 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
E. 1990/2-536
K. 1991/4
T. 23.1.1991
* DAVADA TAHKİKAT
ÖZET : 3156 sayılı Yasa ile Usulün 213. maddesinde yapılan değişiklikle,
süresinde cevap vermemiş olmakla davayı inkar durumuna düşmüş bulunan
davalının, dava dilekçesinde bildirilen vakıaların doğru olmadığını isbat
için yeni vakıalar ileri sürmeden savunmanın genişletilmesi yasağına uyarak
ve inkar sınırları içerisinde kalmak suretiyle karşı delil göstermesi
engellenmediğinden, davacıların bu çerçevede delil gösterme ve dinletme
hakları vardır.
(1086 s. HUMK. m. 213)
Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda,
(Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen
18.7.1989 gün ve 271-353 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 12.2.1990 gün ve
10258-1773 sayılı ilamiyle; (...Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre,
yargılamaya yokluğunda devam edilen tarafın sonraki oturuma gelerek duruşmayı
takip etme ve delil yönünden önceden kendisine kesin mehil verilmemiş ise,
delil gösterme ve dinletme hakkı vardır. O halde davalıya delillerinin
toplanması, tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar
verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve kanuna
aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden
yapılan yargılama sonunda mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek, direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Dava, MK. nun 132. maddesinden kaynaklanan terk sebebine dayalı boşanma
istemine ilişkindir. Davalı kadın, duruşma gününü bildiren bu usul
hükümlerine uygun biçimde düzenlenen meşruhatlı davetiyenin tebliğine rağmen
öngörülen sürede davaya cevap vermediği gibi, ilk oturuma gelmemiş ve mazeret
te bildirmemiştir.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki görüş aykırılığı da; süresinde davaya
cevap vermeyerek davayı inkar etmiş duruma düşen davalının, özellikle 3156
sayılı Kanunla değişik HUMK.nun 213. maddesine göre çağırıldığı oturumda
yapması mümkün işleri mazeretsiz gelmediği bu oturumdan sonraki oturumda
yapabilip yapamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, bir kısım Usul hükümlerinde 3156 sayılı Yasa
ile yapılan değişiklikten önceki dönemde süresi içerisinde dava dilekçesine
karşılık vermeyen davalının davayı inkar etmiş duruma düşeceğinden, davacı
tarafın itirazı ve Usulün 202/2. maddesi hükmü karşısında inkar sınırlarını
aşan bir itiraz veya savunma ileri süremeyeceği, ancak Usulün 239. maddesine
göre karşı tarafın (davacının) iddiasını çürütmek için delil gösterebileceği
görüşü hemen hiç bir sapma göstermeden yargısal kararlarda aynen
benimsenmiştir (HGK., 24.1.1962, 2/7 sayılı; HGK., 9.12.1965 gün, 423/702
sayılı; HGK., 5.6.1969 gün, 12/47 sayılı; 2. HD., 1.2.1971 gün, 451/757
sayılı ve 2. HD., 15.5.1978 gün, 2771/3877 sayılı kararları). Yine süresinde
cevap layihası vermeyen davalı bununla yalnız davacının dava dilekçesinde
dayandığı (Davanın temeli olan vakıaları) inkar etmiş sayılır. Davalı
süresinde verdiği cevap layihası ile dava dilekçesinde bildirilen vakıaları
inkar etmekle yetinebilir (m. 201, ilk cümle). İşte cevap layihasında, dava
dilekçesinde bildirilen vakıaları inkar etmekle yetinme hakkı bulunan davalı
bu hakkını kullanmamakla (süresinde cevap layihası vermemekle) ancak bu
sonucu sağlayabilir yani yalnız dava dilekçesinde bildirilen vakıaları inkar
etmiş sayılır.
Bu duruma düşen davalı daha sonra vereceği bir dilekçe ile bu inkarını
sınırları içerisinde kalarak açıkça bildirebilir görüşü de hukuk öğretisinde
tam bir kabul görmüştür (Prof. Dr. Baki Kuru, HUMK., Cilt: II, Sahife:
1273-1278).
6.4.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3156 sayılı Yasa ile HUMK.nunda yapılan
değişiklikler genelde işleri çabuklaştırmayı sağlamaya yöneliktir. Bu arada
aynı yasa ile Usulün 213. maddesinin 1. fıkrası değiştirilmiş ve maddeye yeni
2. ve 3. fıkralar eklenmiştir.
Bu değişikliğe ilişkin Hükümet gerekçesinde, 1. fıkradaki tarafların bilgi
alınmak üzere mutlaka birlikte ve birbirlerinin yüzüne karşı bulunmaları
şartı hakimin takdirine bırakılmak üzere kaldırılmış olduğu ve ifadenin
sadeleştirildiği açıklanmıştır. Maddeye yeni eklenen 2. fıkra gerekçesinde
ise, açıkca gıyap müessesesinin kaldırılmış olması nedeniyle tahkikat
aşamasında hakimin çağırısına uymayarak gelmeyen tarafın, gelmediği taktirde
tahkikatın yokluğunda devam edeceği husususunu bildirilmesi öngörülmektedir.
Bu suretle basit yargılama usulünde olduğu gibi hakim gelmeyen tarafın
yokluğunda ve taraf teşkiline gerek kalmaksızın diğer usul hükümleri uyarınca
tahkikata devam edecektir denilmiştir. Maddeye yeni eklenen 3. fıkranın
gerekçesinde de, yargılamanın kötü niyetle uzatılmasını önlemek amacıyla daha
sonraki oturumlara gelen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz
edemeyeceği ilkesi benimsenmiş ancak, gelmediği oturumlar için mahkemece
kabul edilebilecek geçerli bir özürü bulunduğu taktirde yokluğunda yapılan
işlemlere itiraz hakkı saklı tutulduğu belirtilmiştir (Celal Erdoğan, HUMK.,
1985 Basım, Sayfa: 172).
Görüleceği üzere, 3156 sayılı Yasa ile HUMK.nunda özellikle 213. maddede
yapılan değişiklikle, süresinde cevap vermemiş olmakla davayı inkar durumuna
düşmün bulunan davalının, dava dilekçesinde bildirilen vakıaların doğru
olmadığını isbat için yeni vakıalar ileri sürmeden savunmanın genişletilmesi
yasağına uyarak ve inkar sınırları içerisinde kalmak suretiyle karşı delil
göstermesi engellenmiş değildir.
Bu itibarla olayda yargılamaya yokluğunda devam edilen davalının bu çerçevede
delil gösterme ve dinletme hakkının varlığına işaret eden ve Hukuk Genel
Kurulu'nca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken
önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun
bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
S o n u ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının
Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun
429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının
geri verilmesine, 23.1.1991 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
|