 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1989/1-357
K. 1989/420
T. 25.12.1989
* ADAM ÖLDÜRMEK
(Delil yetersizliği)
ÖZET : Olayda görgü tanığı yoktur. Olay tarihinde 14 yaşında olan Metin,
sanığın oğludur. 17 yaşındaki (H.Ç.) ise yeğenidir. Bunlar sanık olarak
gözaltına alındıklarından beyanları atfı cürüm niteliğindedir. Sanığı
suçlayan hazırlık beyanlarının baskıya dayalı olduğunu duruşmada ileri
sürmüşlerdir. Sanık ile ölen arasında öldürmeyi gerektirecek bir uyuşmazlık
yoktur. Metin ve (H.Ç.)'nin anlatımları fenni bulgulara uyum
göstermemektedir. Ölenin birbaşka yerde öldürülüp bulunduğu yere mi
getirildiği, yoksa bulunduğu yerde mi öldürüldüğü, savunmada ileri sürüldüğü
gibi köylere koyun almaya gittiğinde mi öldürüldüğü açıklığa
kavuşturulamamıştır. Ölümün nerede, nasıl, ne zaman, olduğu da şüphelidir.
Açıklanan bu duruma, beraat eden sanıklar Metin ve (H.Ç.)'nin sanıkla ilgili
beyanlarının irdelenen mahi-yetlerine göre kabule şayan olmadığı sonucuna
ulaşılmakla, sanığın mahkumiyetine yeterli ve kesin inandırıcı başka kanıt da
elde edilemediğinden ve tebliğnamede onama isteyen Yargıtay C.
Başsavcılığı'nın dairece onama kararına itiraz edemeyeceğine ilişkin bir
hüküm de bulunmadığından, itiraz üzerine Ceza Genel Kurulu bozma kararı
yerinde olup uymak gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması
isabetsizdir.
(765 s. TCK. m. 450/8)
Adam öldürmek suçundan sanık Subat'ın TCY.nın 450/8, 59. maddeleri gereğince
ömür boyu ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ve fer'i ceza tayinine
ilişkin, (Van Ağır Ceza Mahkemesi)nce verilen 12.5.1988 gün 113/123 sayılı
hükmün sanık tarafından temyizi ve kendiliğinden de temyize tabi bulunması
üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Birinci Ceza Dairesi, 10.11.1988 gün
3152/4019 sayı ile;
"Sanık (H.Ç.) ve Metin'in duruşma safhasında rücu ettikleri inzari
tahkikattaki atfı cürümlerin serbest irade mahsülü olmadığı" karşı oyu ile
oyçokluğuyla hükmün onanmasına,
Yargıtay C. Başsavcılığı'nın 13.12.1988 gün 136 sayılı onama kararının
kaldırılmasını isteyen itirazı üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel
Kurulu, 20.3.1989 gün 549/111 sayı ile;
"Ceset bulunduktan sonra, katılan Antika'nın anlatımı üzerine sanık ile yeğeni
(H.Ç.) ve oğlu Metin sanık olarak gözaltına alınmışlardır. (H.Ç.) ve Metin'in
jandarmada ve sulh hakimi önündeki, sanığın suçu işlediğine yönelik
anlatımları katılan Antika'nın anlatımı doğrultusunda ve iddiaya göre baskı
ile alınmıştır. Beyanları, tanık Nihat tarafından doğrulanmadığı gibi,
cesetin ilk atıldığı söylenen köprünün altı trafiğin yoğun olduğu şehirler
arası yoldur. Orada cesetin 6-8 gün görülmemesi düşünülemez. Sanığın, tanık
olmaları için oğlu ve yeğenini getirmesi de mantıki görülemez.
Adli Tıp Birinci İhtisas Kurulu'nun saptadığı bulgulara göre, ölenin
kafasındaki çökme kırıkları birçok darbe ile oluşmuştur. Metin ve (H.Ç.)'nin
anlatımları fenni bulgularla uyum göstermemektedir. Sanığın mahkumiyetine
yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, Özel Daire onama
kararının kaldırılarak, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına" karar vermiş,
Yerel Mahkeme, 6.10.1989 gün 100/222 sayı ile;
"1- Başsavcılık, onama istediği kararın onanması üzerine verilen karara itiraz
edemez.
2- Cesetin bulunduğu yer trafiğin yoğun olduğu bir yol olmayıp, sabah ve
ilkindideki sefer dışında motorlu vasıta işlememektedir.
Şahitin darbe sayısını unutması, gece görmesinin zor olması, ifade alınırken
sorulmaması nedeniyle net cevaplamaması mümkündür. Darbenin birden fazla
olduğu Adli Tıp raporunda belirtilmemiştir. Sanığın tek darbe ile maktülü
öldürdüğüne ilişkin (H.Ç.)'nin beyanı raporla doğrulanmıştır.
