 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel kurulu
Sayı
Y A R G I T A Y İ L A M I
Esas Karar
89/16-575 90/99
21.2.1990
Özet:Medeni Kanunun 614. maddesine göre taksimden sonra mirasçılardan
herbiri taksimde payına düşen mallar için satış hükümleri uyarınca yek
diğerine karşı borçlu olurlar.
Medeni Kanunun 614/1. maddesinde belirtilen kural buyurucu değil
düzenleyicidir. Mirasçılar miras taksim sözleşmesine aksi hüküm koyabilir.
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda (milas kadastro mahkemesi)'nce davanın kabulüne
dair verilen 27.5.1987 gün ve 1-55 sayılı kararın incelenmesi davalılar
vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesinin
4.10.1988 gün ve 21997-15050 sayılı ilamıyla (.. davacının 1979 yılında Milas
Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu iptal ve tescil davası kadastro
mahkemesine aktarılmış kadastro mahkemesince dava kabul edilmiştir. Mahkeme
kararını taraflar arasında yapıldığı belirtilen 20.2.1960 tarihli taksim
sözleşmesi (ibraname)nin taraflarından olan fakat dava dışı üçünçü kişinin
sözleşmedeki mührünün Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda belirtilen şekle
göre tastik edilmediği gibi, şartlarına da tam olarak riayet edilmemiş olduğu
nedeni ile sözleşmenin geçersizliğine istinaden vermiştir.
Ancak; yargılamada taraflar mezkur sözleşmeyi yaptıklarını imzaların
da kendilerine ait olduğunu kabul etmişlerdir. Yine sözleşmede yapılan taksim
gereğince tarafların 2-3 yıl taşınmazları tasarruf ettiklerini bilirkişi ve
tanıklara haber vermişlerdir.
Hal böyle olunca bu sözleşme taraflar için geçerlidir ve tarafları
bağlar. Ayrıca olayda 3402 sayılı kadastro kanununun 15. maddesi hükmü de
dikkate alınarak davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiştir..)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yapılan yargılama sonuda
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davalılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve
kanıtlara mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle
kardeş olan taraflar müşterek miras bırakanları babalarının ölümünden sonra
bütün mirascıların iştiraki ile imzaları da kendilerinin kabulünde olan
20.2.1960 günlü ibraname başlığı altında miras taksim sözleşmesi
yapmışlardır.
Dava konusu taşınmazın payı karşılığı davalı Hasan'a bırakıldığı bu
miras taksim sözleşmesi Medeni Kanunun 611. maddesinde öngörülen koşulları
içerdiği cihetle geçerlidir. Özel Dairenin sözleşmenin geçerliliğine yönelik
bu belirlemesi doğrudur. Mirasçıların birbirlerine karşı mesuliyeti ve
mesuliyetten mütevellit borçları başlığını taşıyan MK.nun 614. maddesine göre
taksimden sonra mirasçılardan herbiri taksimde payına düşen mallar için satış
hükümleri uyarınca yekdiğerine karşı borçlu olurlar. Gerçekten terekenin
mirasçılar arasında taksim edilmesi bir tür satın almadır. Zira irs yolu ile
de olsa birinin mal varlığı ötekine aktarılmaktadır. O nedenle yasakoyucu
mirasçıların sorumluluğunu satış hükümleri çerçevesinde ele almıştır. Kaldıki
bu benzetme Türk İsviçre Hukukuna da özgü değildir. Roma hukukunda da böyle
uygulandığı gibi Fransız ve Alman Medeni kanunları da bu çözüm biçimini
benimsemişlerdir. (Alman Medeni Kanunu m. 757-242, Fransız Medeni Kanunu m.
884 ve sonraki Prof. Zahit İmre Türk Miras Hukuku Sayf: 832) Taksimden sonra
mirasçılardan birine verilen malın maddi veya hukuki ayıbı ortaya çıkabilir.
Eğer sözleşme sırasında bunlar biliniyor ya da bilinmesi mümkün ise o malı
almaya razı olan mirasçı bunun sonuçlarına katlanmak zorundadır. Böyle bir
durum mevcut olduğunu bilmiyorsa ya da kendisinden gizlenmiş ise veya akla
gelmedik biçimde sonradan ortaya çıkmış ise bu mirasçıyı kendi haline terk
etmek diğer bir anlatımla zararı ona yüklemek haksızlık olur.
Burada özellikle vurgulanması gereken bir husus da MK.nun 614/1.
maddesinde belirtilen kural buyurucu değil düzenleyicidir. Onun için de
mirascılar düzenleyecekleri mirası taksim sözleşmesine aksi bir hüküm
koyabilirler.
Olayda miras taksim sözleşmesi ile payı karşılığı davacıya bırakılması
kararlaştırılan dava dışı bir taşınmaz hakkında üçüncü şahıs tarafından
mülkiyet iddiası ile davacı aleyhine açılan iptal davasına davalı Hasan da
bağımsız hak talebi ile müdahalede bulunmuştur. Davacının kendisine bırakılan
o taşınmaz üzerinde davalı kardeşinin mülkiyet iddiasının varlığını kabul
etmesi sonucunda bu yere ait davacı tapusu iptal edilerek 1/2 pay davalı
kardeş adına tescil edilmiştir.
BK.nun 189/1. maddesi hükmü de gözetildiği takdirde artık taraflarca
miras taksim sözleşmesinin bozulduğunun kabulü gerekir. O itibarla yerel
mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme
kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, ve 31.000 lira bakiye
temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına 21.2.1990 gününde oyçokluğuyla
karar verildi.
|