Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



      T.C.
 Y A R G I T A Y 
Hukuk Genel Kurulu
      Sayı:


E.882-326
K.88/785
T.12.10.1988
	

	Özet:Teberru furua yapabilen davacı, miras payına mahsuben verildiğini
 isbat zorundadır.
	İadeye tabi mallardan olduğu yönünde uyuşmazlık olmayan teberrularda
 ısbat yükü 603/2 maddesi uyarınca davalıya geçer.

	Taraflar arasındaki mirasta iade tenkis davasından dolayı yapılan
 yargılama sonunda Urla Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair
 verilen 12.3.1981 gün ve 81/123 E. 1986/33 K. Sayılı kararın incelenmesi
 davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin
 5.3.1987 gün ve 1986/11694 E. 1987/1812 K. Sayılı ilamı ile bazı gerekçelerle
 bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda
 mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

	Temyiz eden: Davalı vekili Av: Turan Karaca

	       HUKUK GENEL KURULU KARARI 

	Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
 edildiği anlaşıldıktan  ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
 görüşüldü.
	Davacılar tarafların ortak miras bırakanı Feritin 22.5.1981 gününde
 öldüğünü sağlığında 1085 sayılı parselin intifa hakkını saklı tutarak çıplak
 mülkiyetini davalıya hibe ettiğini, bunu diğer mirasçılardan mal kaçırmak
 kastı ile yaptığını, iddia ile terekeye iadesini olmadığı takdirde tenkise
 karar verilmesini istemişlerdir. Mahkeme olayda miras bırakanın iade edilmeme
 kaydıyla teberruda  bulunduğunu davalı tarafın isbat edemediği, bunun sonucu
 olarak taşınmaz malın miras payına mahsuben verildiğini kabul icabedeceği
 gerekçesiyle isteği kabul etmiş; Özel Daire kararı aynen Şu gerekçe ile
 bozmuştur. "Mirasta iade davasında teberru (kazandırma) fürua (altsoya)
 yapılmış olsa bile davacı kazandırmanın miras payına mahsuben yapıldığını
 ispatla yükümlüdür. Bu şartın subuta ermesi halinde, İş bu teberrunun
 terekeye iade edilmemek kaydı ile yapıldığını ispat etmekle yükümlü
 tutulmuştur. (MK. 603/2). İfade olunan bu ikili ispat problemi olayımızda söz
 konusu değildir. Şöyleki: davalı bile kendisine  miras payına mahsuben bir
 kazandırma yapıldığını ileri sürmemiş, aksine miras bırakana sağlığında
 yardım sebebi ile minnet borcunu yerine getirmek üzere, dava konusu taşınmazı
 kendisine bağışladığını ileri sürmüş, toplanan delillerde bu doğrulanmıştır.
 O halde davanın reddi  icabederken az önce açıklanan gerçekler gözönünde
 tutulmadan iadeye karar verilmesi isabetsizdir. Bir an için azınlıkta kalan
 görüşün ileri sürdüğü gibi, fürua yapılan kazandırmanın miras payına mahsuben
 yapıldığı yolunda kanuni bir karinenin varlığı kabul edilse bile, karinelerin
 aksini ispat etmek mümkündür. Toplanan deliller ise karineyi ortadan
 kaldırmaya yeterlidir. Öte yandan taşınmazın intifa hakkı saklı tutularak
 kamu mülkiyetinin devredilmiş olmasıda miras payına mahsuben bir kazandırma
 olmadığını göstermektedir. Şu durumda davanın reddi zorunludur. Açıklanan
 yönler gözetilmeden iadeye karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
 Mahkeme ise önceki kararda direnmiştir.
	Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle Medeni Kanunun 603. maddesi ile
 getirilen tüm sistem üzerinde durulmalıdır. Medeni Kanunun 603. maddesi şu
 hükümleri getirmiştir. "Kanuni mirascılar miras hissesine mahsuben
 müteveffanın sağlığında almış oldukları bütün teberruları, terekeye iade ile
 birbirlerine karşı mükelleftirler. Müteveffa  tarafından hilafına açıkça bir
 teberru yapılmış olmadıkça füru lehine bahşedilen cihaz, tesis masrafı,
 borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sir suretlerle bahşedilen menfaatler
 iadeye tabidir" Medeni Kanunun 6. maddesi isbat yükü konusunda genel bir
 kural koyarak "kanun hilafını emretmedikçe iki taraftan her biri müdeasını
 isbata mecburdur" demiştir. MK.nun 603. maddesi füru yararına yapılan bağış
 konusunu özel olarak ikinci fıkrada düzenlemiştir. İkinci fıkra hükmünde açık
 bir şekilde anlaşılmaktadır ki bu konuda öncelikle miras bırakanın irade