Bölgede cinayetler, genellikle yakınları ile beraber işlemektedir. Maktül,
savunmada olduğu gibi kuzu almaya gitseydi, ceseti başka bir yolda olurdu"
gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de, Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından süresinde
istenildiğinden ve kendiliğinden temyize tabi bulunması nedeniyle dosya
Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma istemli 4.12.1989 tarihli tebliğnamesiyle
Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu. Ceza Genel
Kurulu'nda duruşmalı inceleme yapılacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığından
sanık vekilinin duruşma isteğinin reddiyle dosya üzerinde yapılan incelemede,
gereği konuşulup düşünüldü:
C. Başsavcılığı itirazı üzerine, Ceza Genel Kurulu'nca esastan incelenip
karara bağlanmış bir konu hakkında, Yerel Mahkemenin direnme kararı verip
veremeyeceği hususunun, ön sorun olarak incelenmesine karar verildikten
sonra, aşağıdaki hüküm kurulmuştur:
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulu'nun 14.6.1982 gün, 12/281 sayılı kararında
açıklandığı üzere Yerel Mahkemelerin direnme kararları ile Yargıtay C.
Başsavcılığı itirazı arasında prosedür, dayanak ve hukuki yapı itibariyle
farklar mevcuttur. Şöyleki:
1- İtirazda, Yargıtay C. Başsavcılığı görüşü ile Özel Daire arasında,
direnmede ise Yerel Mahkeme ile Özel Daire kararları arasındaki uyuşmazlık
vardır.
2- İtiraz üzerine C. Başsavcılığı görüşü red veya kabul edilirken, direnmede
onama veya bozma kararı verilerek Özel Daire ile Yerel Mahkeme kararlarından
birinin hukuka uygunluğu kabul edilmektedir.
3- İtirazda; itiraz nedenleri, direnmede Yerel Mahkeme kararındaki gerekçe ve
kanıtlar hukuki değerlendirmenin esasını oluşturmaktadır.
4- Direnme kararı tarafların temyizi üzerine incelenmektedir. İtirazda ise,
tarafların iradesi dışında Yargıtay C. Başsavcılığı'nın başvurusu üzerine
Ceza Genel Kurulu'nca inceleme yapılmaktadır.
5- İtiraz ve temyiz sürelerinin farklılığı iki kurum arasındaki maddi
ayrıcalığı göstermektedir.
6- İtirazda Yerel Mahkeme ilk kararı, direnmede ise bozma üzerine verilen
ikinci karar incelenmektedir.
7- İtirazda, Ceza Genel Kurulu itiraz mercii olarak, direnmede ise açılan bir
temyiz davası üzerine inceleme yapılmaktadır.
Ayrıca direnme mahkemeler için bir haktır, istisnai bir yol değildir. CMUY.
nın 303. maddesinde yer alan "itiraz üzerine verilen kararlar kesindir"
hükmünün, temyiz faslının 322. maddesinde yer alan C. Başsavcılığı itirazında
uygulanma yeri yoktur. Direnme kararı üzerine verilen Ceza Genel Kurulu
kararlarına, CMUY.nın 326/1. maddesi gereğince uyma mecburiyeti olduğu halde
itiraz üzerine verilen kararlarda böyle bir mecburiyet konulmamıştır.
Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazı üzerine verilen Ceza
Genel Kurulu kararına karşı Yerel Mahkemelerin direnme hakları bulunduğundan,
işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verildikten sonra yapılan
incelemede:
Ayrıntıları Ceza Genel Kurulu'nun 20.3.1989 gün, 549/111 sayılı kararında
açıklandığı üzere; sanığın, oğlu Metin, yeğeni (H.Ç.) ile birlikte ineklerini
satıp koyun satın almak isteyen öleni, sevk ve idaresindeki kamyonu ile Van'a
götürürken, Özalp'ı 30 kilometre geçtikten sonra, kamyonu durdurarak
lastiklere bakmasını istediği ölenin, başına yerden aldığı 5-6 kg.
ağırlığındaki taşla vurarak öldürdükten sonra cebindeki paraları alarak
ceseti Memedik Köprüsü altına bıraktığı, 8-10 gün sonra atıldığı yerden
alarak, cesetin bulunduğu Koçgediği Mevkii'nde dere içine taşındığı, iddia ve
kabul edilerek mahkumiyet kararı verilmiştir.
Ölenin, sanığın kamyonu ile köyden ayrılışından bir ay sonra cesetin bulunması
üzerine, soruşturmaya başlanmış; davaya katılan ölenin eşi Antika'nın
anlatımı doğrultusunda, köyden birlikte ayrıldıkları, sanık, oğlu ve
yeğeninin anlatımları saptanmıştır.
Yerel Mahkeme, Metin ve (H.Ç.)'nin jandarma ve sulh ceza hakimliğin-deki,
sanığın mahkumiyetine esas alınan anlatımlarının Adli Tıp Kurumu Birinci
İhtisas Kurulu raporu ile doğrulandığını kabulle, sanığın cezalandırılmasına
karar vermiştir.
