 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi
E. 1990/2190
K. 1990/5197
T. 10.4.1990
* İPTAL VE TESÇİL
* MUVAZAA
ÖZET : Davacının ileri sürdüğü hukuksal nedenin yasal dayanağını Borçlar
Yasasının 18. maddesi ile Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2
sayılı İnançları Birleştirme Kararı oluşturmaktadır. Davacı, miras
bırakanının ardılı olarak değil, yasal saklı payının çiğnenmesinden ötürü
doğrudan zarar gören kişi sıfatıyla ve kendi hakkına dayanarak bu davayı
açmıştır. Bu tür bir sava dayalı dava, zamanaşımına tabi olmadığı gibi her
türlü delillerde de kanıtlanabilir. Davacı; temliki işlemde yer almadığına
göre, taraf danışığından ve savın yazılı delille kanıtlanacağından
sözedilemez.
(818 s. BK. m. 18)
Yanlar arasında görülen davada; davacı, miras bırakanı babası Ahmet'in 18 (17)
parça taşınmazını satış suretiyle davalılara temliki işleminin kendisini
miras hakkından yoksun bırakma amacına yönelik tanışık hukuksal nedeniyle
illetli olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar yasal süresi içerisinde
duruşmalı inceleme yapılması isteği ile davacı vekili tarafından temyiz
edilmekle; dosya incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, Borçlar Yasasının 18. maddesinde tanımı yapılan danışık hukuksal
nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Dava dilekçesinde; davalıların murise bakacaklarını vaad ederek kendilerine
bağış yaptırdıklarından bahisle hileden de söz edilmiş ise de, davacı çok
açık bir biçimde muris muvazaası (danışık) hukuksal nedenine dayandığını
açıklamıştır. Davada; hata, hileye dayanılmadığı mahkemenin de kabulündedir.
Davacının ileri sürdüğü hukuksal nedenin yasal dayanağı Borçlar Yasasının 18.
maddesi ile Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı
İnançları Birleştirme Kararı oluşturmaktadır. Davacı; miras bırakanının
ardılı olarak değil, yasal saklı payının çiğnenmesinden ötürü doğrudan zarar
gören kişi sıfatıyla ve kendi hakkına dayanarak bu davayı açmıştır. Bu tür
bir sava dayalı dava, zamanaşımına tabi olmadığı gibi her türlü delille de
kanıtlanabilir. Davacı temliki işlemde yer almadığına göre, taraf
danışığından ve savın yazılı delille kanıtlanacağından söz edilemez.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, davada dayanılan danışık savı da kuşkuya
yer bırakmayacak şekilde ve kesin bir biçimde kanıtlanmıştır.
Hal böyle olunca; davanın kabul edilmesi gerekirken, uyuşmazlığın
nitelendirilmesinde ve kanıtların değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmek
suretiyle reddedilmesi isabetsizdir.
Temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü
HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz
edene geri verilmesine, 16.5.1989 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret
Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 100.000 lira
duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 10.4.1990 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|