 beyanına başvurulacaktır. Asıl olan miras bırakanın arzusuna saygı
 göstermektir. Miras bırakanın  açık bir irade beyanında bulunması halinde bu
 irade esas alınacaktır. Burada miras bırakanın "açık irade beyanı"nın
 mahiyeti üzerinde de durulması gerekir.  Az önce de değinildiği üzere 603/2.
 fıkrada mütevaffa hilafına açıkça  bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehine
 bahşedilen cihaz tesis masrafı borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair
 suretlerde bahşedilen menfaatler iadeye tabidir) denilerek miras bırakanın
 ferilerine sağlığında verdiği şeylerin ve sağladığı menfaatlerin  onların
 miras paylarından sayılmak üzere verilmiş olacağı, ancak miras bırakanın açık
 bir irade beyanı ile  ferilere sağlanan bu menfaatlerin iade borcunun kapsamı
 dışında bırakılabilmeyeceği kabul olunmaktadır. Miras  bırakanın iade borcunu
 ortadan kaldırması için açık bir irade beyanına ihtiyaç olması demek,
 doğrudan doğruya iade borcunu ortadan kaldırmayı  hedef tutan söz yazı veya
 işarete ihtiyaç olması demektir. Fakat bunun için belli bir şekilde yapılmış
 beyana lüzüm yoktur. Bu konuda beyan sahibinin dilediği sözler ve hatta
  diğer meram anlatma vasıtaları kullanılabilir, yeterki cümlenin bütününden
 mesela muhalif merhum yoluyla) iadeyei bertaraf etme niyeti kesin olarak
 anlaşılabilsin. Mesela (oğluma önceden 10.000- lira vermiş bulunuyorum.
 Kızımın da terekeden her şeyden 10.000. lira almasını istiyorum) sözlerinden
 miras bırakanın oğluna bağışladığı paranın iadesini istemediği açıkça
 anlaşılmaktadır. Beyanın açık olması demek, onun anlamının derhal
 anlaşılabilmesi demek de değildir. Beyanın başkaca delillere  ihtiyaç
  olmaksızın yorumu ile anlamın anlaşılabilmesi yeterlidir. Buna göre iradenin
 davanın özelliklerine bakılarak dolayısıyla anlaşılması mesela miras
 bırakanın diğer beyanlarından yahut onun mirasçılarından bazılarıyla olan
 münasebetlerinden veya teberrunun niteliğinden anlam çıkarılması diğer
 deyimle ortada irade gösteren  eylemler bulunması, hukuki sonuç doğurmaya
 yetmez. Bu beyan normal olarak teberru işleminde yapılır; Çünkü teberru kesin
 seciyesini veren bu işlemdir. Lakin bu beyanın sonradan yapılmasıda
 mümkündür. O zaman bu beyan Tuor'a göre muhtevası bakımından iade  borçlusu
 lehine ölüme bağlı bir tasarruf olur ve bundan dolayı ölüme bağlı tasarrufa
 ilişkin şekillerden birisinde yapılması şarttır. (Tuor- İsviçre Medeni
 Kanunu- Miras 1929 Almanca Şerh- Mad. 626 N.44, 45 ve 46) Escher, teberru
 işleminden sonra yapılan ve teberruun iade edilmeyeceği yolunda olan beyanın
 dahi, hiç bir şekle tabi olmaksızın  muteber olacağı görüşündedir. Ona göre
 kanun bu beyan için (Zaman Ayırımı gözetmeksizin) ancak açık bir beyan olma
 şartını aramıştır, yoksa başka bir şekil veya şart koymuş değildir. (Escher,
 madde 626 şerh 49 ve 50 n. 46). Bu söylenilenlerden anlaşılıyor ki, teberruun
 bağışlama şeklinde yapılması, onun iadeye tabi olmadığını kabul için yeterli
 değildir. Esasen şerih Eschen de bağışlama şeklindeki teberrularında diğer
 teberruların da iadeye tabi olduğunu belirtmektedir. (İsviçre Medeni Kanunu
 miras- almanca- ikinci basılış madde 626 n.19) Bu konuda Tuorda aynı
 görüştedir. (Tuor, az önce anılan eser ve yer N.18). Birde bağışlama için
 vekaletname veren miras bırakanın aynı günde  yaptığı başka bir beyan ile
 bağışlanan malın iade edilmeyeceği iradesini açığa vurmasına hiç bir engel
 yoktur." (Hukuk Genel Kurulunun 17.1.1962 gün ve 61/6 sayılı kararı)
	Açık irade  beyanında bulunulmaması halinde yasal düzenlemenin
 getirdiği ilkelerden hareket olunmalıdır. Füru yararına yapılan bağışları
 düzenleyen 2. fıkra tümü ile değerlendirildiğinde görülecektir ki yasa koyucu
 ortaya bir karine  koymuştur. Füru yararına yapılan bağışlar onun miras
 payına mahsuben yapılmıştır ve iadeye tabidir. Bu karine aslında  bir babanın
 çoçukları arasında eşit davranması  yolundaki tabii duyguya da uygun
 düşmektedir. Yasa koyucu, babanın çoçukları arasında bir ayırım yapma
 gereğinin de hayatın olağan akışı içerisinde belirebileceğini gözeterek miras