Açıklanan ve dosyada mevcut olan deliller sanığın cezalandırılması için
yeterli değildir. Şöyleki:
1- Olayın görgü tanığı yoktur. Mahkemece beyanlarına itibar edilen Metin
sanığın oğlu, (H.Ç.) ise yeğenidir. Tanık olarak ifadeleri alınmamış, davaya
katılanın beyanı üzerine sanık olarak gözaltına alınmışlar ve sanık sıfatıyla
anlatımları saptanmıştır. Normal şartlarda, baba ve amcalarını suçlamaları
düşünülemez. Beyanları ikrar değil, sanık olarak gözaltına alındıklarından,
atfı cürüm niteliğindedir.
2- Olay tarihinde Metin 14, (H.Ç.) 17 yaşındadır. Dört gün nezarette
kalmışlardır. Duruşmada alınan ifadelerinde, sanığı suçlayan hazırlık
beyanlarının baskıya dayalı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
3- Sanık ile ölen arasında öldürmeyi gerektirecek bir uyuşmazlık yoktur.
Mahkemece; maktülün parası için öldürüldüğü kabul edilmiştir. Sanığın para
için suçu işlemesi halinde, ölenin ineklerini, değerini bulup bulmadığına
bakmaksızın satması, parasını alması gerekirdi. Oysa sanık, ölenin Van'da
kalıp koyun almaya gittiğini savunmuş ve inekleri geri getirerek katılana
teslimini sağlamıştır.
4- Metin ve (H.Ç.), 5-6 kg. ağırlığındaki taşla ölenin kafasına bir kez
vurulduğunu söylemişlerse de, bu beyanları; ölenin kafatasındaki çökme
kırıklarının tek darbe ile değil birçok darbe ile oluştuğunu açıklayan Adli
Tıp Kurulu Birinci İhtisas Kurulu raporu ile çelişkilidir. Diğer bir ifadeyle
anlatımları fenni bulgulara uyum göstermemektedir.
5- Cesetin atıldığı söylenen Memedik Köprüsü üzerindeki yolda trafiğin yoğun
olmadığı Yerel Mahkemece kabul edilmiştir. Trafiği yoğun olmayan ve yoldan
geçenlerce görülemeyen bir cesetin yerinin değiştirilmesine ve toplu yerleşim
bölgesinin 6-7 km. yakınında bir yere getirilmesine neden gerek görülmüştür?
Cesetin yerinin değiştirildiği kabul edildiğinde, bulunmasını önlemek için
nakledildiğinin kabulü zorunludur.
6- Ölümün; nerede, nasıl, ne zaman olduğu da şüphelidir. Ceset, ölenin
kaybolmasından bir ay sonra çürümüş vaziyette bulunmuştur. Ölüm tarihi
saptanamamıştır.
Metin ve (H.Ç.) sonradan döndükleri, baskı altında alındığını ileri sürdükleri
beyanlarında, cesetin sanık ve kardeşi Nihat tarafından yerinin
değiştirilerek saklandığını söylemişlerdir. Nihat, bu beyanı doğrulamamış ve
açılan davada beraet etmiştir.
Yerel Mahkeme, cesetin yerinin değiştirilmesinde Nihat'ın yardımı olmadığını
kabul etmektedir. Yani, Metin ve (H.Ç.)'nin fenni bulgularla doğrulanmayan
hazırlık beyanını bölmekte, suçun Memedik Köprüsü'nde işlendiğini, cesetin
sanık tarafından Koçgediği Mevkii'ne getirildiğini kabul etmektedir.
Metin ve (H.Ç.)'nin beyanlarına itibar edildiğinde, cinayetin sanık tarafından
işlendiği, cesetin yerini sanıkla Nihat'ın birlikte değiştirdiklerinin kabulü
gerekir. Nihat hakkında hiç bir delil olmaması ve beyanların bu bölümüne
değer verilmemesi, sanık Subat ile ilgili kısmın da sağlıklı olmadığını
göstermektedir.
Ölenin bir başka yerde öldürülüp cesetin bulunduğu yere mi getirildiği, yoksa
bulunduğu yerde mi öldürüldüğü, savunmada ileri sürüldüğü gibi köy-lere koyun
almaya gittiğinde mi öldürüldüğü açıklığa kavuşturulamamıştır.
Açıklanan bu duruma, beraet eden sanıklar Metin ve (H.Ç.)'nin sanıkla ilgili
beyanlarının irdelenen mahiyetlerine göre kabule şayan olmadığı sonucuna
ulaşılmakla, sanığın mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı başkaca kanıt
da elde edilemediğinden ve tebliğnamede onama isteyen Yargıtay C.
Başsavcılığı'nın dairece verilen onama kararına itiraz edemeyeceğine ilişkin
bir hüküm de bulunmadığından, itiraz üzerine verilen Ceza Genel Kurulu bozma
kararı yerinde olup uymak gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü
kurulması isabetsizdir.
* Çoğunluk görüşüne katılmayan Üyeler; mahkemece gösterilen gerekçeye göre
direnme hükmünün onanması doğrultusunda oy kullunmışlardır.
S o n u ç : Açıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki istem gibi direnme hükmünün
(BOZULMASINA), 25.12.1989 gününde 2/3'ü aşan oyçokluğu ile karar verildi.
|