 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
Sayı:
ESAS KARAR
89/9183 89/11156
ÖZET : Babalık davasında manevi tazminatta bir yıllık hak düşürücü
süreye tabidir.
Taraflar arasındaki nafaka, maddi ve manevi tazminat, velayetin tevdii
davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz
edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun
sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre
davalının diğer temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacının Medeni Kanunun 305.maddesine dayanan, manevi tazminat
isteği kabul edilmiştir. Evlilik harici doğan çocuğun anası; ana ve çocuk
lehine babanın nakti tediyatta bulunması veya bu istekle birlikte babalığın
ahvali şahsiyeye mütaallik bütün neticesiyle birlikte hükmen tayini dava
edilebilir. (M.K.297, 30, 310) Görüldüğü gibi babalık davaları "Mali babalık
davası" ve "şahsi hal sonuçlu babalık davası olarak ayrılabilir. Her ikiside
Medeni Kanunun 295.maddesinden sonra düzenlenmiş ve mevzuu açıkca 297.maddede
belirlenmiştir. Şu halde bu kanunun 296.maddesinde gösterilen" davanın"
297.madde belirlenen davalar olduğu açıktır. Böyle olunca "mali babalık
davasına" konu olan, ana için hüküm altına alınacak manevi tazminat (M.K.
305) da, çocuk doğmadan evvel veya doğduğundan itibaren nihayet bir yıl
içinde dava edilmelidir. (M.K.296) Kanunda babalık davalarının türünü
kapsamına alan hak düşürücü bir süre varken Borçlar Kanunun genel
hükümlerinin uygulanması mümkün olamaz.
Davacı 22.4.1983 günü küçük Ufuk'u doğurmuş ve Bolu Asliye 2.Hukuk
Mahkemesinin l984/545 esasında kayıtlı "şahsi hal sonuçlu babalık davasının"
açmıştır. O davada istek kabul edilerek oluşturulan hüküm l0.3.l985 gününde
kesinleşmiş, fakat velayet konusunda bir hüküm tesis edilmediğinden l.2.l988
günü açılan velayetin düzenlenmesine ilişkin l988/82 esasında kayıtlı dava
ile ana için manevi tazminat istemine ilişkin olup 23.ll.l987 günü açılan bu
dava ile birleştirilerek sonuçlanılmıştır.
Bu durumda Medeni Kanunun 296.maddesinde gösterilen hak düşürücü süre
içinde açılmayan manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken hüküm altına
alınması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazının bu sebeplerle kabulü ile
hükmün BOZULMASINA, 29.12.1989 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
İ.Y.Ömeroğlu Tahir Alp Nedim Turhan Ş.D.Kabukçuoğlu Hakkı Dinç
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Medeni Kanunun 295.ve sonraki maddelerle babalık davasının koşulları
açıklanmıştır. Evlilik dışı doğan çocuğun anası, babalığın mahkeme kararıyla
belirlenmesi için dava açabilir. Çocuğun da bu hakkı vardır. (M.K.295)
Babalık davasının kimler tarafından kimler aleyhine açılabileceği bu şekilde
belirleyen yasa 296.madde ile bu davanın en geç l yıl içinde açılabileceği
öngörülmüştür. Dava süresini düzenliyen 296.madde 295.maddeye yollama
yapmaktadır. Hemen ardından gelen ve davanın konusunu düzenleyen 297.madde
ile bu davanın alalade (mali sonuçlu-parasal) babalık isteği olabileceği
gibi; bütün sonuçlarıyla babalığa hüküm (kişisel sonuçlu) edilmesi şeklinde
de olabileceği vurgulandıktan sonra bu davaların, birlikte ve ayrı açılma
olanağının bulunduğu da ayrıca belirtilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, biri
nesep diğeri mali sonuç doğurulan iki tür davanın yasalandırılması doktrin de
büyük ölçüde tenkid edilmiş ve İsviçre Medeni Kanununda l976 yılında yapılan
değişiklikle (M.K.261) tektip (babalığın tesbiti) dava biçiminde
düzenlenmiştir.
Parasal sonuçlar Medeni Kanunun madde 304/305 ve 306 ile
düzenlenmiştir. Parasal sonuç babalığın tesbit edilmiş olmasıyla mümkün
görülmüştür. Başka bir anlatımla parasal babalık bağının varlığı olayı ile
doğar. Hak doğmadan önce veya kuşku olduğu sırada hak beklentisi içinde
bulunan anayı veya çocuğu dava açmaya zorlamak mümkün değildir. Hukukta dava
yararı davanın dinlenebilirlik koşuludur. Kaldıki dava harcın verilmiş
olmasıyla hüküm ifade eder. Çok büyük ölçüde ödence isteyebilecek hak sahibi
her zaman harcı karşılayacak yeterli maddi imkana sahip olmaması halinde bu
riski tehlikeyi) de yüklenmekten kacınarak isteğinin tümünden veya büyük bir
bölümünden vazgeçmek zorunda kalabilir, yasal düzenlemenin kuşku yaratması
halinde geniş yoruma yer verilmesi, yasal kuralın doğrultusunda yorumlanması
gerekir. Yasal kurallar araç niteliğindedir. Önemli olan onların amaca uygun
biçimde uygulanmasıdır.
Benzer bir olayda Yargıtay büyük genel kurulunda yasal düzenlemeyi
amaca uygun olarak yorumlayıp hükme bağlanmıştır. (M.K.l43 m.ilgili 22.1.1988
gün ve 5/1 sayılı Yargıtay inançları birleştirme kararı)
Maddi, manevi ödence isteği ile babalığın varlığına bağlı nafaka
yükümlülüğü arasında yasal düzenleme yönünden bir ayrıcalık düşünülmemiştir.
Dar yorumla sonuca gidilmesi halinde nafaka isteğinin l yıllık hak düşürücü
süre içinde istenebilirliliği sonucuna varılırki bu düşünce biçimi amaca
uygun düşmez.
Sonuç olarak, maddi manevi ödence östeği babalık olgusunun hukuken
gerçekleşmesi ile hüküm ifade eder hale gelir (istenebilir) Bu davanın tüm
kişisel sonuçlarıyla babalık isteği ile birlikte veya onun tabi olduğu zaman
aşımı süresince bağlı olarak istenmesini zorunlu kılan açık bir yasa kuralı
yoktur. Açıklanan nedenlerle aile hukuku ilişkilerinden kaynaklanan ve özel
bir zaman aşımıyla sınırlı olmadığından borçlar kanunun l25.maddesi ile
öngörülen zaman aşımına tabi olması gereken bu tür isteklerin hakkın
doğumundan itibaren l0 yıl için açılması mümkün bulunmaktadır. (Bk.Egğer
l943-l949 Cağa çevrisi N.317 (304) Sh.258 ve Ferit Hakkı Seymen
T.M.H.Çt.lll.Fe.sh.443)
Belirtilen görüş doğrultusunda manevi ödence isteğinin kabul edilmiş
olması doğrudur. Hükmün onanması gerekir. Sayın çoğunluğun görüşüne bu
nedenlerle katılmıyorum.
ÜYE
Nedim Turhan
|