Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu

	E.	1990/4-368
	K.	1991/36
	T.	18.2.1991

*  TEHDİT
    (Kavgada kızgınlıkla söylenen sözler)
    (Kasıt)

ÖZET : Tehdit; mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu
 korkutmak olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk,
 elverişlilik, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavgada kızgınlıkla
 söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır.
 Söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan, ancak kızgınlık
 anında sarfedilen sözlerde kasıt bulunmamaktadır.

Bu itibarla, sanığın tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya
 gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktır. Yargıtay'ın kararlılık
 gösteren duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.

(765 s. TCK. m. 191)

Tehdit suçundan sanık Yakup'un beraetine ilişkin, (Buldan Asliye Ceza
 Mahkemesi)nce verilen 7.2.1990 gün 122/5 sayılı hükmün davaya katılan
 tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi,
 21.11.1990 gün 4181/5637 sayı ile;

"1- Türk Ceza Yasasının 188 ve 191. maddelerinde yer alan cürümlerde manevi
 öge tehdit etme bilinç ve iradesi ögelerinden oluşan genel kasttan ibarettir.
 Bu kast, kastın oluşum süreci ve yoğunluğu açılarından bir düşünce (sürekli)
 kast, (dolo di proposite) ya da bu kastın en yoğun biçimi olan tasarlama
 (taammüt) veyahut da kavga ve tartışma gibi çoğu durumlarda görüldüğü üzere
 bir öfke, taşkınlık kastı (dolo di impeto) da olabilir. 

2- Öfke, saptandığı takdirde bilinç ve iradeyi kaldırmayıp yalnızca iradeyi ve
 dolayısıyla sorumluluğu zayıflattığından, suç kastının ortadan kalkması
 sözkonusu olamaz. Bu durumda koşulları bulunduğu takdirde ancak ve yalnızca
 TCY.nın 51. maddesinde öngörülen yasal indirim uygulanabilir. Nitekim, bütün
 ülkelerde de uygulama bu yöndedir ve öfkenin suç kastını kaldırmadığı, öfke
 kastının da bir kast türü olduğu benimsene gelmiştir.

3- Bir tehlike suçu olan tehdidin ciddi olup olmadığı hususu ise, oluştuğu
 ortama ve tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre, tehditi içeren
 sözlerin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olup olmamasına göre değil, bunun
 olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi ölçüleri içinde, ilk
 mahkemece değerlendirilecek olgusal (fiili) bir sorundur. İlk mahkeme, ağır
 olmayan (hafif) tehditlere karşı da cezai yaptırım getiren Türk Ceza Yasası
 koyucusunun bu konudaki duyarlılığına da gözeterek tehditin ciddiliği
 sorununu çözmek zorundadır. Öfkeyle söylenen tehditlerin ciddi olamayacağı
 yolunda önceden ilke içtihat boyutunda bir görüş ileri sürmek olanaksızdır.

Tehdit cürmünün hukuki ve maddi konuları, suç kastının zaman süreci içindeki
 oluşumu ve niteliği, suçun yapısına ilişkin yukarıda açıklanan nedenler
 gözetilmeden, tartışma ve kavga sırasında salt öfkeyle işlenen tehdidin suç
 olamayacağı nedenine dayanılarak yasal temelden yoksun gerekçeyle hüküm
 kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına, "tartışma ve kavga sırasında
 tehevvüren işlenen tehdit eyleminde tasarlama unsuru bulunmayıp suç
 oluşmayacağından hükmün onanması gerektiği" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla
 karar vermiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı, 18.12.1990 gün 76 sayı ile;

"Tehdit suçu; kişilerin hareket serbestisini sınırlayan, diğer bir deyimle iç
 hürriyetini bozan ve emniyet duygusunu kaldıran suçlardandır. Ağır ve haksız
 bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesi ancak mağdurda gelecek bir
 tehlikenin oluşturacağı huzursuzluğun doğması halinde amaca ulaşılmış ve suç
 teşkil etmiş olacaktır. Mağdurda endişe ve korkunun doğması ise tehditi
 içeren sözlerin ciddi ve etkili olmasına bağlıdır. Bu nedenle ciddi olmayan,
 belli bir amaç olmaksızın gelişigüzel, kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde
 tehdit suçunun kast unsuru bulunmamaktadır. Doktrin ve uygulama bu
 doğrultudadır" gerekçesiyle itiraz ederek Özel Daire bozma kararının
 kaldırılıp hükmün onanmasını talep etmiştir.

Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği
 konuşulup düşünüldü:

Tarla ihtilafı nedeniyle çıkan kavgada şikayetçiye, "seni öldüreceğim, buraya
 gömeceğim" diyen sanığın bu eyleminin, tehdit suçunu oluşturup
 oluşturmayacağı Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki
 uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.

Tehdit; bir kimseye, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını bildirmektedir.

Tehdit fiilinin niyet unsuru için hukuki nazariyatca kabul edilen prensip,
 tehdit fiilinin taammüden vukua gelmesidir. Puccioni, "diğerini tehevvüren
 tehdit eden bir kimseyi bu madde hüküme göre cezalandırmak doğru değildir"
 diyor. Bu fikri Carrara dahi hukuk ilmi prensibine muvafık olarak tasvip
 etmiştir. Bu mutalaalalara biz de katılmaktayız. Zira, eğer tehdit şahsi
 hürriyet aleyhine bir cürüm telakki ediliyorsa bu, bir şahsi yapmak istediği
 şeyi yapmamaya zorlamak suretiyle tezahür eder. Tabiidir ki tehdit ciddi
 şekilde vaki olmazsa kanunun bu fiil için talep ettiği hudut ve mahiyet
 unsurları meydana çıkmaz. "Piacenza Ceza Mahkemesi" bir sarhoşun silah
 kaldırmasına, tehdit cezası verilemeyeceğine karar vermiştir (Majno, Ceza
 Kanunu, C: 2, Sh: 124 ve dv.).

Fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olması gereklidir. Bu itibarla failin
 bilerek mağduru haksız bir zarara uğratacağını bildirmeyi istemesi lazımdır.
 Başka deyişle tehditin tasarlanarak işlenmiş olması gereklidir. Bu takdirde
 ancak tehditin ciddi bir nitelik taşıdığı kabul olunabilir. Failin ayrıca
 niyetini gerçekleştirmeyi isteyip istememesinin önemi yoktur (A. Pulat
 Gözübüyük, Türk Ceza Kanunu, C: 2, Sh: 519).

Tehdidin manevi unsuru tasarlamaktır. Bu takdirde tehdit ciddi nitelikte kabul
 olunabilir. Bu nedenle kavga sırasında öfke ile söylenen sözlerde tasarlama
 sözkonusu olmadığından tehdit suçu meydana gelmez (Selami Akdağ, Türk Ceza
 Kanunu Şerhi, Sh. 282).

Tehdit, ferdin iç sükununu diğer bir deyimle ferdin hukuki emniyet şuurunu
 ihlal ettiği için suç sayılmıştır (Prof. F. Erem, Türk Ceza Hukuku, C: 2, Sh:
 233). Failin bu olguyu yaratabilecek, ciddi bir korku doğurabilecek şekilde
 davranması gerekir. Bu husus da, fiilin istenerek düşünülerek, sonuçlarını
 görerek işlenmesini gerektirmektedir. Kavgada veya bir tartışmada failin
 ciddi bir olguyu düşünerek hareket etmesi mümkün değildir. Bu nedenle
 kavgada, tehditi içeren sözlerin söylenmesinde suçun unsuru oluşmamıştır.

Tehdit, mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak
 olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk elverişlilik,
 yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde
 bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır. Söylenmesi için
 sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan ancak kızgınlık anında
 sarfedilen sözlerde kasıt bulunmamaktadır.

Bu itibarla, sanığın tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya
 gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktadır. Yargıtayın kararlılık
 gösteren duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.

Öte yandan Yerel Mahkeme, kavgada söylediği sözlerde sanığın ciddi olmadığını
 kabul etmiştir. Bu nedenle tehditin ciddiliği sorununun Yerel Mahkemece
 çözülmesi gerektiği de ileri sürülemez.

Açıklanan nedenlerle itirazın kabulü ile Özel Daire bozma kararının
 kaldırılarak usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına
 karar verilmelidir.


*   Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; "Kavga ve tartışma sırasında
 öfkeyle söylenen sözlerde tehdit kastının ya da tasarlamanın olmadığı görüşü,
 İtalya'da bir süre için uygulanmış, 1901 yılından sonra öfkenin, tehdit
 suçunun oluşmasını önleyemeyeceği yolundaki düşünce egemen olmuştur. Bu
 tarihten sonra İtalya ve diğer ülkelerde, öfkenin suç kastını kaldırmayacağı
 ve tehditin görünüşte ciddi olmasının yeterli olduğu kabul edilmiştir. Aksi
 bir karar yoktur.

Oluşum süreci ve yoğunluk açısından kast ani (öfke) ve düşünce (sürekli) kastı
 olarak ikiye ayrılmaktadır. Birincisinde, suç kararı ile işleme anı arasında
 yok denecek oranda az bir süre geçmektedir. Öfkeli kast kabul edildiği halde
 öfkeyle söylenen sözlerde kastın bulunmadığı ileri sürülemez. Kastı kaldıran
 öfke yasada yoktur. Taammüt sadece tehdit suçunda arandığı halde, tehditin
 araç olduğu koşullu tehdit, memura direnme, kendiliğinden hak alma, yağma
 suçlarında aranmamaktadır. Tehditte taammüt unsuru aranacaksa bu suçlarda da
 tasarlama unsuru aranmalıdır.

Tartışmada kızgınlıkla söylenen sözlerin hiç bir zaman ciddi ve korkutucu
 olmayacağını ilke olarak kabul etmek, suçla korunan değere ve yargılama
 hukukuna uygun değildir. Tehditin ciddi olup olmadığı, ilk mahkeme tarafından
 serbestçe takdir edilmelidir. Örneğin, cüce yapılı birinin dev yapılı birini,
 kavga sırasında dövmekle tehdit etmesi ciddi bir korku yaratmayabilir ve bu
 nedenle korunan değer tehlikeye düşmediğinden suç olmayabilir. Ancak aynı
 kişinin mala ya da silahla cana yönelik bir tehditi, tehdit edileni
 korkutabilir, önlem almaya itebilir. Ayrıca tehditin şaka olması ve bu
 durumun mağdura söylenmemesi halinde de suç oluşmaktadır. Görüldüğü üzere,
 tehditin ciddiliği somut duruma göre yargıç tarafından saptanılacak bir
 durumdur. Şaka ve benzeri saikler tahrik nedeniyle "indirici sebep"
 olabilirler ve kastı kaldıramazlar" gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.

S o n u ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının
 kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, usul ve yasaya uygun
 bulunan Yerel Mahkeme hükmünün (ONANMASINA), 18.2.1991 günü oyçokluğuyla
 karar verildi.



    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini