 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
Sayı:
E.89/2-339
K.89/537
T.18.10.1989
Özet:Devam etmekte olan boşanma davasında 3444 sayılı kanunla eklenen
geçici maddenin uygulanması için sözlü istek yeter.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda Samsun Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen
8.7.1988 gün ve 272-467 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 31.10.1988 gün ve
8963-9898 sayılı ilamiyle; (... Boşanma davaları kanunda öngörülen belirli
sebeplerin varlığı halinde bir hukuki durumun (evliliğin) değiştirilmesini
(evlilik birliğinin sona erdirilmesini) ve ayrıca bu sonuçlar ilgili yan
tedbirlerinde birlikte düzenlenmesini sağlama amacına dayalı yenilik doğuran
(inşai) bir dava türüdür. Başka bir anlatımla, yargı kanaliyla eşlerden
birinin yeni bir hukuki durum yaratma isteğinin hukuka uygunluğunun
belirlenmesi yoludur. Yalnızca eşlere tanınan dava hakkı diğer yenilik
doğuran haklar gibi doğrudan irade açıklamasıyla değil, ancak dava açma yolu
ile kullanılabilir ve kesinleşen bir yargı kararı ile sonuç doğurur. (August
Egger, İsviçre Medeni Kanunu şerhi aile hukuku Tahir Çağa çevirisi, ikinci
baskı İstanbul 1943., sahife 189., Feyzi Necmeddin Feyzioğlu, Ali Hukuk
üçünçü baskı İstanbul 1986 sahife 257., Andreas B.Schwarz aile hukuk I,
Bülent Davran çevirisi ikinci baskı İstanbul 1943, Sahife 162., Hıfzı Veldet
velidedeoğlu, Türk Medeni Hukuku Cilt II. Aile hukuku beşinci baskı İstanbul
1965 sahife 233). Hal böyle olunca Medeni Kanunun 134. maddesini değiştiren
3444 sayılı kanunun geçici 1. maddesiyle getirilen ve fiili ayrılığı bir
boşanma sebebi kabul eden Madeni Kanunun 134. maddesinin son fıkrasının bazı
şartlarının gerçekleşmesi halinde geriye doğru yürümesini sağlıyan tasfiye
hükmü de sonuç olarak evlilik birliğinin sona erdirilmesini (boşanmayı)
içerir. Bu hakda ancak, dava açma yolu ile kullanılabilir. Özetle 3444 sayılı
kanunun geçici 1. maddesinde ifade edilen başvurma sözcüğü dava açma ile eş
anlamda kullanılmıştır. Nitekim yeni 3444 sayılı kanunun 4. maddesi ile
değiştirilen Medeni Kanunun 134. maddesinin 3. fıkrasında eşlerin aralarında
anlaşarak boşanma davası açmaları hali birlikte başvurma sözcükleriyle ifade
edilmiştir. Çünkü ortada boşanma şeklinde nihai bir talebi kapsayan bir
dava mevcut olmadıkça mahkemelerin yargılama yapmaları ve boşanmaya karar
vermeleri hiç bir şekilde mümkün değildir. Eşler arasında aile birliğini
sona erdirici nitelikte yenilik doğurucu bir yargı kararı ancak boşanma
davası açılması halinde verilebilir (Ergun Önen İnşai dava, Ankara 1981,
baskı sahife 66).
Öte yandan 7.12.1964 tarihli ve 3/5 sayılı içtihadı birleştirme
kararının gerekçesinde açıklandığı üzere; dava mahkemeden verilecek bir
hükümle bir iddia üzerinde hukuki korunmanın sağlanması dileğidir. Böyle bir
talepte bulunabilmesi ise, her şeyden önce HUMK. 179 maddesinde ayrıntılı bir
biçimde belirtilmiş hususları kapsayan bir dava dilekçesinin düzenlenmesi ve
bu dilekçenin harçlandırılması şartına bağlıdır. Hemen eklemek gerekirki
boşanma gibi harça tabi davalarda davanın harcın ödendiği tarihte açılacağı
ve davacının harç ödemeden dava dilekçesini hakime davale ettirmek suretiyle
kendisine düşen görevi yerine getirmiş sayılamıyacağı 6.2.1984 tarihli ve
1983/7 esas 1984/3 karar sayılı içtihadı birleştirme kararının gerekçesinde
de açıkca ifade edilmiştir. Öyle ise bütün bu hususlar gözetilmeden ve ortada
usulüne uygun düzenlenip harçlandırılmış bir dava dilekçesi söz konusu
olmadan, 3444 sayılı kanunun geçici 1. maddesine dayanılarak boşanmaya karar
verilmesi yada böyle bir talebin dikkate alınması söz konusu olamaz.
