 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
Sayı:
E.90/2-534
K.90/648
T.19.12.1990
Özet:İade 603/2 uyğulaması
Temyiz eden:Davacılar
Taraflar arasındaki "teberruun terekeye iadesi" davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; Rize Asliye l. Hukuk Mahkemesince davanın reddine
dair verilen l7.3.l989 gün ve l088/260 E., l989/127 K. sayılı kararın
incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.
Hukuk Dairesinin 7.5.l990 gün ve l990/12556-4433 sayılı ilamiyle; (...Medeni
Kanunun 603/2. maddesi uyarınca miras bırakan tarafından aksine bir açıklama
(teberru) yapılmış olmadıkça cihaz, tesis masrafı borçtan ibra ve bu kabilden
sair suretlerde yapılan kazandırıcı yararlanmalar (menfaatler) iadeye
tabidir. Kazandırmanın iadeye tabi olmadığının kanıtlanması davalıya aittir.
O halde davalıdan bu konudaki delilleri sorularak verilecek delillerin
sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken kanıtlama yükümlülüğü emir edici
yasal kurala aykırı olarak davacılara yükletilerek davanın redine karar
verilmesi doğru bulunmamıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda
direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN:Davacılar vekili Av.Mecdi Agun
-HUKUK GENEL KURULU KARARI-
Hukuk Genel Kurulunca incelerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Dava mirasta iade isteğine ilişkindir. Taraflar kardeştir. Davacılar
müşterek miras bırakanları babalarının dava konusu taşınmazı miras hissesine
mahsuben davalı kardeşlerine bağışladığını ileri sürerek bu yerin terekeye
iadesini talep etmişlerdir. Davalı bağışın miras payına mahsuben değil
kayıtsız şartsız yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Özel daire
ile mahkeme arasındaki görüş ayrılığı isbat yükünün hangi tarafa ait olduğu
noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle M.K.nun 3.
faslında yer alan mirasta iade ile ilğili M.K.nun 603. maddesinde getirilen
tüm sistem üzerinde durulması gereklidir. Hukuk Genel Kurulunun 29.l.l986 gün
280-58, yine 13.5.l987 gün 776-361 ve 12.10.1988 gün 326-785 sayılı
kararlarında açıkca vurğulandığı üzere anılan 603. maddenin l. bendinde
kanuni mirasçılara müteveffa tarafından yapılan teberrulara ilişkin olarak
"kanuni mirasçılar, miras hissesine mahsuben müteveffanın sağlığında almış
oldukları bütün teberruları terekeye iadeye birbirlerine karşı mükelleftirler
hükmü getirilmiş 2. fıkrada ise müteveffa tarafından füru lehine yapılan
teberrulara ilişkin olarakta "müteveffa tarafından hilafına açıkca bir
teberru yapılmış olmadıkça furuu lehinde bahsedilen cihaz, tesis masrafı
borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahsedilen menfaatler
iadeye tabiidir" hükmüne yer verilmiştir. Yine M.K.nun 6. maddesinde isbat
yükü konusunda genel bir kural konulmuş ve "kanun hilafını emretmedikçe iki
taraftan her biri iddiasını isbata mecburdur" denilmiştir.
Medeni Kanunun 603. maddesi füru yararına yapılan bağış konusunu özel
olarak ikinci fıkrada düzenlemiştir. İkinci fıkra hükmünden açık bir şekilde
anlaşılmaktadır ki bu konuda öncelikle miras bırakanın irade beyanına
başvurulacaktır. Asıl olan miras bırakanın arzusuna saygı göstermektir. Miras
bırakanın açık bir irade beyanında bulunması halinde bu irade esas
alınacaktır. Açık irade beyanında bulunulmaması halinde yasal düzenlemenin
getirdiği ilkelerden hareket olunmalıdır. Füru yararına yapılan bağışları
düzenleyen 2. fıkra tümü ile değerlendirildiğinde görülecektirki yasa koyucu
ortaya bir karine koymuştur; "füru yararına yapılan bağışlar onun miras
payına mahsuben yapılmıştır ve iadeye tabidir". Bu karine aslında bir babanın
çocukları arasında eşit davranması yolundaki tabii duyğuya da uyğun
düşmektedir. Yasa koyucu babanın çocukları arasında bir ayırım yapma
gereğinin de hayatın olağan akışı içersinde belirebileceğini gözeterek miras
bırakana bu konuda hareket edebilme olanağını da getirdiği düzenlemede
"hilafına açıkca bir teberru yapılmış olmadıkça" sözlerini kullanmak
suretiyle bu yolu açmıştır. O halde iade borcunda Medeni Kanunun 6.
