 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onbeşinci Hukuk Dairesi
E. 1990/2371
K. 1990/3561
T. 25.9.1990
* TASARRUFUN İPTALİ
* CEBRİ İCRA
ÖZET : İptal davasını, elinde muvakkat veya kati aciz vesikası bulunan
alacaklı açabilir. Bu yön dava şartı olup, hakim görevi gereği re'sen
gözetmek zorundadır.
İptal davası, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişiler ve onların
mirasçıları hakkında açılır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde bu davaya konu teşkil eden mal
üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde eder.
(2004 s. İİK. m. 277, 282, 283)
Taraflar arasındaki davanın, (Banaz Asliye Hukuk Hakimliği)nce görülerek
mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 28.12.1989 tarih ve
246-639 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve
temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dos-yadaki
kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, dava dışı borçlu İrfan hakkında yaptığı takipte borçlunun haczi kabil
malı bulunamadığını ve mal kaçırma amacıyla davalıya geçirdiği 970; 240 ve 16
parsel sayılı taşınmazların tapularının iptali ile borçlu adına tescilini
istemiştir.
Davalı cevabında, aynı konu hakkıda Banaz Sulh Hukuk Mahkemesi'ne açılan
davada 1985/384 esas ve 1988/171 sayılı kararıyla görevsizlik kararı
verildiği ve henüz kesinleşmediğinden derdestlik itirazında bulunduğunu bu
sebeple bu davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini ve esas yönündende
istem yasaya aykırı olduğundan davanın reddini dilemiştir.
Mahkeme; 970 ve 240 parsellerle ilgili davanın kanıtlanamadığından reddine, 16
parselin Uşak'da bulunduğundan bu parsel yönünden de yetkisizlik kararı
vermiş ve hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Taraflar arasındaki uyuşmazlık, İ.İ. Yasasına dayanan tasarrufun iptali
isteğine ilişkindir. Gerçekten Banaz Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1985/384 esas,
1988/171 karar sayılı davası 15.6.1988 tarihinde görevsizlik nedeniyle dava
dilekçesinde reddine karar verilmiş ve bu karar taraflara tebliğ edilmediği
ve henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemenin birinci davanın görevden reddi kararı kesinleşinceye
kadar süresinde yapılan derdestlik ilk itirazı hakkında bir karar vermemesi
gerekir. Birinci davanın görevden reddi kararı kesinleşince bu davaya bakan
mahkeme derdestlik ilk itirazının reddine karar verir. Buna karşılık
Yargıtay, sulh hukuk görevsizlik kararını bozarsa ve mahkeme bu bozma
kararına uyarsa bununla sulh hukuk mahkemesindeki davanın derdest olduğu
anlaşılacağından ikinci bir davaya bakan Asliye Hukuk Mahkemesinin derdestlik
ilk itirazının kabulüne ve asliye hukuk mahkemesindeki bu davanın açılmamış
sayılmasına karar vermesi gerekir. Sulh hukuk mahkemesindeki davanın derdest
olmadığı kesinleşme sonucunda anlaşılırsa o takdirde sonradan asliye hukuk
mahkemesinde açılan bu davanın 20.6.1988 tarihinde dava harcı verilerek ikame
olunduğuna göre davaya devam edilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar
verilmelidir. Mahkemenin bu yönleri gözardı ederek derdestlik ilk itirazı
hakkında açıklanan yönde bir karar vermeden görevsizlik kararı vermesi yasaya
aykırı olup karar bozulmalıdır (HGK.nun 23.10.1981 T., 14/2171/686 ve 15.
HD.nin 17.10.1989 T., 1989/2051-4294 sayılı kararları) .
2- İptal davasını, elinde muvakkat veya kat'i aciz vesikası bulunan alacaklı
açabilir (İİK. m. 277). Bu yön dava şartı olup hakim görevi gereği re'sen
gözetmek zorundadır. Davacı dosyaya böyle bir belge ibraz etmemiştir. Öyleyse
mahkemece davacıya borçlu hakkında muvakkat veya kati aciz belgesi varsa
ibraz ettirmesi yoksa ilgili icra dosyasını tetkik ederek böyle bir belge
olup olmadığını araştırması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermesi
gerekirken eksik incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi yasaya aykırıdır.
3- İptal davası borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişiler ve
onların mirasçıları hakkında açılır (İİK. m. 282). Oysa, davada borçluya
husumet yöneltilmemiştir. Mahkemece husumetin borçluya da yöneltilerek ve
tebligat yapılarak taraf teşkilinden sonra bir karar verilmesi gerekirken bu
kural da gözardı edilerek yazılı şekilde karar kurulması yasaya aykırıdır.
4- Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde bu davaya konu teşkil eden mal
üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak yetkisini elde eder. Ve davanın
konusu taşınmaz ise davalı üçüncü kişi üzerindeki kaydın tashihine mahal
olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK. m. 283). Böylece bu
dava, konusunu teşkil eden taşınmazın aynı ile ilgili olmadığından HUMK.nun
13. maddesinin uygulama yeri yoktur. Bu yön gözden kaçırılarak görevsizlik
kararı verilmesi yasaya aykırıdır ve karar bozulmalıdır.
S o n u ç : Temyiz olunan kararın yukarda açıklanan 1., 2., 3. ve 4. bentlerde
gösterilen nedenlerle davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin
harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 25.9.1990
gününde oybirliğiyle karar verildi.
|