 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onuncu Hukuk Dairesi
E. 1990/11618
K. 1990/11230
T. 24.12.1990
* İADE-İ MUHAKEME
ÖZET : Tanık Ali'nin, Kurum müfettişince alınan ifadesi ile Ağır Ceza
Mahkemesindeki beyanı karşılaştırılıp, işveren Arslan'ın müfettişe verdiği
ifadesi üzerinde durularak toplanan bütün deliller karşısında işveren
Arslan'ın bir iş yeri bulunmadığı, Ali'nin yalan tanıklık yaptığı sonucuna
varılırsa, iade-i muhakeme talebinin kabulü yolunda hüküm kurulmalıdır.
(1086 s. HUMK. m. 445)
Davacı, yerel mahkemenin 24.9.1980 gün ve 575-634 sayılı kararının iade-i
muhakeme yoluyla iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde iadei-i muhakeme talebinin reddine
karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin
süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen
raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve
aşağıdaki karar tesbit edildi:
Sigortalı H. Fahrettin'in, işveren Arslan'a ait işyerinde 1.1.1960-30.6.1961
tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak çalıştığı iddiasıyla
düzenlenen borçlanma belgesi mucibince, 2167 sayılı Yasaya göre hizmetlerini
borçlanmak istediği, Kurumun bu isteği reddetmesi üzerine, İstanbul İkinci İş
Mahkemesi'nin 1980/575 esas sayılı dosyasında Kurum işleminin iptaliyle
borçlandırılmanın kabulü yolunda dava açtığı ve bu davanın Ali adlı bir
tanığın olumlu şahadet ve borçlanma belgesine dayanılarak kabul edildiği ve
kararın taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiği, daha sonra Kurumun,
müfettişine inceleme yaptırdığı ve 3.3.1983 tarihli müfettiş tutanağında,
ifadesi tesbit davasında hükme esas tutulan Ali'nin "işveren Arslan'ın işyeri
yoktur. Borçlanan sigortalıyı tanımam, mahkemedeki ifadem doğru değil" demesi
üzerine durumun Cumhuriyet Savcılığına Kurum tarafından ihbar edildiği ve
İstanbul Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1984/451 esas numarasında yalan
şahitlik nedeniyle kamu davası açıldığı, fakat kamu davasının zamanaşımı
nedeniyle ortadan kaldırıldığı ve bu mahkeme kararının Yargıtay Altıncı Ceza
Dairesi'nin 13.12.1988 günlü kararı ile onandığı, bunun üzerine davacı
Kurumun da işbu 1984/538 esas numaralı iade-i muhakeme davasını açarak,
1980/575 esas sayılı tesbit davasında verilen kararın ortadan kaldırılmasını
istediği, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı; bu
davada, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445. maddesinin 2. fıkrasına
dayanmış ise de, olayda tesbit kararının tutanağa geçen Ali'nin yalan
beyanına dayanılarak verilmesi nedeniyle, davanın hukuki sebebinin, sözkonusu
maddenin 7. bendine dayandığı belirgindir. Hakim, Türk Kanunlarını re'sen
uygulayacağına göre, anılan fıkra çevresinde inceleme ve araştırma yapılmalı
ve özellikle 3.3.1983 tarihli sigorta müfettişi tutanağında isimleri yazılı
kişilerden sigorta müfettişini, tutanak yazıcısını ve ölümü nedeniyle ceza
mahkemesinde dinlenemeyen işveren Arslan'ın müfettişe verdiği beyanı nazara
alınıp, bu dosya ve ceza dosyalarındaki öteki delillerle karşılaştırılıp
değerlendirilmeli ve özellikle tesbit dosyasındaki Ali'nin beyanı ile
müfettişe verdiği beyan ve bu tanığın İstanbul Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi'nin
1984/451 esasında kayıtlı dava dosyasındaki beyanı karşılaştırılmalı, işveren
Arslan'ın müfettişe verdiği beyan üzerinde önemle durulmalı ve toplanan bütün
deliller karşısında Arslan'ın bir işyeri bulunmadığı, tanık Ali'nin yalan
tanıklık yaptığı sonucuna varılırsa, iade-i muhakeme davasının kabulü yolunda
hüküm kurulmalıdır. İşbu fiili ve hukuki gerçekler gözönünde tutulmadan eksik
araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmiş olması, usul ve
kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve
hüküm bozulmalıdır.
S o n u ç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA),
24.12.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|