilleri
sorulup toplanmalı, orman tahdit harita ve mazbataları örneği kesinleşme
tarihini de gösterir şekilde getirtilip dosyaya konulmalıdır. Ondan sonra,
yerel bilirkişi yardımı ve uzman orman bilirkişi aracılığı ile mahallinde
yeniden keşif yapılarak, tahdit krokisi ve mazbataları uygulanmalı, davalı
yerin orman tahdit sınırları içerisinde kalıp kalmadığı tereddüde yer
bırakmayacak şekilde belirlenmeli, orman tahdidi içinde kaldığı takdirde 3402
sayılı Kadastro Kanununun 22/son fıkrası uyarınca işlem yapılmalı, orman
tahdidi dışında kaldığının anlaşılması durumunda 6831 sayılı Orman Kanununun
1. maddesine göre orman sayılan yerlerden olup olmadığı hususunda uzman
bilirkişiden ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, orman niteliğinde olması
halinde ormanların Anayasa'nın 169/2, 3402 sayılı Yasanın 18/2. maddeleri
uyarınca zilyetlikle iktisabının mümkün bulunmadığı düşünülmeli, toplanmış ve
toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar
verilmelidir. Temyiz itirazlarının bu nedenle kabulü ile hükmün
(BOZULMASINA), Yargıtay duruşması için takdir olunan 100.000 TL. vekalet
ücretinin davalılardan alınarak, duruşmada vekille temsil olunan davacı
tarafa verilmesine, 8.1.1991 gününde oybirliği ile karar verildi.
|