 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
Hukuk Genel Kurulu
Sayı:
E.89/1-146
K.89/239
T.5.4.1989
Özet:Reşit olan evlat hacredildiğinde asıl olan velayet altına
konulmasıdır. Ana veya baba vasi tayin edilse bile velayet hükümleri
uygulanır. Böyle olunca mahcura ait gayrımenkulün satışı için sulh hakiminin
izni gerekmez.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda İstanbul Asliye 5. Hukuk mahkemesince davanın kabulüne dair
verilen 16.11.1987 gün ve 1987/293-522 sayılı kararın incelenmesi davalı
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 4.10.1988
gün ve 1988/6695-10273 sayılı ilamı ile; (...Davacı vekili, hacir altındaki
Gülseren Benere vesayeten yapılmış olan pay temlikinde satışında Sulh Hukuk
Mahkemesinden izin alınmış olmasına karşı, Asliye Hukuk mahkemesinin onayının
sağlanamadığını bu yasal noksanlığın ise satışı yok hükmünde kıldığını ileri
sürmüş 3/4 paya hasren iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece uyuşmazlığın çözümünde salt Medeni Kanunun 388-2. maddesi
hükmü esas alınmış ve (... Asliye Hakiminin tasvip kararı olmadıkça, mahcura
ait bir gayrımenkul satışının mümkün bulunmadığı, bu unsuru taşımayan satışın
yoklukla illetli olduğu) gerekçesine dayanılıp davanın kabulüne karar
verilmiştir. Kuşkusuz gerçek anlamda vesayetin söz konusu olduğu hallerde
değinilen gerekçe doğrudur ve yasaldır. Ne varki, olayda Gülseren Bener akıl
hastalığından ötürü hacir altına alınınca, kendisine annesi Münevver Benerin
vasi tayin edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu durum karşısında Medeni Kanunun
369. maddesi hükmünün gözardı edilemiyeceği açıktır. Başka bir deyişle
uyuşmazlığın asıl çözüm maddesi, 369. madde olmak gerekir.
Bilindiği üzere, anılan maddenin son fıkrası (Reşit olan evlat
hacredildikte, vesayet altına alınacak yerde asıl olan velayet altına
konulmaktır.) şekliyle ifade edilmiş bulunmaktadır. Bu hükmün buyurucu
nitelikte olduğu açıktır. Hal böyle olunca, vasi tayin kararı velayet altına
konulma anlamında değerlendirilmelidir. Nitekim dosyaya örnekleri ibraz
edilen Yargıtay özel Daire kararlarıda bu doğrultuda yorum getirmişlerdir.
Esasen, mehaz madde (reşit çoçuklar hacredildikçe vesayetin yerine kaideten
velayet kaim olur..) şeklinde dilimize çevrilmiştir. (Dr. A.Egger. Medeni
Kanunun şerhi, Volf Çernis Çevirisi Shf. 302) öte yandan Medeni Kanunun 268
ve 269. maddeleri ile ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi 27.1.1929 tarih 542
sayılı yorumunda "Anılan maddelerinin açık hükmü karşısında velilerin,
velayetleri altında bulunan küçüklere ait gayrımenkullerini satmak ve rehin
etmek konularında önceden hakimden onatmak gibi bir işlemin gerekmediği
öngörülmüştür.
Kaldı ki olayda satış işlemini gerçekleştiren annenin velayet hakkını
kullanmaya ehil ve müktedir bir kimse bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunun
yanısıra mahcure adına bankaya yatırılmış satış parasının annesi tarafından
çekilerek tümü kızına ait olmak üzere yeni bir taşınmaz alımı için
sarfedilmek istenildiği, yeni taşınmazın alımınında satış vaadi sözleşmesine
bağlandığı saptanmıştır.
O halde yukarıda belirtilen ilke ve olgular ve özellikle Medeni
Kanunun 369/son maddesi hükmü gözetilmek suretiyle davanın reddilmesi
gerekirken yazılı şekilde iptali karar verilmesi isabetsizdir..)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan
yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili Av: Cahit Hacaoğlu
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü.
Medeni Kanunun 369/2. maddesinde reşit olan evlat hacredildikte,
vesayet altına alınacak yerde asıl olan velayet altına konulmaktır"
denilmiştir. Olayda Maddi vakılar karşısında bu madde uyarınca velayet altına
konulma söz konusu olmakla velayet hükümlerinin dikkate alınması ve
dolayısıyla hakimin iznini öngören Medeni Kanunun 388. maddesinin
uygulanmaması icabedeceğine göre mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da
benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda
direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme
kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. 429.
maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri
verilmesine, 5.4.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.
B.B.Vekili 2.H.D.Baş. 13.H.D.Baş. 1.H.D.Başk.
İsmet Ocakcıoğlu E.Şener A.S.Dura İ.Zi.Özdil
|