 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Y A R G I T A Y
Birinci Hukuk Dairesi
E. 1989/2037
K. 1989/3354
T. 21.3.1989
* İPTAL VE TESÇİL DAVASI
* ZİLYETLİK
ÖZET : 40 yıldır süregelen zilyetlik, harici bir taksim yapıldığına karine
sayılabilir. Ancak, karine sayılan durumunda diğer delillerle doğrulanması
zorunludur.
(743 s. MK. m. 639)
Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Karacabey Asliye Hukuk Hakim-liği)nden
verilen 2.2.1988 gün ve 91-10 sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan
31.10.1988 gün ve 7199-11376 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde taraf
vekillerince istenilmiş olduğundan; dosya incelendi, gereği görüşülüp
düşünüldü:
Davacı vekili; çekişmeli taşınmazların müşterek miras bırakan Ömer be-yin
ölümü ile çocukları Azize, Fatma ve Hakkı'ya kaldığını, Azize'nin miras
payının da 1934 yıllarında müvekkilinin annesi Fatma'ya kayden
devredildiğini, hal böyle iken, tapulama sırasında bu taşınmazların tamamının
yalnızca Hakkı mirasçısı durumundaki davalı Ayşe adına senetsizden tesbit
edildiğini ileri sürmüş, miras payı oranında iptal ve tesçil isteğinde
bulunmuştur.
Davalı vekili; çekişmeli taşınmazların bir kısmının müşterek miras bırakandan
kalmadığını, muristen kalanların ise, haricen taksim edildiğini savunmuştur.
Mahkemece, (40-50 yıldır süregelen zilyetliğin, harici bir taksim yapıldığının
karinesi olduğu) gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten,
çekişmeli taşınmazlarda 40 yıldan beri davalı ve miras bırakanlarının zilyet
bulundukları anlaşıldığına göre, bu olgu harici bir taksimin yapıldığına
karine sayılabilir. Ancak, karine sayılan durumunda diğer deliller ile
doğrulanması zorunludur. Hemen belirtmek gerekirki, yanlara miras yoluyla
kaldığı iddia edilen taşınmazlardan bir kısmı davacının babası Salih
tarafından annesi Fatma namına üçüncü kişilere satılmış ve uzun yıllar buna
karşı konulmayarak, tapulamaca da satılan taşınmazlar o kişiler (satın
alanlar) adına tesbit görmüş ise, anılan husus süregelen eylemli kullanma
(zilyetlik) ile birleştiğinde, önceden harici bir taksimin yapıldığını ortaya
koyabilir. Ne varki, somut olayda değinilen hususun kesin olarak açıklığa
kavuşturulduğunu ve bu konudaki soruşturmanın hükme yeterli düzeye
getirildiğini söyleyebilmek olanağı yoktur. O halde, çevreyi iyi bilen yaşlı
ve yansız kişiler aracılığıyla yeniden keşif yapılmalı, davacının babası
Salih tarafından üçüncü kişilere satıldığı söylenen taşınmazların,
tesbitlerine esas alınan kayıtlar da uygulanmak suretiyle kimden yada
kimlerden kaldığı belirlenmeli ve böylece, önceki malikler veya mirasçıları
arasında harici bir taksimin gerçekleştirilip, gerçekleştirilmediği
duraksamaya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır.
Ayrıca, 2583 sayılı parseldeki davacının oturduğu binanın (muhtesatın)
yaptırılış tarihi (tapulamadan önce mi, sonra mı olduğu) ve kime ait
bulunduğu kesin olarak belli edilmeli, sonradan yaptırıldığının anlaşılması
halinde işbu davanın tesbit günündeki hukuksal durumun (mülkiyet durumunun)
değiştirilmesine yönelik olduğu dikkate alınarak, muhtesattan doğan kişisel
haklar saklı tutulmak suretiyle bir karar verilmelidir. Yerel mahkemenin
incelemeyi ve uygulamayı tümüyle tamamlamadan noksan soruşturma ile
yetinerek, hüküm kurması doğru değildir. Anılan yönler karar düzeltme
isteğinin incelenmesi sonucu anlaşıldığından, davacıların karar düzeltme
isteğinin HUMK.nun 440. maddesi uyıranca kabulüne ve Dairenin 31.10.1988
tarih, 7199/11376 sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, Karacabey
Asliye Hukuk Mahkemesi'nce kurulan 2.2.1988 tarih, 91/10 sayılı hükmün
belirtilen nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA),
alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.3.1989 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.
|