Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 



     T.C.
Y A R G I T A Y 
Hukuk Genel Kurulu
     Sayı:


E.84/2-280
K.86/58
T.29.1.1986


	Özet:Fürua yapılan bağışın terekeye iadesi davalarında ısbat yükü

	Taraflar arasındaki terekenin iadesi davasından dolayı yapılan
 yargılama sonuda; Ödemiş 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen
 14.12.1982 gün ve 1980/418-1982/334 sayılı kararın incelenmesi davalı
 vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin
 29.3.1983 gün ve 1983/2606-2672 sayılı ilamiyle; (... Medeni Kanunun 603.
 maddesi biribiri ile ahenkli ve ilgili iki fıkradan oluşmaktadır. İlk fıkrada
 maddenin tümüne ait olmak üzere miras payına mahsuben kazandırma yapılmasına
 hukuken imkan tanınmış, ayrıca füru dışında kalan  mirascıların iade
 yükümlülüğü konusu düzenlenmiş ikinci fıkrada sırf füru yararına yapılan
 kazandırmalarda iade konusunda bir karineye yer verilmiştir. İşte bu itibarla
 iki fıkranın daima birlikte mütalaası zorunlu hale gelmiştir. Hal böyle iken,
 iki fıkranın birbirinden ayrı olarak ele alınması ve furu dışında kalanlara
 yapılan kazandırmanın miras payına mahsuben yapıldığının davacı tarafından
 isbatının zorunlu sayılması fürua yapılan kazandırmanın ise, mutlaka miras
 payına mahsuben yapıldığının kabul edilmesi doğru değildir. Bu tür bir yorum
 ve düşünce biçimi isbat teorisine aykırı olacağı gibi, bizzat kanun koyucunun
 güttüğü amacada ters düşer. Eğer karşı görüş kabul edilirse, miras bırakanın
 bir kısım mirascılarının saklı payının zedelemek amacı ile füruundan birisine
 yaptığı bağışın sabit olması halinde bile bu açık vakıaya rağmen bağış
 yapılan kişi füru diye kazandırmanın miras payına mahsuben yapıldığını kabul
 etmek gerekecektir ki, bu yoldaki düşünce biçimi hem olaylara ters bir
 değerlendirme olur hemde kanun koyucunun amacı ile çelişir. Çünkü mirasta
 iade miras bırakanın mirasçıların miras paylarının denkleştirilmesini
 sağlamak fikrine dayanmaktadır. Hal böyle iken az önce verilen örnekte olduğu
 gibi, saklı payı zedeleme kastı güdülen bir işlemde, miras bırakanın pay
 adaletini sağlamak istediğini kabul etmek mümkün değildir.
	Minnet duygusu ile yapılan bağışlar tenkis edilmez. Kazandırma kime
 yapılırsa yapılsın kural değişmez. Bilimsel ve kazai görüşlerde bunun aksine
 rastlanılmamıştır. Eğer miras bırakanın füruuna yaptığı kazandırma mutlaka
 miras payına  mahsuben yapılmış sayılırsa füru teberruun iade edilemiyeceğini
 isbat ettiği zaman kazandırmanın davacının saklı payını aştığı oranda tenkis
 edilmesi gerekeçektir. Çünkü Medeni Kanunun 507/1. maddesi bunu öngörmüştür.
 Oysa az önce belirtildiği gibi minnet ve şükran duygusu ile yapılan bağışlar
 tenkise tabi değildir. Görülüyorki davalı yararına mahsup karinesi kabul
 edenler, gerçekte onun aleyhine bir durumun doğumuna yol açmış olmaktadırlar.
 Böylece davalıyı korumaya yönelik karşı görüş yanlış yorumdan ibaret
 kalmamakta, davalıya zarar veren sonuçlar doğuracak nitelik olmaktadır.
	Muhalefet şerhinde, miras hukuku ile ilgili bir kitaptan aktarılan
 sözler esasen o cümlelerin hemen üstündeki parağrafta yer alan isbatla ilgili
 görüşlerin yanlış yorumundan ileri gelmektedir. Zira, iki bölüm biribirinin
 tamamlayıcı olduğu ve mirascıların sıfatı ile ilgili bir ayrımında söz
 edilmediği halde aradaki bağlantı gözden kaçmış ve başka sonuca varılmıştır.
	Yukarıdaki açıklamalardan anlaşıldığı gibi, mirasta iade davasında
 davalı, iddiayı inkar eder, yani davaya karşı koyarsa davacı teberruun
 (kazandırmanın) miras payına mahsuben yapıldığını isbat etmek zorundadır.
 Olayda davalı, teberruun miras payına mahsuben yapıldığını kabul etmediğine
 göre isbat yükü davacıya düşer. (Y.2.H.D.nin 29.3.1979 gün ve 990/2557 sayılı
 kararı). Zaten herkes iddiasını isbat etmek zorundadır. (MK. 6) Öte yandan
 "ileri sürdüğü olaydan yararına hak elde eden kişi bunu isbatla yükümlüdür.
 Teberruun miras payına karşılık yapıldığını isbat eden davacı, tenkise oranla
 daha geniş kapsamlı bir hak elde edecektir. Şöyleki tenkis davası beş yıllık
 zaman aşımı ile (MK. 513) sınırlanmış iken mirasta iade davasının zaman aşımı
 mirasın taksiminden itibaren on yıldır. (Y.2.H.D.nin 11.11.1969 gün ve
 2862/5059 sayılı kararı) O halde  Davacı kendi yararına bir hakkın doğumunu
  sağlayacağı için miras payına mahsuben kazandırma yapıldığını isbat ona ait
 olur. 
	Toplanan delillerden miras bırakanın miras payına mahsuben
 kazandırmada bulunduğu yolundaki arzu ve iradesi isbatlanmadığı halde,
 teberruun miras payına mahsuben yapıldığı kabul olunarak hüküm tesis edilmiş
 olması bozmayı gerektirir...) Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
 çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonuda; mahkemece önceki kararda
 direnilmiştir.

