 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.HUKUK DAİRESİ
SAYI
Esas Karar
78/1486 78/1892
Özet:Tenkis davasında ıslahın etkisi
Temyiz eden:Davacılar
Melina Bakkal ve Necmiye Koç ile Adnan Solak arasındaki iade (tenkis)
davasının yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hüküm
davacılar temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davanın tamamiyle (kamilen)ıslah edilmesi halinde ıslah olunan dava,
ilk dava gününde açılmış sayılır. Yeni dava için mahi zaman aşımı bu tarihte
kesilmiş olur (Prof.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü l974, sh.612; Prof
Sabri Şakir Ansay, Yargılama Usulleri l960, sh.l94; Prof İlhan Postacıoğlu,
Medeni Usul Hukuku Dersleri l975, Sh.460; Saim Üstündağ Medeni Yargılama
Hukukunun Esasları l973, Sh.335).
Usulün 87. maddesine göre ıslah, bunu yapan tarafın temsil edileceği
noktadan başlayarak usule ilişkin bütün işlemlerin yapılmamış sayılmasına yol
açar (Kuru,Ağe.Sh.615;Ansay Ağe. Sh.l93; Postacıoğlu Ağe. Sh.458; Ustündağ
Ağe. Sh.333).
Olayda dava tamamen ıslah edildiğine ve böylece tenkis davası mirasta
iade davasının açıldığı günde açılmış sayılacağına göre, mirasta iade
davasının açıldığı tarihte tenkise ait zaman aşımı kesilmiş olur.
Zaman aşımı, dava devam ederken iki tarafın yargılamaya ilişkin her
işleminden ve hakimin her emir ve hükmünden itibaren yeniden işlemeye ye
başlar ve kesilmeden itibaren yeni bir süre işler (B.K.135-136).
Mirasta iade davasının açıldığı günde tenkisle ilğili zamanaşımı
kesilmiştir. Ne varki usulün 87. maddesi gereğince ıslah gününe kadar
yargılamayailişkin bütün usul işlemleri geçersiz hale geldiği için, tenkis
davasının zaman aşımı,ıslah gününe kadar herhangi bir sebeple kesilmemiş
sayılır. Dava günü ile ıslah dilekçesinin verildiği tarih arasında Medeni
Kanunun 513. maddesinde yazılı bir yıllık süre geçmiş bulunduğundan, zaman
aşımı def'i yerinde olup,davanın bu sebeple reddi kanuna uygun bulunduğundan
temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama
harcının temyiz edene yükletilmesine 10.3.1978 tarihinde oyçokluğuyla karar
verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
E.Şener M.Aksoy E.Başaklar İ.Yanıkömeroğlu N.Ozanalp
(Muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Olayda, ihtilaf konusu sorun,ilk dava tarihi ile islah tarihi
arasındaki sürede zaman aşımını kesen hukuki sebelerin bulunup bulunmadığı
ile bunların nelerden ibaret olduğudur. Ekseriyet görüşünde belirtilen
gerekçeye nazaran HUMK,nun 87. maddesinde davanın ıslahı ile usuli bütün
muameleler yapılmamış sayıldığından ve ilk davadan sonra ıslaha kadar zaman
aşımını yeniden resen sebepler de (B.K.136.mad.) ortadan kalkmış olacağından
ilk dava tarihi ile ıslah tarihi arasında ıslaha konu iddia hakkında zaman
aşımı süresi geçmiş olmakla ıslah konusu davanın zaman aşımı yönünden reddi
gerekmektedir. Gerçekten usul ve kanun gereği geçmişi kapsıyacak nitelikte
hukuki bir durum ortadan kaldırılmış ise ortadan kaldırılan durumun yarattığı
sonuçlarından keza ortadan kalkması tabiidir. Örneğin: Davanın iptali halinde
olduğu gibi (Baku Kuru HUMK.nun l974-Sh.614,295.) Ancak, olayda durum
başkadır. Şöyle ki: Borçlar Kanununun l36. maddesinde zaman aşımını kesen
sebepler (tarafların usule ait her muamelesi), (Hakimin her emri), (Hakimin
her hükmü) olarak sayılmıştır. Bu üç hususun bir kanun hükmüne dayanılarak
yok farzedilmesi halinde, gerçekten, zaman aşımı bu haller nedeniyle kesilmiş
olsa bile, artık geçmişte zaman aşımını kestiklerinin kabulü mümkün
olmayacaktır. Ne varki; kanımızca, HUMK.nun 87.maddesinde belirtilen (usuli
bilcümle muameleler) ibaresinin Borçlar Kanununun l36. maddesinde sayılı üç
hali de kapsadığı iddia olunamaz. Zira bu sonuç Borçlar Kanununun ve HUMK.nun
amacına aykırı düşmektedir. Kanun koyucunun usuli muamele ile hakim emri ve
hükmünü bir tutmadığı anlaşılmaktadır. Aksi halde her iki kanun hükmünde
başka deyimlerle aynı hususun ifade edilmesi yersiz olurdu. Diğer bir hususta
HUMK. 87. maddesi bazı muamele ve delillerin geçerliliği kabul edilirken
dayanığını teşkil eden hakim kararlarının ve bu husustaki hakim emirlerinin
geçersiz sayılmasının çelişki teşkil edeceği muhakkakdır. O halde hakimin
ara karar ve hükümlerinin zaman aşımını kesebileceğinin kabulü ile durumun
buna göre değerlendirilmesi icap eder. Bu açıdan dosya incelendiğinde,
davanın başından beri verilen ara kararları ve hakim emirleri tarihine göre
tenkise ilişkin zaman aşımının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Öyle ise,
davaya devam ile tarafların bu hususta gösterecekleri deliller toplanarak
sonucu uyarınca bir karar verilmek üzere temyiz olunan hükmün bozulması
oyundayım.
Üye
E.Başaklar
|