 bırakanın bu yolda hareket edebilme olanağını da getirdiği düzenlemede
 "hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça" sözlerini kullanmak
 suretiyle açmıştır. O halde iade borcunda Medeni kanunun 6. maddesindeki
  genel kural uyarınca isbat yükü öncelikle iade isteyen fürua düşersede iade
 isteyen, iadeye tabi olduğunda uyuşmazlık olmayan mallarda az önce açıklanan
 yasal karineden yararlanacağından isbat yükü yer değiştererek karinenin
 aksini  savunan lehine tasarrufta bulunulan füruun bağışın iadeye tabi
 olmadan yapıldığını isbat zorunda  bulunduğunu kabulü gerekir. Bu kurallar
 bağışın iadeye tabi mallardan bulunduğunun uyuşmazlık konusu olmaması halinde
 uygulanacaktır.
	603. maddenin fıkrası "müteveffa tarafından hilafına açıkça bir
 teberru yapılmış olmadıkça füru lehine bahşedilen cihaz, tesis masrafı
 borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler
 iadeye tabidir" hükmünü getirmiştir. Demek ki burada sayılan menfaatler söz
 konusu olduğundan asıl olan onların iadeye tabi olduğudur ve yukarıda
 açıklanan hukuki esaslar uyarınca iadeye tabi olmadan  bahşedildiğini
 yararına tasarrufta bulunan füru isbat zorundadır. Bahşedilen menfaatler 2.
 fıkrada sayılanlar dışında ise durum ne olacaktır? Bu takdirde tabiatıyle
 yasal karinenin devreye girmesinden söz edilemiyeceğinden Medeni Kanunun 6.
 maddesindeki genel kural uyarınca iadeye tabi olarak yapıldığını isbat yükü
 iade isteğinde bulunan fürua düşecektir. İsviçre Federal Mahkemeside bu
 görüştedir.  jdt. 1951-1-324; jdt 1951-1-438 (zikreden Prof. Dr.
 N.Kocayusufpaşaoğlu Miras Hukuku sh.472)
	Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bazı üyeler füru yararına
 bahşedilen her türlü menfaatlerde yasal karinenin uygulanacağı, bahşedilen
 menfaatlerin tahdidi olmadığını bu durumu (gibi) sözcüğününde gösterdiğini
 yasa koyucunun bu bakımdan mehaz İsviçre Metninden ayrıldığını ileri
 sürmüşler isede çoğunluk şu gerekçelerle bu görüşe katılmamıştır. Yasa koyucu
 2. fıkrayı genel bir kural  olarak benimsemek gibi bir sayıma girmezdi. Her
 ne kadar metinde (gibi) sözcüğü kullanılmış ise de yasa koyucu bu sözcükle
 (nitelik) bir sınırlama getirmiş bu sınırlamadan vazgeçmeksizin (gibi)
 sözcüğü kullanılmak suretiyle aynı nitelikteki menfaatleri de maddenin
 kapsamına almıştır. Gerçekten Medeni Kanunun 603/2. maddesi ile mehaz İsviçre
 metni farklı ise de farklılık hukuki esaslarda değil sadece niteliğe ilişkin
 kapsamdadır. Mehaz metinde  nitelik daha geniş tutulmuştur. Şöyleki  Medeni
 Kanunun 603. maddesini karşılayan mehaz İsviçre metninin 626/2. maddesinde
 (Abandons de biens- malvarlığının devri) sözlerine yer verilmiştir. (Hukuk
 Genel Kurulunun 29.1.1986 gün, 280/58 13.5.1987 gün 796/361 sayılı
 kararları). 
	Sorunun mirasta irade esasları açısından mütalaa edilmesi halinde
  yukarıda açıklanan hukuki esaslar uyarınca iadeye tabii olmadan bağış
 yapıldığı  hususundaki isbat yükü lehine tasarrufta bulunulan davalıya düşer.
 Ne varki mirasta iade müessesesi ancak, miras bırakanın yasal mirasçısı
  yararına yaptığı ölüme bağlı olmayan teberrular hakkında uygulanır; Miras
 bırakanın ölüme bağlı tasarrufları hakkında  mirasta iade hükümleri
 uygulanmaz. Mahkemece olayda söz konusu edilen hukuki tasarrufun niteliği
 dikkate alındığında mirasta iade hükümlerine göre uyuşmazlığın çözümü
 isabetsizdir. O halde tenkis hükümlerine göre tarafların delilleri  toplanıp
 incelenerek sonucu uyarınca karar verilmek üzere direnme kararı bozulmalıdır.

	SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme
 kararının  yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. 429. maddesi
 gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine
 5.10.1988 günü yapılan  ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için 12.10.1988
 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi. 

B.B.Vekili           2.H.D.Bşk.   1.H.D.Bşk.     4.H.D.Bşk.
İsmet Ocakcıoğlu     E.Şener      İ.Z. Özdil     T.Uygur
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini