 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Yedinci Hukuk Dairesi
E. 1990/14430
K. 1990/12522
T. 30.10.1990
* KADASTRO TESBİTİ
* ORMAN TAHDİDİ
* ZİLYEDLİK
ÖZET : Gerçek ve tüzel kişilere ait ormanlar 4785 sayılı Kanunla
Devletleştirilmiş olduğundan, Devletleştirilmeden önceki döneme ait tapu
kayıtları hukuksal değerini yitirdiği gibi orman sınırlamasına karşı yasal
süresi içinde bir dava açılmamakla, orman tahdidi kesinleşmiş kişilerin bu
tür taşınmazlarda bir hakları kalmamıştır. Devlet ormanı olarak
sınırlandırılan taşınmazların 6831 sayılı Kanunun değişik 2/B maddesinde
Hazine adına orman dışına çıkartılacağı hükmü bulunmaktadır. Bu nedenle, dava
konusu taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyedlik, zilyedine bir hak
kazandırmayacağı gibi önceki döneme ait tapu kaydı da hukuksal değerini
yitirmiş olduğundan taşınmazın Hazine adına tapuya tesçiline karar verilmesi
doğrudur.
(6831 s. OK. m. 2/B)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün
Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; taşınmaz kıymetinin
1.000.000 lirayı geçtiği anlaşılmadığından duruşma isteğinin reddine,
incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildi, tetkik raporu ve
dosyadaki kağıtlar okundu, gereği görüşüldü:
Dava konusu 1967 parsel sayılı taşınmazın 1949 yılında yapılan orman tahdit
harita ve tutanağı kapsamında iken 1988 yılında 6831 sayılı Kanunun 2896 ve
3302 sayılı Kanunla değişik 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman rejimi
dışına çıkarıldığı, mahkemece yapılan keşif, yerel bilirkişi sözleri, uzman
bilirkişi raporu, toplanıp değerlendirilen diğer delillerle belirlenmiştir.
Gerçek veya tüzel kişilere ait ormanlar 4785 sayılı Kanunla devletleştirilmiş
olduğundan, devletleştirmeden önceki döneme ait tapu kayıtları hukuksal
değerini yitirdiği gibi, orman sınırlandırmasına karşı yasal süresi içinde
bir dava açılmamakla orman tahdidi kesinleşmiş ve kişilerin bu tür
taşınmazlarda bir hakkı kalmamıştır. Devlet ormanı olarak sınırlandırılan
taşınmazın sonradan 1988 yılında orman rejimi dışına çıkartılması işleminin
yasal dayanağını oluşturan 6831 sayılı Kanunun değişik 2/B maddesinde bu tür
taşınmazların Hazine adına orman dışına çıkartılacağı hükmü bulunmaktadır.
Hal böyle olunca; dava konusu taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetlik
zilyedine bir hak kazandırmayacağı gibi, önceki döneme ait tapu kaydıda
hukuksal değerini yitirmiş olduğundan taşınmazın Hazine adına tapuya
tesçiline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenlerle;
davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile hükmün
(ONANMASINA), harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
30.10.1990 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
* Dava konusu taşınmazın 1949 yılında orman sınırı içine alındığı, 1988
yılında orman rejimi dışına 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi hükmünce
çıkarıldığı, taşınmazın orman olarak devletleştirilmesi sonucu tapu
kayıtlarının hukuki değerinin kalmadığı gerekçe gösterilerek hüküm
kurulmuştur. Orman mevzuatında yapılan yasal düzenlemelere göre ilk çıkarılan
Orman Kanunu ile devlet ormanlarının sınırları çizildiği, özel ormanların
maliklerine bırakıldığı, daha sonra özel ormanların da devletleştirildiği
bilinen bir gerçektir. Ancak; özel ormanların devletleştirilmesi ve orman
kadastrosu sonucu orman sınırı içinde kalan tapulu taşınmazların hukuksal
durumu kamuoyunu uzun süre meşgul etmiş, bu kez 1744 sayılı Yasanın 2.
maddesi ile orman sınırı dışına çıkarılan yörelere ilişkin tapulu
taşınmazların herhangi bir belge aranmaksızın kayıt malikleri adına iade
edileceği öngörülmüştür. Orman Kanununda daha sonra yapılan değişikliklerle
de özel ormanların dahi orman rejimi dışına çıkarılması halinde malikleri
adına iade edildiği 6831 sayılı Orman Kanununun değişik 2/B maddesi hükmünce
yasallaşmıştır. Kanun koyucunun orman rejimi dışına çıkarılan özel ormanların
sahiplerine iadesini benimsediğine ve yasallaştırıldığına göre orman sınırı
dışına çıkarılan tarla, bağ, bahçe niteliğindeki tapuda kayıtlı taşınmazların
sahiplerine iade edileceği 6831 sayılı Orman Kanununun değişik 2/B maddesi
hükmünün geniş yorumu ile varılacak bir sonuç olması lazım gelir. Hal böyle
olunca; tesbitin dayanağı tapu kayıtları ayrı ayrı yerel bilirkişi aracılığı,
teknik bilirkişi yardımı ile uygulanmalı, dava konusu taşınmazın kayıtların
kapsamında kalıp kalmadığı belirlenmeli, teknik bilirkişiye keşfi ve
uygulamayı gösteren birleşik harita çizdirilmeli, bu uygulama sonunda tapu
kayıtlarının taşınmazı kapsaması halinde davanın kabulü ile taşınmazın davacı
adına tapuya tesçiline karar verilmelidir. Bu nedenlerle; hükmün b o -z u l
m a s ı gerekirken onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Hüseyin ÖRMECİ
Üye
KARŞI OY YAZISI
* 3116 sayılı Orman Kanununa "Özel ormanların devlet tarafından
kamulaştırılmasına" ait hükümleri konulmuştur. Ancak; bunun için verilen süre
yetmediğinden ormanların devletleştirilmesi ilkesi gerçekleştirilmemiştir. Bu
nedenle; 13.7.1945 tarihinde yürürlüğe konulan 4785 sayılı Kanun ile (2.
