Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C
Y A R G I T A Y
İçtihadı Birleştirme 
Büyük Genel Kurulu

	E.	1990/4
	K.	1991/3
	T.	8.11.1991

*  TAPU İPTALİ
*  KÖTÜ NİYET


ÖZET : Tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmaz malı iktisap eden kimseye karşı
 Medeni Kanunun 931. maddesinde öngörülen iyiniyet kurallarına aykırılık
 nedeniyle açılan tapu iptali davalarında, dava açma iradesinin iktisabın kötü
 niyete dayalı olduğu iddiasını da taşır. Kaldı ki öyle olmasa bile buradaki
 kötü niyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle itiraz niteliğinde bulunduğu
 ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın
 genişletilmesi yasağına tabi olmadan her zaman ileri sürülebilir.

(743 s. MK. m. 2, 931)

Türk Medeni Kanununun 931. maddesinin uygulanmasında kötü niyetin mahkemece
 re'sen nazara alınıp alınmayacağı konusunda Hukuk Genel Kurulu, Birinci,
 Yedinci ve Sekizinci Hukuk Daireleri kararları arasında aykırılık bulunduğu
 ileri sürülerek içtihatların birleştirilmesinin istenilmesi üzerine kararlar
 arasında aykırılık bulunduğu Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu'nca
 belirlenerek, konunun İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nda
 görüşülmesine 20.9.1990 gün ve 50 sayı ile karar verilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 1.2.1967 gün ve Esas: 1966/1-41, Karar:
 1967/23 sayılı; 15.3.1967 gün ve Esas: 1966/1-145, Karar: 1967/147 sayılı ve
 6.6.1984 gün ve Esas: 1982/14-519, Karar: 1984/662 sayılı kararlarında;
 Medeni Kanunun 931. maddesi uyarınca tapu sicilindeki kayda iyiniyetle
 dayanılarak mülkiyet veya diğer bir ayni hak iktisap eden kimsenin kötü
 niyetli olduğunun davacı tarafça iddia ve ispat edilmesi gerektiği, aksi
 halde kötü niyetin mahkemece kendiliğinden nazara alınamayacağı görüşü
 benimsenmiştir. Birinci Hukuk Dairesi'nin 6.5.1955 gün ve 3054-2650 sayılı;
 10.11.1962 gün ve 6729-7217 sayılı; 15.6.1963 gün ve 5273-4830 sayılı;
 20.3.1975 gün ve 2262-2692 sayılı; 27.10.1975 gün ve 9535-9843 sayılı;
 Yedinci Hukuk Dairesi'nin 23.10.1979 gün ve 7154-10063 sayılı ve Sekizinci
 Hukuk Dairesi'nin 19.1.1961 gün ve 6013-278 sayılı ve 19.6.1986 gün ve
 7513-8101 sayılı kararlarında da, kötü niyetin davacı tarafça iddia ve ispat
 edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. 
Buna karşılık, Hukuk Genel Kurulu'nun 11.11.1977 gün ve Esas: 1976/1-3572,
 Karar: 1977/849 sayılı kararında ise; "üçüncü kişinin iyi niyetli olması
 hukuki mahiyeti bakımından bir def'i değil itirazdır; mahkemenin bu hususu,
 ileri sürülmesine gerek olmadan kendiliğinden dikkate alması icabeder"
 denilmiştir. Birinci Hukuk Dairesi'nin 28.9.1978 gün ve 9400-9658 sayılı ve
 konuyla ilgili sonraki tüm kararlarında da aynı esas kabul edilmiştir.

8.11.1991 günü Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 2797 sayılı
 Yargıtay Kanunu'nun öngördüğü çoğunluk ile toplanarak raportör üyenin sözlü
 açıklamalarını dinledikten sonra; Türk Medeni Kanunu'nun 931. maddesinin
 uygulanmasında kötü niyetin mahkemece re'sen nazara alınıp alınmayacağı
 konusunda, kararlar arasında içtihat uyuşmazlığı bulunduğuna üçte ikiyi aşan
 bir çoğunlukla karar vermiştir.

İşin esası ile ilgili görüşmelere geçilmeden önce; 14.2.1951 gün ve Esas:
 1949/17, Karar: 1951/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı karşısında
 gündemdeki içtihadı birleştirmenin konusunun kalıp kalmadığı sorunu üzerinde
 durulması gerekli görülmüştür. Anılan İçtihadı Birleştirme Kararı ile; sonuç
 bölümünde belirtildiği üzere, "Vakıa ve karinelerden olayda kanunen iyiniyet
 iddiasında bulunamayacak durumu belirmiş olan kimsenin kötü niyetinin diğer
 tarafa ispat ettirilmesine artık sebep ve vecih kalmayacağına ve dava
 hakkının doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyi ve kötü niyetin bu durumda
 mahkemece re'sen nazara alınabileceğine" karar verilmiştir. Görüldüğü gibi bu
 kararın konusu, dosyadaki olay ve karinelerden kendisinden beklenen özeni
 göstermemesi sebebiyle iyi niyet iddiasında bulunamayacak durum belirmiş,
 yeni kötü niyetli olduğu anlaşılmış olan kişinin kötü niyetini karşı tarafa
 ayrıca ispat ettirmek gerekip gerekmeyeceği ve bu özel durumun mahkemece
 re'sen dikkate alınıp alınmayacağı sorunudur. Ayrıca belirtmek gerekir ki
 14.2.1951 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının sevkine amil olan kararlara
 konu benzer nitelikteki iki davada da davalının kötü niyetli olduğunun ileri
 sürüldüğü de tartışmasızdır. Aynı nedenlerden dolayıdır ki, sevkine amil olan
 nedenler ve ayrıca gerekçesi dikkate alındığında sonuç kısmında çelişiklik
 bulunduğu düşüncesi de akla geldiği vurgulanarak 14.2.1951 tarihli İçtihadı
 Birleştirme Kararının değiştirilmesinin Yargıtay Birinci Başkanı tarafından
 istenilmesi üzerine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nca,
 17.5.1991 gün ve Esas: 1991/1, Karar: 1991/2 sayılı kararla, söz konusu
 İçtihadı Birleştirme Kararında herhangi bir değişiklik yapılmasına gerek
 olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde de, "içtihadı birleştirme
 kararında tartışılan ve varılan sonuç, olay ve karinelerden kanunen iyi niyet
 iddiasında bulunamayacak durumu belirmiş olan kimsenin kötü niyetinin diğer
 tarafa ispat ettirilmesine gerek ve yer kalmayacağına ve dava hakkının
 doğumunu sağlayan veya bertaraf eden iyi ve kötü niyetin özel olarak bu
 durumda mahkemece re'sen (görevden ötürü) nazara alınabileceği doğrultusunda
 olup başkaca herhangi bir değişiklik ve ilave yapılmasına gerek
 bulunmamaktadır" biçiminde bir açıklamaya yer verilmiştir. Medeni Kanun'un
 931. maddesinin uygulanmasına ilişkin inceleme konusu içtihadı birleştirme
 ise, tapu siciline dayanılarak bir ayni hak iktisap eden kimseye karşı açılan
 davada davalının kötü niyetli olduğu açıkça ileri sürülmediği takdirde kötü
 niyetin mahkemece re'sen nazara alınıp alınmayacağı sorununa ilişkindir.

Açıklanan nedenlerden dolayı her iki içtihadı birleştirmenin konularının
 farklı olduğuna yapılan oylama sonunda üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar
 verildikten sonra, işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

Medeni Kanun'un "tapu sicilindeki kayda hüsnüniyetle istinat ederek mülkiyet
 veya diğer bir ayni hak iktisap edenin bu iktisabı muteber olur" biçimindeki
 931. maddesi, aynı Kanunun iyi niyete ilişkin ana kuralı içeren 3. maddesi
 doğrultusunda özel bir düzenlemeyi öngörmektedir. 931. maddeye göre tescil
 herhangi bir nedenle yolsuz da olsa, yani hak sahibi ya da hakkın konu ve
 kapsamı bakımından gerçeği yansıtmasa bile, mülkiyet veya başka bir ayni hak
 iktisap eden üçüncü şahsın, iyi niyetli olması şartıyla bu iktisabı
 geçerlidir.

Öğreti ve yargısal kararlarda, Medeni Kanun'un "Bir hakkın doğumu için kanunen
 hüsnüniyet şart kılınan hallerde asıl olan onun vücududur. Ancak icabı hale
 göre kendisinden beklenen ihtimamı sarfetmeyen kimse hüsnüniyet iddiasında
 bulunamaz" biçimindeki 3. maddesi gözönünde tutularak iyi niyet, hakkın
 doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak
 bilinmemesi, şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere iyi
 niyet, kanunda öngörülen hallerde hakkın iktisabı için gerekli bir koşuldur.
 Medeni Kanun'un 931. maddesi açısından da iyi niyet, aynı etkiye sahiptir;
 varlığı halinde ayni hak iktisabı geçerli olacak, aksi halde olmayacaktır.

Tescilin yolsuz olmasına karşın, iyi niyetli üçüncü kişinin korunması, tapu
 siciline güvenilerek yapılan işlemlerde zarara uğranmasını önlemek
 düşüncesine dayanır ki bu da, doğal olarak gerçek hak sahibinin hakkından
 yoksun bırakılmasına neden olur. Medeni Kanun'un 932. maddesi de, "Bir ayni
 hak, tapu siciline yolsuz olarak kaydedilmişse, bunu bilen veya bilmesi lazım
 gelen üçüncü şahıs bu tescile istinat edemez" kuralı ile, 931. maddede
 öngörülen iyi niyet koşuluna, bu kez olumsuz biçimde yer vermiştir. Bütün bu
 hükümler Yasa Koyucunun, iyi niyetli kişi ile asıl hak sahibi arasındaki
 menfaat çatışmasında tercihini iyi niyetli kişi yararına kullandığını
 göstermektedir. Devletin sorumluluğu altında ve memurları tarafından tutulan
 ve aleniyet ilkesi gereği herkes tarafından incelenebilen siciller söz konusu
 olduğuna göre, bunlara güvenilerek girişimlerde bulunan ve ayni haklar elde
 eden kişilerin yasal himayeden yararlanmaları kadar doğal bir şey olamaz.

Medeni Kanun'un 931. maddesi ve bu arada tapu sicilinin müspet etkisi ve iyi
 niyet konuları hakkındaki bu genel açıklamalardan sonra, anılan madde
 uyarınca mülkiyet ya da diğer bir ayni hak iktisap eden üçüncü kişiye karşı,
 asıl hak sahibi tarafından açılan tapu iptali davalarında, kötü niyetin
 mahkemece re'sen nazara alınıp alınmayacağı sorununa gelince: 931. maddenin
 uygulanması ile ilgili bu tür davalarda davalı taraf tapu kütüğündeki yolsuz
 kayda dayanarak iktisapta bulunmuş bir üçüncü kişi olduğuna ve iktisabının da
 iyi niyetli olması koşuluna bağlı bulunduğuna göre; asıl hak sahibi
 tarafından ona karşı davanın açılması, yani husumetin yöneltilmesi, o kişinin
 931. maddeden yararlanamayacağının ve yararlanmanın koşulunu oluşturan iyi
 niyetinin de bulunmadığının ileri sürüldüğü anlamını taşıdığı kuşkusuzdur.
 Böyle bir iddia bu tür davaların bünyesinde kural olarak mündemiçtir.
 Taşınmaz mal üzerindeki mülkiyet ya da diğer bir ayni hakkın yolsuz tecile
 rağmen sonraki satış ve işlemlerle bir ya da daha çok el değiştirmesine
 karşın, davanın tapuda hak sahibi gözüken kimseye karşı açılmasına başka bir
 anlam vermek olanağı yoktur. Bunun aksi bir yorum, hayatın olağan akışına
 uygun düşmez. Gerçekten asıl hak sahibi, tescilin hukuki bir sebebe
 dayanmadığını veya dayandığı hukuki sebebin geçerli olmadığını, yani ortada
 yolsuz bir tescilin bulunduğunu ve bu yolsuzluğun hakkın iktisabı anında
 bilindiğini ya da bilinmesi gerektiğini, başka bir anlatımla kötü niyetin
 mevcut olduğunu düşündüğü içindir ki, tapuda hak sahibi olarak adı yazılı
 üçüncü kişiye karşı davasını açmakla, bu yoldaki iradesini de açıklamış
 olmaktadır. Aksi halde, hem dava açmış ve hem de karşı tarafın kötü niyetli
 olduğunu düşünmemiş olacak ki, böyle bir varsayımın gerçekleşmesi olanağı
 yoktur. Bir dava özel bir yasa kuralına dayanılarak açılmış ve o kural
 uyarınca isteklerde bulunulmuş ise, o kuraldan hasım tarafın hukuki bir sonuç
 çıkarması için gerekli koşulun da gerçekleşmediğini dava dilekçesi ile ileri
 sürüldüğünün kabulü gerekir. Bir başka anlatımla dava açma iradesiyle kötü
 niyetin de iddia edildiği varsayılmalıdır.