maddesindeki genel kural uyarınca isbat yükü öncelikle iade isteyen fürua
düşerse de iade isteyen, iadeye tabi olduğunda uyuşmazlık olmayan mallarda az
önce açıklanan yasal karineden yararlanacağından isbat yükü yer değiştirecek
karinenin aksini savunan lehine tasarrufta bulunulan füruun bağışı iadeye
tabi olmadan yapıldığını isbat zorunda bulunduğunun kabulü gerekecektir. Bu
kurallar bağışı iadeye tabi mallardan bulunduğunun uyuşmazlık konusu olmaması
halinde uyğulanacaktır. Demekki MK. 603. maddenin 2. fıkrasında sayılan
menfaatler söz konusu olduğunda asıl olan bunların iadeye tabi olduğudur ve
yukarıda açıklanan hukuki esaslar uyarınca iadeye tabi olmadan bahşedildiğini
yararına tasarrufta bulunulan füru isbat zorundadır. Bahşedilen menfaatler 2.
fıkrada sayılanlar dışında ise durum ne olacaktır. Bu takdirde tabiatıyla
yasal karinenin devreye girmesinden söz edilemiyeceğini Medeni Kanunun 6.
maddesindeki genel kural uyarınca iadeye tabi olarak yapıldığını isbat yükü
iade isteğinde bulunan fürua düşecektir. İsviçre Federal Mahkemesi de bu
görüştedir. Jdt 1951-l-324; Jdt 195l-l-438 (Prof. Dr. H. Kocayusufpaşaoğlu,
Miras Hukuku Sh. 472) Belirtmek gerekirki yasa koyucu füru yararına
bahsedilen her türlü menfaatlerde yasal karinenin uyğulanacağı görüşü ile
603/2. fıkrayı genel bir kural olarak benimsemek isteseydi bu durumda
behşedilen menfaatler açısından cihaz iş kurma yardımları gibi bir yoruma
girmesine gerek bulunmadığı kuşkusuzdur. Yasa koyucu fürua yapılan
teberrularla ilğili olarak nitelik yönünden bir sınırlandırma getirmiş ve bu
sınırlandırmadan vaz geçmeksizin aynı niteliktedir. Menfaatleride maddenin
kapsamına almıştır. Gerçekten M.K. 603/2. maddesi ile kaynak İsviçre metni
farklı ise de bu farklılık hukuki esaslarda değil sadece niteliğe ilişkin
kapsamdadır. Kaynak metinde nitelik daha geniş tutulmuştur. Ve MK.nun 603.
maddesini karşılayan kaynak İsviçre metninin 626/2. maddesinde (Abandons de
bians) mal varlığının devri sözlerine yer verilmiştir. Somut olayda l315
(1899) D.lu muris l971 yılında l930 D.lu olan oğlu davalıya dava konusu tarla
cinsindeki taşınmazını kayıtsız şartsız bağışlamıştır. Tüm dosya içeriğine
göre füru lehine yapılan bağışın M.K.nun 603/2. maddesinde ifadesini bulan
cihaz, tesis masrafı borçtan ibrayı sağlamak amacına yönelik bulunduğu yada
nitelik itibariyle bu kabilden bahşedilen bir menfaat kapsamında olduğu
belirlenememiştir.
Bu itibarla davacının yasal karineden yararlanması mümkün değildir.
Olayda ispat külfetinin yüklenmesinde uyğulanması gereken M.K. 6. maddesinde
öngörülen genel kuraldır. O halde yerel mahkemenin olayda ıspat külfetinin
davacı tarafa düştüğüne ilişkin direnmesi yerindedir. Ne varki mahkemece
kurulan hükmün esasına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden dosya
gerekli tetkikatın yapılması için Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde
bulunduğundan işin mesası incelenmek üzere dosyanın 2. Hukuk Dairesine
gönderilmesine 12.12.1990 gününde yapılan ilk görüşmede çoğunluk
sağlanamadığı için 19.12.1990 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile
karar verildi.
