 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Onbirinci Hukuk Dairesi
E. 1989/5810
K. 1991/868
T. 12.2.1991
* SEBEBİ GÖSTERİLMEYEN BORÇ İKRARI
* YEMİN
ÖZET : Sebebi gösterilmeyen bir borç ikrarı senedinin bedelsizliğini ileri
süren borçlu; önce borcun sebebini, daha sonra da bu sebebin
gerçekleşmediğini yazılı delille ispat etmeli, böyle bir delili yoksa hasmına
bir yemin teklif etmelidir.
Bono düzenlemek iradesiyle imzalanan bononun lehtar tarafından, keşidecinin
bonoyu imzalarken öngördüğü saik dışında kullanıldığı iddiası senede karşı
tanık dinlenmesine cevaz veren gerçek anlamda bir hile değil, itimada
dayanılan işlemin kötüye kullanıldığı iddiasıdır. Böyle bir iddianın tanıkla
ispatı mümkün değildir.
(1086 s. HUMK. m. 293)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Bornova Birinci Asliye Hukuk
Mahkemesi)nce verilen 18.10.1988 tarih ve 466-454 sayılı hükmün duruşmalı
olarak temyizen tetkiki davalı Sadettin vekili tarafından istenmiş olmakla;
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin arkadaşı dava dışı Aydın'ın arkadaşı dava dışı
Nazmiye'ye kefalet kooperatifinden kredi sağlayabilmek için davacı ile
Aydın'ın davalı Sadettin'in emrine boş bir bono imzaladıklarını, davalı
Sadettin'in bonoyu (2.500.000 TL.) meblağla doldurup bononun karşılıksız
olduğunu bilen kötü niyetli diğer davalı Zeki'ye ciro ettiğini, Zeki'nin de
bonoyu davacıya karşı takibe koyduğunu ileri sürerek, müvekkilinin hileyle
imzalatılan bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ve 15 haksız takip
tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Sadettin vekili cevabında, müvekkili ile davacı arasında yürütülen
ticari faaliyet sonucunda davacının 2.500.000 TL. borçlu kaldığını ve nizalı
bonoyu bu nedenle verdiğini, müvekkilinin de bonoyu borçlu bulunduğu diğer
davalı Zeki'ye ciro ettiğini, hile iddiasının doğru olmadığını savunmuştur.
Diğer davalı Zeki vekili, müvekkilinin alacağına karşılık nizalı bonoyu davalı
Saddettin'den iyiniyetle ve ciro yoluyla devraldığını, iyiniyetli hamile
karşı şahsi def'ilerin ileri sürülemeyeceğini savunarak davanın reddini
istemiştir.
Mahkemece, davacı ile davalı Sadettin arasında hiç bir ticari ilişkinin
bulunmadığı, davacının eşi dava dışı Abide ile davalı Sadettin arasında
evvelce mevcut adi ortaklığın feshi sonucu Abide'nin davalı Sadetttin'den
(2.295.000 TL.) alacaklı olduğunun hükmen sabit olduğu, bonoda imza dışı
kalan yazıların davacının eli mahsulü olmadığının bilirkişi raporuyla
saptandığı, dinlenen tanıkların davacının dava dışı bir şahsa kefalet
kooperatifinden (200.000 TL.) kredi temini amacıyla nizalı bonoyu
imzaladığını ve bonoyu kooperatife ciro etmesi gereken davalı Sadettin'in
bonoyu bu nedenle aldığını beyan ettikleri, diğer davalı Zeki'nin de bonoyu
ciro yoluyla edinmesini gerektirecek bir alacağının mevcudiyetini
kanıtlayamadığı gerekçe-siyle davacının nizalı bonodan dolayı davalılara
borçlu olmadığının tespitine, 15 nispetinde haksız takip tazminatının
davalı Zeki'den alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Sadettin vekilince temyiz edilmiştir.
12.4.1933 tarih ve 30/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında
vurgulandığı üzere, sebebi gösterilmeyen bir borç ikrarı senedinin
bedelsizliğini ileri süren borçlu; önce borcun sebebini, daha sonra da bu
sebebin gerçekleşmediğini yazılı delille ispat etmeli, böyle bir delili yoksa
hasmına bir yemin teklif eylemelidir.
Öte yandan, bono düzenlemek iradesiyle imzalanan bononun lehdar tarafından
keşidecinin bonoyu imzalarken öngördüğü saik dışında kullanıldığı iddiası,
HUMK.nun 293. maddesinin son bendinin senede karşı tanık dinlenmesine cevaz
veren gerçek anlamda bir hile değil, itimada dayalı işlemin kötüye
kullanıldığı iddiasıdır. Böyle bir iddianın tanıkla ispatı mümkün değildir.
Nihayet davalı Saadettin'in nizalı bonoyu davacı ile arasındaki ticari
ilişkiden doğan alacağına karşılık aldığını savunması davacıya düşen ispat
külfetini davalı Sadettin'e yüklemez. Davacının eşi dava dışı Abide'nin
davalıdan alacaklı olduğunun hükmen saptanmış olması da davalı Sadettin'in
lehdarı bulunduğu bononun davacıya karşı bedelsiz kaldığını kanıtlamaz. Bu
durumda davacıya yemin teklifi hakkı hatırlatılarak hasıl olacak sonuç
dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken isabetli bulunmayan aksine
düşüncelerle davanın kabulü cihetine gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.
S o n u ç : Yukarda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı Sadettin
yararına (BOZULMASINA), 100.000 TL. duruşma vekillik ücretinin davacıdan
alınarak davalı Sadettin'e verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği
halinde temyiz edene iadesine, 12.2.1991 tarihinde oybirliğiyle karar
verildi.
|