Bütün bu açıklamalardan sonra olayımıza gelecek olursak dava Medeni
Kanunun bugünde yürürlükte bulunan 132. maddesi uyarınca terk sebebiyle
boşanma isteminden ibarettir. Olayda davacı vekili duruşmanın 17.6.1988
tarihli oturumunda Medeni Kanunun son değişikliğine göre boşanmaya karar
verilmesini istemiş mahkemecede asıl davanın dayanağı ve uyulan bozma
kararının gereği hukuki sebep bir yana bırakılarak ve tarafların üç yıldır
ayrı yaşadıkları olgusundan hareket edilerek 3444 sayılı kanunun geçici 1.
maddesi uyarınca boşanmaya karar verilmiştir.
Yukarıda açıklandığı gibi, 3444 sayılı kanunun geçici 1. maddesine
dayalı ve usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı ve davacı
vekilinin tutanağa geçen sözlerinin bir dava niteliğinde sayılamıyacağı
düşünülmeden ve özellikle uyulan bozma kararı uyarınca davanın dayanağını
teşkil eden terk hukuki sebebine göre deliller tartışılıp değerlendirilmeden
yazılı düşüncelerle boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...)
Temyiz eden: Davalı vekili Av: Hikmet Keskin
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
12 mayıs 1988 günü yürürlüğe giren 3444 sayılı yasanın 4. maddesi ile
Medeni Kanunun 134. maddesi başlığını da kapsar biçimde değiştirilmiş ve
maddeye "evlilik birliğinin sarsılması veya müşterek hayatın yeniden
kurulamaması" başlığı altında yeni bir düzenleme getirilmiştir.
Bu düzenleme ile eşler arasında muayyen süreler ile devam eden fiili
ayrılık boşanma sebebi sayılmış, anılan yasanın geçici birinci maddesinde de
tasfiye hükmü niteliğinde olması itibariyle bundan yararlanmak isteyen
eşlerin (a) ile (d) bendleri arasında gösterilen hallere göre yasanın
yürürlüğe girmesinden itibaren 6 ay içerisinde başvurmaları öngörülmüştür.
Hemen belirtmek gerekirki geçici maddenin (c) bendinde belirtilen
"açılan boşanma davaları reddedilmiş ve bu karar kesinleşmiş olmakla birlikte
kesinleşme tarihinden itibaren henüz üç yıl geçmemiş olanlar" yine (d)
bendince açıklanan "boşanma davası açmamış olanlar yönünden başvurmanın
alınması istenilen" kararın niteliği gereği HUMK.nun aradığı tüm koşulları
içeren biçimde "dava açma" ile olabileceği kuşkusuzdur.
Olayda ise, taraflar arasında açılmış boşanma davası devam etmekte
iken 3444 sayılı yasa yürürlüğe girmiştir. Diğer anlatımla geçici birinci
maddenin (a) bendinde belirtilen hal söz konusudur.
Davacı eşde duruşma tutanağına alınan beyanında açıkca 3444 yasanın
getirdiği yeni haklardan yararlanmak isteğini bildirmiştir. Gerçekten davacı
eş, boşanma isteği doğrultusunda iradesini açıklamış ve eşler arasındaki
boşanma davası yıllardır sürmektedir. Yasa, fiili ayrılığı boşanma sebebi
saymış ve geriye doğru yürümesini de sağlayarak tasfiye hükmü getirdiği
cihetle bundan yararlanmak isteyen eşler yönünden başvuru için çok kısa bir
süre öngörmüştür. Bu yaklaşım içerisinde somut olayda davacının duruşma
tutanağına alınan 3444 sayılı yasa ile tanınan haklardan yararlanma arzusunun
başvuru için yeterli sayılması icap eder. Bu beyanın niteliği gereği ayrıca
imza ile tastik ettirilmesinede lüzum bulunmadığı aşikardır. Kaldıki
görülmekde olan davalar yönünden de yasadan yararlanmak için geçici birinci
maddede tanınan başvuru süresinin çoktan dolduğu nazara alındığında hakkı,
şekle feda etmemek gerekeceğinin kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, yerel mahkemenin bu yöne değinen direnme kararı
yerindedir. Ancak işin esası tetkik edilmediği cihetle dosya gerekli inceleme
yapılmak üzere özel dairesine gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle yerel mahkemenin direnme kararı
yerinde olup işin esasının incelenmesi için, dosyanın 2. Hukuk Dairesine
gönderilmesine 18.10.1989 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
B.B.V. 1.H.D.Baş. 2.H.D.Baş. 4.H.D.Baş.
İ.Teoman Pamir İ.Z.Özdil İ.Yanıkömeroğlu T.Uygur
|