 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
E. 1990/16-531
K. 1990/616
T. 5.12.1990
* DAVAYA EHLİYET
ÖZET : Kadastro Kanunu uyarınca, mirasçılarının belirlenememesi nedeniyle ölü
olduğu belirtilerek kayıt sahibi adına tesbiti yapılan taşınmaz hakkında
ölünün ismi açıklanarak mirasçıları denilmek suretiyle mirasçılarına karşı
dava açılabilir. Dava sırasında; davalının dava öncesi öldüğü anlaşılırsa
davaya mirasçıları aleyhine devam edilir.
Dava dilekçesinde, adına tesbit yapılan ve ölü olduğu anlaşılan kayıt
malikinin ismi yanına "salt mirasçıları" sözcüğünün eklenmemiş bulunması
davanın reddine yeterli değildir.
(3402 s. Kadastro K. m. 29)
Taraflar arasındaki "tesbite itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; (Eceabat Kadastro Mahkemesi)nce davanın husumetten reddine dair
verilen 17.5.1989 gün ve 1986/69-1989/17 sayılı kararın incelenmesi davacılar
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesi'nin
30.4.1990 gün ve 1989/9771-1990/5800 sayılı ilamıyle; (...Tapulama sırasında
813 parsel sayılı 75 m2. yüzölçümündeki taşınmaz, davalılar ile Emin ve
Seniha adına tesbit edilmiştir. İtirazı komisyonca reddedilen davacılar,
davalıların paylarının murisleri Emin tarafından satın alındığı iddiasına
dayanarak ölü olan davalılar aleyhine dava açmıştır. Mahkemece, davanın
husumet yönünden reddine ve taşınmazın tesbit gibi tesçiline karar verilmiş;
hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, ölü aleyhine dava açılamayacağından söz edilerek davanın husumet
yönünden reddine karar verilmişse de 3402 sayılı Yasanın 29/2. maddesine göre
ölü aleyhine dava açılabileceği ve mirasçıları saptanarak onların huzuruyle
davaya devam edileceği öngörülmüştür. Mahkemece bu yön dikkate alınmadan
yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya
yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece, önceki
kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacılar vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık ölü kişi aleyhine dava
açılıp açılmayacağı noktasında toplanmaktadır.
4.5.1978 gün ve 4/5 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararında
vurgulandığı üzere, HUMK.nun 38. maddesi uyarınca dava şartlarından bulunan
davaya ehliyet Medeni Kanuna göre tayin olunur. Medeni Kanunun 27. maddesinin
1. fıkrası hükmünce de şahsiyet çocuğun sağ olarak doğduğu andan başlar ve
ölümü ile nihayet bulur. Bu nedenle ölümle kişiliği son bulan kimsenin medeni
hakları kullanılmasından ve taraf ehliyetinden bahsedilemez. Ölmüş bir kimse
hakkında açılmış bulunan bir davada, halefiyet yoluyla da olsa mirasçıların
davalı olarak kabul edilmesi ve davanın bu yolla yürütülmesi benimsenemez.
Keza ıslah yoluylada bunun gerçekleştirilmesine olanak yoktur.
Genel kural bu olmakla birlikte 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren bir yerde
tasfiye amacı da taşıyan 3402 sayılı Kadastro Kanununun 29. maddesi ile
toplumun sosyal yapısı ve ülke gerçekleri gözetilerek bu kurala bir istisna
getirilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 29/2. maddesinde mirasçılarının
tayin edilememesi sebebiyle ölü olduğu belirtilerek kayıt sahibi adına
tesbiti yapılan taşınmaz mallar hakkında ölünün ismi açıklanarak mirasçıları
denilmek suretiyle mirasçıları aleyhine dava açılabileceği ve dava sırasında
davalının davadan önce öldüğünün anlaşılması halinde de davaya mirasçıları
aleyhine devam edileceği hükmü getirilmiştir. Bu yasasın uygulanması ile
ilgili olarak çıkarılan taşınmaz malların sınırlandırma tesbit ve kontrol
işleri hakkında yönetmeliğin "tapuda kayıtlı taşınmazların tesbiti" başlıklı
9. maddesinde gerekli araştırma ve karşılaştırma yapılmasını takiben malikin
ölü olduğunun saptanması halinde tesbitin yine kayıt maliki adına yapılıp
malikinin ölü olduğunun kadastro tutanağının edinme sebebinde açıklanıp
beyanlar hanesinde gösterilmesi öngörülmüştür.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 29. maddesinde, husumetin yöneltilmesinde pasif
dava ehliyeti yönünden bir belirsizliğin bulunduğu aşikardır. Ancak, Yasanın
bütünü içerisinde anılan 29. maddesine amaçsal yorumla yaklaşılması durumunda
yasa koyucunun dava dilekçesinde adına tesbit yapılan ve ölü olduğu anlaşılan
kayıt malikinin ismi yanına salt mirasçıları sözcüğünün eklenmemiş
bulunmasının herhalde davasının reddine yeterli gördüğü sonucuna varılamaz.
Kaldı ki, olay da dava konusu taşınmazla ilgili olarak düzenlenen Kadastro
tutanağının edinme sütünunda bu konudaki yönetmeliğe uygun olarak kayıt
maliklerinin ölü olduklarına ilişkin bir açıklama mevcut değildir.
Mirasçıları da davanın açıldığı 1986 yılından beri belirlenememiştir. Bu
durumda olaya anılan 29. maddenin amaçsal yorumu ile yaklaşan HGK.cada aynen
benimsenen ve tesbit maliklerinin mirasçıları saptanarak onların huzuru ile
davaya devam edilmesi gereğine işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken ölü bulunan kayıt maliklerinin isimleri yanına salt mirasçıları
sözcüğünün eklenmemiş olması nedeniyle davanın reddedilmesi usul ve yasaya
uygun değildir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S o n u ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun
429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının
geri verilmesine, 5.12.1990 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
|