maddesinde ayrık tutulanlar dışında kalmak üzere) özel ve tüzel kişilere ait
bütün ormanlar devletleştirilmiştir. Kanunun 1. maddesine göre bu ormanlar
hiçbir işleme ve bildirime gerek olmadan devlete geçmiştir. Bu Kanunun
"Devletleştirdiği" Ormanlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihde var olan
ormanlardır. Tapuda tarla olarak kayıtlı bulunan bir yer 1945 yılında orman
niteliğinde değilse devletleştirilmiş sayılamaz. 31.3.1950 tarihinde
yürürlüğe giren 5658 sayılı Yasa ile evvelce devletleştirilmiş olan
ormanlardan bir kısmı geri verilmiştir. Geri verilmesi gereken ormanların
nitelikleri anılan Kanunun 1. maddesinde açıklanmıştır. Bu itibarla; "Özel
ormanlar" 4785 sayılı Kanunun 2. maddesinde sayılan ve devletleştirilmeden
ayrı tutulan ormanlarla; devletleştirildikten sonra 5658 sayılı Kanun ile
sahiplerine geri verilen ormanlardır.
1744 sayılı 4.7.1973 yılında yürürlüğe konulan 6831 sayılı Kanunun bazı
maddelerini değiştiren Kanunun 2/B maddesinin 3. bendinde evvelce
sınırlandırılması yapılmış ve böylece orman niteliği kazanmış ve fakat
yukardaki fıkra hükümlerine uymadığı için ve düzeltme sonucu orman sınırı
dışına çıkartılan yer, sınırlaması itirazsız kesinleşmiş, tapulu arazi ise
mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder. Denilmekle, özel orman tanımı
tekrarlanmış, vuzuha kavuşturulmuştur. 6831 sayılı Orman Kanununun 23.9.1983
tarihli, 2896 sayılı kanunla değiştirilen 2/B maddesinde de "31.12.1981
tarihinde önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş
yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvalık, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık gibi
çekişli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta
kullanılmasında yarar olduğu tesbit edilen araziler ile, şehir, kasaba, köy
yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları orman sınırları dışına
çıkartılır" denilmiştir. Burada da orman sınırı dışına çıkartılan bu yer özel
(Hususi) orman ise, sahipleri (Tapu kayıt maliki) adına orman sınırları
dışına çıkartılır. Hükmüne yer vermiştir. Bu itibarla 2/B maddesinde niteliği
açıklanan taşınmazların orman sınırları dışına çıkartılır yollu emredici
kuraldan sonra bu taşınmazların kimler adına tapuda kesin tashih ve tesçil
işleminin yapılacağı belirtilmiştir. Bu yasal işlemler tapu kaydının hukuksal
değerini yitirmesini önler. O halde; yukarda açıklanan nedenlerle; özel orman
tanımı öncesi tarla niteliği ile kişi adına tapuda kayıtlı taşınmaz iken
orman kadastrosu itirazsız kesinleşmekle devlet ormanı niteliği kazanan ve
2/B maddesi uygulaması sonucu orman sınırı dışına çıkartılan taşınmazlarda
girer. Tapuda yapılacağı vurgulanan yasa hükmü (tashih) işlemi de bu sonucun
tesçilidir.
Kanun koyucunun gerçeklere parmak basarak hakkın teslimi yolunda gelişen ve
değişikliği öngören yasalarda yer alan görüşüde bu doğrultudadır. Bu
itibarla; aynı koşullarla orman sınırlaması dışına çıkartılan özel ormanı
tapu sahibine veren yasanın tarla niteliğindeki taşınmazın tapu kaydı
sahibine verilmesini önlediği ve tapu kaydının hukuksal değerini yitirdiği
düşünülemez. Tapu kaydının hukuksal değerini yitirdiğinin kabul edilebilmesi
için kamulaştırılmış ya da orman sınırlamasının dava konusu olup bu yerin
orman olduğunu belirleyen kesin hüküm bulunması gerekir. Bütün bu nedenlerle
hususi orman tanımını daraltan ve yasanın gerçek amacına aykırı düşen
çoğunluk görüşüne katılamıyorum. O halde; mahkemece tapu kaydı ilk
oluşturulduğu günden itibaren getirilmeli, kamulaştırılıp kamulaştırılmadığı
ve bu yerde orman sınırlamasının itirazsız kesinleşip kesinleşmediği
belirlenmeli, özellikle kök tapu kaydının hangi nitelikteki taşınmaz hakkında
oluşturulduğu da gözönünde tutularak yerel ve uzman bilirkişi aracılığı ile
uygulanmalı, kapsamı belirlenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece tapu kaydı ilk oluşturulduğu günden itibaren getirilmeden ve kaydın
kapsamı olan taşınmazın niteliği belirlenmeden yetersiz uygulama ile yazılı
biçimde hüküm kurulması isabetsizdir. Bu nedenlerle hüküm b o z u l m a l ı
d ı r.
İ. Hakkı GÜROĞLU
Başkan
|