 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1990/1-251
K. 1990/272
T. 12.11.1990
* ETKİLİ EYLEM
ÖZET : Taraflar arasında öldürmeyi gerektirecek nitelikte köklü bir husumet
bulunmamaktadır.
Sanık, müdahilin kullandığı otonun durmak için yavaşlamasından korkarak, panik
içinde silahı ile ateş etmiş, otoyu izlememiş ve eylemini sürdürmemiştir.
Sanığın eylemi, etkili eylem suçunu oluşturur.
(765 s. TCK. m. 456/1, 457/1, 59)
Adam öldürmeye teşebbüs suçundan sanık Cafer'in TCY.nın 448, 62, 59. maddesi
ile 13 yıl 4 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve fer'i ceza
tayinine, "Sanık hakkında TCY.nın 456/1, 457/1. maddelerinin uygulanması
gerektiği" karşı oyuyla ve oyçokluğuyla (Bursa Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi)nce
verilen 30.11.1989 gün 123/227 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi
üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Birinci Ceza Dairesi, 21.3.1990 gün
265/682 sayı ile;
"Yirmi yıl kadar önce kendisine verilmeyen kız ile sanığın evlenmesini içine
sindiremeyen mağdur ile sanık aradan uzun süre geçmiş olmasına rağmen
konuşmazlar. Suç günü saat 18.30 sıralarında mağdur müdahil Ahmet
yönetimindeki Murat marka özel arabası ile sanığa 1,5 metre mesafede
arabasında binili bulunan mağdur Ömer'i indirmek üzere durduğu sırada esasen
araları açık olan mağdurun bu ani duruşundan kaygıya kapılan sanığın, hamili
tabancasını çekip mağdur müdahile ait özel arabaya yönelik üç kez ateş
ettiği, nevar ki bu atışlardan birinin arabanın sol ön tarafından ön camın
yan sol camla birleştiği, kenardan girmesi ile mağdur müdahil Ahmet'in sol
kol dirsek bölümünden giren kurşunla, mağdur Ömer'in de yaralandığı, 1,5
metre gibi yakın bir mesafe olduğu halde sanık, olanağı varken eyleminde
ısrarlı, olmamış müdahil Ahmet'in hayati nahiyeleri yerine arabayı hedef
seçmesi ve bir rastlantı sonucu müdahil ve mağdurun yaralanmış olması
itibariyle sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğini kabul etmek mümkün
değildir. Olanağı varken eyleminde ısrarlı olmayan ve müdahil ve mağdurun
hayati nahiyelerini hedef seçmeyen sanığın eylemini müessir fiil olarak
değerlendirip TCY.nın 456/1, 457/1 ve 59. maddeleri uyarınca cezalandırılması
gerekirken yazılı düşüncelerle adam öldürmeye kalkışmak kabulü suretiyle suç
niteliğinin tayininde yanılgıya düşülmesi" isabetsizliğinden bozmuş;
Yerel Mahkeme, 30.5.1990 gün 89/104 sayı ile;
"Sanık, tabanca gibi öldürmeye elverişli alet kullanmış ve mütaaddit defalar
ateş etmiştir. Hayati bölgeleri hedefleyerek ateş ettiği, arabadaki kurşun
deliklerinden anlaşılmaktadır. Tabancayı dik tutmuştur. Müdahil, idaresindeki
vasıtayla hızla ve zikzak çizerek kaçmıştır" gerekçesiyle ve "mağdurun
ayaklarına ateş edilmiştir. Yaralar hayati tehlike yaratmamıştır. Öldürmeyi
gerektirir husumet yoktur. Aracı takip etmemiştir. Sanık yaralama kastı ile
hareket etmiştir" karşıoyu ile oyçokluğuyla önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de, Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde
istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma istemli 2.10.1990
tarihli tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel
Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Adam öldürmeye teşebbüs suçundan sanık Cafer hakkında açılan kamu davasında;
sanığın eyleminin öldürmeye teşebbüs suçunu mu, yoksa etkili eylem suçunu mu
oluşturduğu Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın konusunu
oluşturmaktadır.
Dosya içeriğine göre, sanık 1966 yılında müdahil tarafından istenen fakat ona
verilmeyen karısı ile daha sonra evlenmiştir. Bu nedenle taraflar arasında
kırgınlık bulunmaktadır. Olay akşamı, davaya katılan sevk ve yönetimindeki
otomobilde bulunan Ömer'in inmesi için, köyün girişinde yavaşlamıştır. Bu
sırada kahveden gelmekte olan ve oradan geçmekte bulunan sanık, arabanın
durmasından kuşkulanarak, tabancası ile üç el ateş etmiş, müdahili sol kol
dirsek kısma ön yüzünden 5 gün iş ve gücüne engel olacak şekilde, otoda
bulunan Ömer'i ise sol bacak arka yüzünden, 15 gün normal uğraşısından
kalacak biçimde yaralamış ve eylemine kendiliğinden son vererek olay yerinden
uzaklaşmıştır.
Sanığı ateş ederken gören olmamıştır. Sanık müdahilin otomobili üzerine
sürmesi nedeniyle hedef almaksızın ayaklarına doğru ateş ettiğini öldürme
kastının olmadığını savunmuştur.
Hedef belli olup otoyu kullanan müdahildir. 1,5 metre mesafeden yapılan atışta
durmak üzere olan otoda bulunan şahısların istenilen hayati nahiyelerinin
seçilmesi ve müdahilin öldürülmesi mümkündür. Buna rağmen şikayetçinin
kolundan ve yanında oturan şahsın bacağından yaralanması, oto üzerinde olay
günü yapılan incelemede, otonun sol kapı kelebek camında, ön cam sol kısmında
ve sol arka kapı camı ile arka cam arasındaki bölmede mermi izlerinin
bulunması, savunmayı doğrulamakta, sanığın öldürme kasıt ile hareket
etmediğini göstermekdedir. Kaldı ki, taraflar arasında öldürmeyi gerektirecek
nitelikte köklü bir husumet bulunmamaktadır. Yıllar önce henüz bekarken
sanığın karısı, müdahil tarafından istenmişse de bu husus, sanığın öldürme
amacıyla hareket ettiğini göstermemektedir. Çünkü öldürme amacının güdülmesi
halinde 1966 yılından olay gününe kadar uzun bir süre beklenilmesi hayatın
olağan akışına uygun değildir. Bu süre içinde, çok önceleri fiilin
gerçekleştirilmesi mümkündür. Tüm dosya kapsamına göre sanık, müdahilin
kullandığı otonun durmak için yavaşlamasından korkarak, panik içinde ruhsatlı
silahı ile ateş etmiş, otoyu izlememiş ve eylemini sürdürmemiştir. Bu
itibarla sanığın eylemi etkili eylem suçunu oluşturduğundan, direnme hükmünün
bozulmasına karar verilmelidir.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi
(BOZULMASINA), 12.11.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|