	Temyiz eden: Davalı vekilleri Av. Hulusi Uygan Av. Çetin Gaçar

	 	HUKUK GENEL KURULU KARARI

	Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
 edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
 düşünüldü.
	Davacı ortak miras bırakan olan babalarının, kardeşi davalıya bir
 taşınmazı miras hissesine mahsuben bağışladığını iddia ile taşınmazın
 terekeye iadesine karar verilmesini istemiş; Mahkemece davalının bağışın
 iadeye tabi olmadan yapıldığını isbat edemediği gerekçesiyle dava
 reddedilmiş; Özel Daire isbat yükünün davalıya değil davacıya düştüğü
 gerekçesiyle kararı bozmuş mahkeme önceki kararda direnmiştir. Özel Daire ile
 mahkeme arasındaki görüş ayrılığı isbat yükünün hangi tarafa ait  olduğu
 hususuna ilişkin bulunmaktadır. Şu husus ta ayrıca belirtilmelidir ki,
 bağışın iadeye tabi mallardan bulunduğunda uyuşmazlık yoktur.
	Medeni Kanunun 603. maddesi aynen şu hükümleri getirmiştir. "Kanuni
 mirascılar miras hissesine mahsuben müteveffanın sağlığında almış oldukları
 bütün teberruları terekeye iade ile birbirlerine karşı mükelleftirler.
 Müteveffa  tarafından hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füruun
 lehine bahşedilen cihaz, tesis masrafları borçtan ibia süretiyle ve bu
 kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler iadeye tabidir"
	Medeni  Kanunun 6. maddesi isbat yükü konusunda genel bir kural
 koyarak "Kanun, hilafını emretmedikçe iki taraftan her biri müddeasını isbata
 mecburdur" Medeni  Kanunun 603. maddesi füruu yararına yapılan bağış konusunu
 özel olarak 2. fıkrasında düzenlenmiştir. 2. fıkra hükmünden açık bir biçimde
 anlaşılmaktadır ki  bu konuda öncelikle miras bırakanın irade beyanına
 başvurulacaktır. Asıl olan miras bırakanın arzusuna saygı duymaktır. Olayda
 miras bırakan bu konuda açık bir irade beyanında bulunmamıştır. O halde yasal
 düzenlemenin getirdiği ilkelerden hareket olunmalıdır. Füruu yararına yapılan
 bağışları düzenleyen 2. fıkra tümü ile değerlendirildiğinde görülecektirki
 yasa koyucu ortaya bir karine getirmiştir. "Füru yararına yapılan bağışlar
 onun miras payına mahsuben yapılmıştır.  Ve iadeye tabidir." Bu karine
 aslında bir babanın çoçuklar arasında eşit davranması yolundaki duyguya da
 uygun düşmektedir. Yasa koyucu babanın çoçukları arasında bir ayrım yapma
 gereğinin de hayatın akışı içerisinde belireceğini de gözeterek miras
 bırakanın bu yolda hareket edebilme olanağını da getirdiği düzenlemede
 hilafına açıkca bir teberru yapılmış olmadıkça" sözlerini kullanmak suretiyle
 açmıştır. Olayda yukarıda değinilen Medeni Kanunun 6. maddesindeki genel
 kural uyarınca isbat yükü öncelikle davacıya düşersede davacı az önce
 açıklanan yasal karineden istifade ettiğinden isbat yükü yer değiştirerek
 karinenin aksine  savunan davalının bağışın iadeye tabi olmadan yapıldığını
 isbat zorunda bulunduğunun kabulü gerekir.  Bu durum karşısında da direnme
 uygun olduğundan diğer yönler incelenmek üzere dosya Daireye gönderilmelidir.

	S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı doğru
 bulunduğundan işin esası incelenmek  üzere dosyanın 2. Hukuk dairesine
 gönderilmesine 27.11.1985 gün yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı
 için 29.1.1986 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi. 


B.B.Vekili     14.H.D.Bşk. 2.H.D.Bşk.   15.H.D.Bşk.   
İ.Ocakcıoğlu    M.Akan     E.Şener      A.O.Şenel
    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini