 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.HUKUK DAİRESİ
Esas Karar
90/4171 90/9198
Özet :Boşanma karşı çıkmada hakkın kötüye kullanılması (ısrar edildi.
H.G.K.nun 26.2.1992 günlü l992/2-48 sayılı kararı ile onandı)
Temyiz Eden :Davacı
Taraflar arasındaki davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli
mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp
düşünüldü.
Dava; Medeni Kanunun 3444 sayılı kanunla değişik l34/l. maddesi
uyarınca evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden
beklenmiyecek derecede temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya ilişkindir.
Dosya kapsamına mevcut delillere ve özellikle tanık anlatımlarına göre
davalı kadının "eşşek, hayvan ve it" sözleriyle kocasına hakaret ettiği, buna
karşılık davacının da davalıyı dövdüğü evin eşyalarını sattığı ve davalının
infat ve iaşesini sağlamadığı gerçekleşmiştir. Nitekim bu nedenledirki
geçimsizliğin mutlak olduğu mahkemecede vurgulanmış ve gerekçe açısından
temyiz edilmemek suretiyle bu yön kesinleşmiştir. Ne varki evlilik birliğinin
temelinden sarsıldığını kabul eden mahkeme davacının kusuruu daha ağır
görerek ve davalının kusur defini hakkın kötüye kullanılması niteliğinde
bulunmayarak isteğin reddi doğrultusunda hüküm kurmuştur Oysaki burada gözden
kaçan bir hakta tarafların boşanma kararından sonra ikinci kez evlenmiş
bulunmalarıdır. Eşler evvelce evlilik birliğini yürütemedikleri için
boşanmışlar ancak yeniden evlenmek suretiyle beraberliği bir kez daha devam
ettirmek istemişlerdi. Ne varki bu ikinci beraberliğin dahi amacı sağlamadığı
hem tarafların ve hemde mahkemenin kabulündedir. Bu durumda müşterek hayatın
sürdürülmesi eşlerden beklenmiyecek derecede temelinden sarsıldığı ikinci
denemede de gerçekleşmiş bir evlilik birliğinin sona erdirilmesine salt
davacının daha kusurlu olduğu defi ile karşı konulması kuşkusuz hakkın kötüye
kullanılmasının çok tipik bir örneğini oluşturur. Ve gene kuşkusuz bu evlilik
birliğinin devamında ne davalı nede çocuklar bakımından artık korunmaya değer
bir yarar kalmamıştır. İlk boşanma kararından sonra tarafların yeniden
evlenerek beraberliklerini sürdürmek istemleri o tarih itibiri ile gerçekten
iyi niyetin bir ürünüdür. Ama evlilik birliğinin ikinci denemeye rağmen
yürümediğinin anlaşılması halinde artık davacının kusuruna dayanarak çökmüş
bir birliğin amacı dışında sürdürülmesini beklemek iyi niyetten uzak bir
davranıştır ve hukukca korunmaya değer olmaktan uzaktır. Öyle ise boşanmaya
karar verilmesi gerekirken açıklanan yönler dikkate alınmdan ve yasa hükmünün
yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna
aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA,
9.l0.l990 tarihinde oycokluğuyla karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
İ.Y.Ömeroğlu N.K.Y.kaya T.Alp A.N.Tuncer H.Dinç
(M)
MUHALEFET ŞERHİ
Medeni Kanunun 3444 sayılı kanunla değişik l34/2.maddesi ile ağır
kusurlu eşin actığı boşanma davasının da kabulüne imkan tanınmıştır. Ancak bu
hal son derece sınırlıdır. Kanun vazıı bu imkanı getirirken "hiç kimse kendi
kusurlu davranışyla bir yarar elde edemez." temel kuralını bertaraf
etmemiştir. (Y.2.H.D.8.2.l990 günlü l0300-l630 sayılı kararı) O halde söz
konusu ikinci fıkra unsurlarını araştırırken bu ölçü hiç bir zaman gözden
uzak tutulmamalıdır. Kanunda açıklandığı biçimde itirazın hakkın suistimali
niteliğinde olduğunu gösteren açık bilgiler elde edilmeden itirazı bu
nitelikte görmek doğru olmaz." Bu hakkın doğumu için konulan iyi niyetin şart
olduğu hallerde asıl olan iyiniyettir."(M.K.3) O halde olaylarda daha az
kusurlu olan eşi prensip olarak iyi niyetli kabul etmek gerekir. Davacının
daha ağır kusurlu olduğu yönünde bir uyuşmazlık yoktur. Tarafların daha önce
boşanıp tekrar evlenmiş olmaları daha tek başına evlilik birliğinin devamında
fayda umduklarını gösterir. Davalının iyi niyet karinesini çürütmeye yeter,
genel ahlak kurallarına aykırı bir davranışı yoktur. Sayın çoğunluğun görüşü
tüm ağır kusurlu davacıların davasını kabule götürürki konunun ne
gerekcesinden nede müzakere zabıtlarından böyle bir sonucun istendiği
çıkarılabilir. Davalının itiraz hakkını suistimal ettiği anlaşılmadığından
davanın reddi doğrudur. Karar onanmalıdır.
Üye
Tahir Alp
|