Bir an için dava açma iradesinin ayni hak iktisap eden üçüncü kişinin kötü
 niyetli olduğu iddiasını taşımadığı kabul edilse dahi iyi niyet, Medeni
 Kanun'un 931. maddesi uyarınca mülkiyet veya diğer bir ayni hakkın
 iktisabında kurucu bir unsur olduğu ve dolayısıyle iyi niyetin karşıtı kötü
 niyet de hakkın iktisabına engel teşkil eden bir itiraz niteliğinde bulunduğu
 için, yargılamanın her safhasında ileri sürülebilir.

S o n u ç : Tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmaz malı iktisap eden kimseye
 karşı Medeni Kanun'un 931. maddesinde öngörülen iyi niyet kurallarına
 aykırılık nedeniyle açılan tapu iptali davalarında, dava açma iradesinin
 iktisabın kötü niyete dayalı olduğu iddiasını da taşıdığına; kaldı ki öyle
 olmasabile buradaki kötü niyet iddiasının hukuki mahiyeti itibariyle itiraz
 niteliğinde bulunduğu ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve
 savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan her zaman ileri
 sürülebileceğine, 8.11.1991 gününde yapılan ilk toplantıda üçte ikiyi geçen
 çoğunlukla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

* Gerek bir hakkın doğumuna engel olan, gerekse bir hakkı sona erdiren
 itirazların mahkemece re'sen nazarı itibara alınabilmeleri, ancak dilekçede
 ileri sürülen vakıalardan ve dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmış
 olmaları koşuluna bağlıdır. Dava şartlarının aksine yukardaki anlamda
 belirtilen itirazlar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 75. maddesinde saklı
 tutulan hakimin re'sen nazarı dikkate alacağı istisnalardan değildir.

Hakim, dava dosyasından anlaşılamıyan bir itiraz sebebinin mevcut olup
 olmadığı hakkında araştırma yapamaz ve o itiraz sebebini kendiliğinden nazara
 alamaz.

HUMK.nun 75. maddesinden de anlaşılacağı gibi, Usul Hukukunda taraflarca
 hazırlama ilkesi hakimdir. Kendiliğinden (re'sen) araştırma ilkesi ise bunun
 istisnasını oluşturur. Diğer deyişle, yasada öngörülen ayrık haller hariç
 davanın ve savunmanın dayanağı olan vakıaların ve bunların delillerinin (dava
 malzemesinin) taraflarca mahkemeye bildirilmesi gerekir (Kuru, Hukuk
 Muhakemeleri Usulü, C. II, s. 1322, Ank. 1980).

Yukarda da belirtildiği gibi, çekişmeli yargıda kendiliğinden araştırma ilkesi
 bir istisnadır ve bu istisnanın uygulanabilmesi için kanunda açık hüküm
 bulunması gerekir (HUMK. m. 75. c. 1). Örneğin, dava şartları, nüfus kayıt
 davaları, evlenmenin butlanı (MK. m. 128), babalık davası (MK. m. 295 vd.) ve
 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30. maddesi bu istisnalara örnek olarak
 gösterilebilir.

Aksinin kabulü yasaların yukarda anılan maddelerine, özenle korunması gereken
 hakimin tarafsızlığı ve objektifliği ilkesine ters düşer.

Yukarıdaki nedenlerle, Türk Medeni Kanununun 931. maddesine dayanılarak tapuda
 kayıtlı bir taşınmaz malı iktisap eden üçüncü kişiye karşı açılan her tapu
 iptali davasının, kötü niyeti de içerdiği varsayımına katılmak mümkün
 olamamıştır. 13.11.1991.

Turgut UYGUR
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
Başkanı


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini