 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
Sayı:
ESAS KARAR
86/9713 86/10108
ÖZET: Manevi tazminat taktirinde hakkaniyet ölçüsü.
Taraflar arasındaki babalık davasının yapılan muhakemesi sonunda
mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği
görüşülüp düşünüldü.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun
sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre
aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Manevi zarar, gerek zararın değerlendirilmesi ve gerekse
giderilmesi yönlerinden özelliği ve büyük güçlükleri olan bir kavramdır.
Özellikle ve güçlüğün ana sebebi kişinin manevi varlığına yapılan
saldırıların meydana getirdiği tahribatın ölçüsünü ve giderilmesinin
niteliğini belirlemekte toplanmaktadır. Manevi zararın "manevi tazminat" adı
altında para ile karşılamak istemesi hiçbir zaman paranın zarara uğrayan
manevi değerleri geri getirdiği yada bu değerlerin parayla değiştirildiği
anlamını taşımaz ve bu biçimde yorumlanamaza. Belki paranın bu konudaki
fonksiyonu kişilik hakları zedelenen kişinin duyduğu manevi acıyı bir ölçüde
hafifletmek ve yumuşatmak ve yatıştırmaktan ibarettir. Amaç bozulan manevi
dengenin onarılıp düzeltilmesidir. Bunun içindirki manevi tazminat bir esas
değildir. Nitekim manevi tazminatın bir ceza olmadığı 22.6.l966 tarihli ve
7/7 sayılı içtihadı birleştirme kararının gerekçesinde açık bir biçimde
belirtilmiştir. Diğer taraftan kişinin mal varlığına yönelik bir zararın
karşılanması amaçlandığı içinde gerçek bir tazminat sayılmaz. O halde manevi
tazminat herşeyden önce mağdurda yada zarara uğrayanda bir tatmin ve huzur
duygusunu uyandırmalı ve manevi tazminat taktirine temel olan ana ölçü ve
düşünce bu olmalıdır.
Şüphe yokki, manevi tazminatın kapsamı ve sınırı ile miktarının
belirlenmesi Hakime tanınmış bir haktır. Ne varki taktir hakkının söz konusu
olduğu bütün durumlardaki gibi bu konuda da Hakim Medeni Kanunun 4.maddesinde
öngörülen temel ilke uyarınca hak ve nasafetle hüküm verme zorunluluğundadır.
O halde hakim hukuk bilgisinden yararlanarak Türk toplumunun sosyal, ekonomik
ve moral yapısını gözönünde tutarak ve özellikle tarafların olaydaki gerçek
durumlarını değerlendirecek hak ve adalete uygun bir sonuca ulaşmalıdır.
Taktir hakkını gerek kamu oyunda ve gerekse toplum vicdanında hak
ettiği güven ve inancı yaratması kesinlikle objektif esaslara dayanması
şartına bağlıdır. İşte bu sebepledirki taktir edilecek manevi tazminat
miktarı hem bu haksız eylemi özendirecek oranda, hemde mağdur yönünden
zenginleşme aracı olacak tutarda bulunmamalıdır. Daha açık bir deyişle
meydana getirilen eylem ile hükmedilen tazminat miktarı arasında makul ve
haklı, inandırıcı bir orantı kurulması ve en önemlisi tazminatın davacı eş
için zenginleşme aracı olacak tutarda bulunmaması ve diğer tarafın müzeyeke
haline düşmesinin önlenmesi gerekmektedir.
Yerel mahkeme manevi tazminatın yukarıda açıklanmasına çalışılan genel
özelliklerini tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını babalığa konu olayın
kapsamını etkisini, nitelik ve ağırlık derecesini gözönünde tutmadan ve bütün
bu unsurları karar yerinde tartışmadan On milyon lira gibi fahiş bir miktarda
manevi tazminata hükmetmiştir. Bu takdirin manevi tazminatın bünyesine,
amacına ve Medeni Kanunun 305. maddesinin fonksiyonuna aykırı bulunduğu
açıktır. O halde bütün bu sebeplerle ılımlı bir miktar manevi tazminata
hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmektedir.
3- Diğer taraftan yerel mahkeme davalının halen avukat stajeri
olduğunu büra açmasının mümkün bulunmadığını, meslek sahiplerinin başka bir
işten kazanç sağlıyamayacağı gözönünde tutmadan ve dava ile hiç ilgisi
olmayan ve davacı tarafça dayanılan davalı ailesinin maddi durumunu gözönünde
tutarak ve gelecekteki mesleki kazancını düşünerek aylık 50.000 lira iştirak
nafakası belirlemesi fahiş ve usul ve kanuna aykırıdır. Mahkemenin ileride
davalının stajını bitirip avukatlık mesleğine başladığındaki o zamanki
kazancına göre artırılması mümkün olmak üzere şimdilik çok ılımlı bir
nafakanın tayini ile yetinmesi zorunludur. Aksi düşünce adalet ölçülerine ve
nafakakanın niteliğine uygun düşmez.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün 2.ve 3.bentte gösterilen sebeplerle
davalı yararına BOZULMASINA, diğer davalının temyiz itirazlarının ise birinci
bentte gösterilen sebeple REDDİNE l7.ll.l986 tarihinde oyçokluğuyla karar
verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
E.Şener E.Başaklar S.H.Karakoç T.K.Ülkü N.K.Yalçınkaya
(M) (M)
MUHALEFET ŞERHİ
Olayın niteliği ve tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları
karşısında aylık yirmibeşbirlira nafaka ve beşyüzbinliradan fazla manevi
tazminata hükmedilmesi halinde davalı ödeme güçlüğüne düşer. Bu yönün
gözetilmemesi usul ve kanuna aykırı olup bu gerekçe ile bozma oyundayız.
Çoğunluk görüşüne bu sebeple katılmıyoruz.
ÜYE ÜYE
Esat Başaklar Turgut K.Ülkü
|