 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ondördüncü Hukuk Dairesi
E. 1990/3037
K. 1990/11602
T. 28.12.1990
* ELATMANIN ÖNLENMESİ
* ECRİMİSİL
* İYİNİYET
ÖZET : Pay olarak ayni hakkı bulunan davalılara karşı, muhdesat sahibi
davacının üstün bir hakkı mevcut sayılamaz. Ancak aidiyetinde uyuşmazlık
kabul edilemeyecek olan ev için davacının iyiniyetli levazım sahibi olduğunu
ve bunun korunması gerektiğinin gözden uzak tutulması gerekir. Aksi halde,
tapuda mevcut olan bu hal karşılıksız ve hukuki himayeden mahsun kalmış
olur.Bütün bunların sonucu olarak, iyiniyetli muhdesat sahibi olan davacının
binaya ait levazım bedeli kendisine ödenmedikçe ev ve müştemilatı avludan
yararlanmasına engel olunamaz. Mani olunması halinde ise ecrimisil
sorumluluğu da ortaya çıkar.
(3402 s. Kadastro K. m. 19/2) (743 s. MK. m. 907)
Davacı Haydar vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.7.1988 gününde verilen
dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istenmesi üzerine yapılan
duruşma sonunda, davanın reddine dair verilen 21.11.1989 günlü hükmün
Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; süresinde
olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya
ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
Dava, tapunun 2464 parsel numarasında kayıtlı taşınmaz üzerindeki ev için
elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Taşınmazda davalıların
murisi olduğu bildirilen Mustafa'nın 12000/86016 payı bulunup diğer paylar
dava dışı kişilere aittir. 108 metrekareden ibaret olup mevcut kargir ev ve
avlusu tapunun beyanlar hanesinde müstakillen davacı adına kayıtlıdır.
Beyanlar hanesinde gösterilen bu belirleme ayni bir hak olmadığı gibi şahsi
bir hak da değildir. Kaynağını yürürlükten halen kalkmış olan 766 sayılı
Tapulama Kanununun 40 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/2. maddesinden
almaktadır. Medeni Kanundaki mülkiyet veya mülkiyetin ayni haklardan ayrı
olarak sadece aidiyeti göstermekte olup bu şekilde mevcut olan hakka açıklık
kazandırmaktadır.
Meseleye bu açıdan yaklaşılması ve uyuşmazlığın da buna göre çözümlenmesi
gerekmektedir.
Gerçi, pay olarak ayni hakkı bulunan davalılara karşı, muhdesat sahibi
davacının üstün bir hakkı mevcut sayılamaz. Ne var ki, aidiyetinde uyuşmazlık
kabul edilmeyecek olan ev için davacının iyiniyetli levazım sahibi olduğunu
ve bunun korunması gerektiğini gözden uzak tutmamalıdır. Aksi halde tapuda
mevcut olan bu hak karşılıksız ve hukuki himayeden mahsun kalmış olur. Bütün
bunların sonucu olarak iyiniyetli muhdesat sahibi olan davacının binaya ait
levazım bedeli kendisine ödenmedikçe ev ve müştemilatı avludan yararlanmasına
engel olunamaz. Buna mani olunması halinde ise ecrimisil sorumluluğu da
ortaya çıkar. Tersine bir kabulle davanın reddi doğru görülmemiştir.
S o n u ç : Temyiz itirazlarının yukarıda gösterilen nedenlerle kabulü ile
hükmün (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde iadesine, 28.12.1990
gününde oybirliği ile karar verildi.
|