Birinci Başkan vek. 14.Hukuk D.Başk. 5.Hukuk D.Başk. 16.Hukuk D.Başk.D.
İ.Teoman Pamir H.Özgüç A.H.Karahacıoğlu İ.Özmen
Bozma Bozma
15.Hukuk D.Başk. 13.Hukuk D.Başk. 1.Hukuk D.Başk. 4.Hukuk D.Başk.V
M.Altay A.İ.Arslan D.İ.Dimici M.C.Keskin
Bozma Bozma
M.F.Ildız Ö.N.Doğan B.C.Kadılar 3.Hukuk D.Başk.V.
Bozma Bozma S.Tamur
M.N.Aryol M.Demirtürk R.Aslanköylü 2.Hukuk D.Başk.V.
Bozma Bozma T.Alp
Bozma
M.Ş.İrğe İ.Çallı Y.M.Günel Ç.Aşçıoğlu
Bozma
Y.Yılbaş E.Taylan I.Ulaş E.A.Özkul
Bozma Bozma
İ.Çakıroğlu A.Özaslan D.Topçuoğlu E.Özkaya
Bozma
H.Özdemir T.Algan C.Sanin Ş.D.Kabukçuoğlu
Bozma
Y.Koru S.Sapanoğlu Ş.Yüksel N.Akman
Bozma Bozma
-KARŞI OY YASISI-
Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.1.l986 günlü 280-58,
l3.5.l987 günlü 796-361 ve 12.10.1988 günlü 326-785 sayılı kararlarında
açıklandığı üzere M.K. 603/2. maddesinde sayılan cihaz, tesis masrafı ve
borçtan ibra tasarrufları kanunda tadadi olarak gösterilmemiştir. Bu
sayılanların NİTELİĞİNDE olan füru lehine sağlanan menfaatler de kural olarak
iadeye tabidir. Kanunda sayılan cihaz, tesis masrafı ve borçtan ibranın
nitelikleri ortaya konmadan bu sayılanlar dışında kazandırmaların kanunun bu
hükmü kapsamında olup olmadığını belirlemek mümkün olamaz.
Cihaz; evlenmekte olan veya evlenmiş bulunan kişiye bağımsız bir ev
kurmak için gerkli eşyanın evlilik ilişkisi gözönünde tutularak
kazandırılmalıdır.
Tesis masrafı ise; iş kurması ve fürunun bağımsız bir ekonomik durum
kazanması için yapılan kazandırmaları kapsar. Bu kazandırmalar bağımsız
ekonomik hayatın devamı veya muhafazası amacına da yönelik olabilir.
Borçtan kurtulma fürunun mal varlığını eksilmeden kurtaran fiillerdir.
Görüldüğü gibi kanunda örnek olarak belirtilen bu kazandırmalardaki
ortak nitelik, müstakil bir hayat kurmaya veya bunu emniyete almaya yahutta
iyileştirmeye matuftur. Kazandırma, cihaz, tesis masraf ve borçtan ibra
olmamakla beraber bunların hasıl ettiği sonucu doğuran nitelikte ise karine
uyarınca iadesi gerekecektir. Başka bir ifade ile fürunun müstakil hayat
kurmasını veya daha önce kurulan müstakil hayatı güçlendiren veya emniyet
altına alan tasarruflar söz konusu olduğunda, bunların kanunda yer alan
karine uyarınca iadeye tabi olduğunu kabul etmek gerekir.
Muris 21.6.1971 günü Rizenin Taşhane köyünde 6560 M2. yüzölçümünde
tarla niteliğinde taşınmaz malı oğlu davalıya hibe etmiştir. Murisin aynı
köyde bu taşınmaz maldan başka daha 8 parça aynı nitelikte taşınmaz malı
olduğu anlaşılmaktadır. Karadeniz kıyısında arazinin darlığı yaygın aile
işletmesi olarak yapılan mlşey tarımı düşünüldüğünde; murisin amacının o
zaman köyde oturduğu anlaşılan davalıyı tarımsal uğraşısında güçlendirmek
olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu sebeplerle hibenin iade edilmemek
üzere yapıldığını isbat külfeti davalıya aittir. İspat külfetini davacıya
yükleyen yerel mahkeme görüşü ile değerli çoğunluk düşüncesine katılmıyorum.
Üye
Tahir Alp
|