 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
Sayı:
E:76/203
K:76/633
T:29.10.1976
Uyuşmazlık, Yüce Atatürk'ün 5.9.1938 günlü el yazısı ile yazılmış
vasiyetnamesinden doğmaktadır.
1-Dava dilekçesinde yokken sonradan verilen dilekçe ile, kurumların
amaçları dışına çıktıklarının tesbiti istenmiş, davalılar iddianın
genişletilmesine karşı koymuşlardır. (HUMK. 185). Bu bakımdan tesbit
isteğinin incelenmemiş olmasında bir yanlışlık yoktur. Esasen, tesbit davası
eda davasının öncüsü olduğu için (7.7.1965 günlü ve 5/5 sayılı içtihadı
birleştirme kararı) eda davası açmak hakkı olmayanın tesbit davası açması
mümkün değildir. CHP davalı derneklerin feshi hakkında dava açmak hakkına
sahip olmadığına göre (MK. 71, 1630 sayılı Dernekler Kanunu md. 43)
kurumların (Derneklerin) amaçlarından ayrıldıklarının tesbitine ilişkin
davanın reddedilmesi doğrudur. Onun için bu yöne değinen temyiz itirazları
yerinde görülmemiştir.
2-Davanın niteliği ve tarafların sıfatı gözönünde tutulduğu takdirde
istekler tesbit davasına konu olabilir. Bu bakımdan anılan konuya ilişkin
temyiz itirazı yerinde değildir.
3-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun
sebeplere ve özellikle evvelce kurumların açtığı dava ile, İş Bankasının
belirlenen sıfatına, temyiz itirazı ile tarafların aşağıdaki bentlerin
dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
4-Her dava iki bölümden oluşur. Biri tesbit, öbürü edadır. Sürekli
sözleşme veya ilişkilerde belli bir dönem veya kısım için verilip edayı da
kapsayan kararların tesbit bölümü, o ilişki devam ettiği sürece taraflar için
kesin hüküm teşkil eder. Eda bölümü ise, açılan dava ile ilgili dönem ve
uyuşmazlık ile sınırlı olmak üzere sonuçlar doğurur. Mesela: Bir davada,
taşınmaza el koymanın hukuka aykırılığı kabul edilerek işgal tazminatı
alınmasına veya arada kira sözleşmesi bulunulduğu öngörülerek kiranın
ödetilmesine karar verilmesi halinde, ondan sonraki dönemde açılacak
davalarda, artık işgalin haksız olup olmadığı veya kira ilişkisinin bulunup
bulunmadığı araştırılamaz. Çünkü ilk kararla fuzuli işgal ve kira yönünden
kesin bir tesbit hükmü meydana gelmiştir.
Evvelce kurumların açtığı davalarda, İş Bankasının çeşitli tarihlerde
yaptığı sermaye artırımları dolayısıyle parasız (bedava) hisse senetlerinin
karlarının kime ait olduğu tartışma konusu olmuş, verilen hükümler
onanmıştır. Hüküm, kelimenin sözlük anlamları değil, iddia ve savunma
çerçevesinde olmak üzere yargılamadan elde edilen hukuki sonuç
(muhassıla)dır. Onun için, kararlar incelenirken hüküm fıkrasında yer alan
kelimelere az önce açıklanan kural çerçevesinde değer ve anlam verilmesi
gerekir. Söz edilen davaların hüküm fıkraları ile; (Yargıtay ilamında da
belirtildiği gibi) "CHP.nin mansup mirasçı, Türk Dil ve Tarih kurumlarının
irat tahsis edilen musaleh, İş Bankasının para ve hisse senetlerini
nemalandırmakla görevli tenfiz memuru oldukları ve çeşitli zamanlarda Türkiye
İş Bankasının sermaye artırımı dolayısiyle çıkardığı bedava hisse
senetlerinin kuru mülkiyetinin mansup mirascıya, bunların gelirinin ise irat
vasiyet edilenlere (müsalehlere) ait olduğu tesbit edilmiş ayrıca, ödetilmesi
geri bırakılan 1968 yılına ait gelirin kurumlara ödenmesine karar
verilmiştir.
Açıklanan hüküm fıkrasının eda bölümü sırf 1968 yılının geliri ile
sınırlı olup tesbit bölümü ise, zaman ve dönemle sınırlı değildir. Olması da
düşünülemez. O halde kurumlarla CHP arasında parasız hisse senetleri
konusundaki uyuşmazlık, kesin hükümle çözülmüştür. Hal böyle olunca
gerekçelerin kesin hüküm sayılıp sayılmayacağı yönünden, tarafların iddia ve
savunmaları ile mahkemenin görüşünün tartısılmasına gerek kalmamıştır.
Kurumların evvelce açtığı davalarda, 1968 yılının gelirinin
kendilerine ödenmesi, ayrıca bedava hisse senetlerinin kuru mülkiyetinin
Partiye, gelirinin ise vasiyetnamede yazılı olanlara ait bulunduğunun tesbit
edilmesi istenmiş, tesbit bölümü hakkında mahkemece bir karar verilmemiş ise
de, eda tesbiti de kapsayacağı için, bunu kararda tekrar etmekte bir yarar
bulunmadığı düşüncesi ile keyfiyet bozma sebebi sayılmamıştır.
Kaldıki sermaye artırımı, kurumlara verilmesi gereken gelirin onlara
eksik ödenmesi sonucu meydana gelen birikimin karşılığı olduğuna göre;
bedava hisse senetlerinin nemasından kurumların yararlanmasından tabii birşey
olamaz. Öte yandan kurumların açtığı davalara ait kararların onanmasına
ilişkin Yargıtay ilamlarında açıklanan gerekçeler karşısında parasız hisse
senetlerinin kuru mülkiyetlerinin mansup mirasçıya ait olacağı, gelirlerin
ise musalehlere verileceği yolundaki düşünceden dönüşü gerektiren hukuki bir
sebep ve yeni durumda söz konusu değildir.
Öyle ise bedava hisse senetlerinin Cumhuriyet Halk Partisine ait
olacağı yolundaki tesbit isteğinin kesin hüküm sebebi ile reddi gerekirken
yazılı sebep ve düşüncelerle tersine karar verilmesi usul ve kanuna
aykırıdır.
Yüce Atatürk İş Bankasındaki hisse senetlerinin gelirlerinin ileride
tümünün Türk Dil, Tarih kurumlarına kalmasını arzu etselerdi ya bunu açıkça
ifade ederlerdi veya tüm geliri kurumlara bırakıp vasiyetnamede adları yazılı
kişilerin aylıklarının kurumlarca ödenmesini öngörürlerdi. Oysa vasiyetname
böyle düzenlenmiş, önce aylık verilmesi ve diğer işlerin yapılması istenmiş,
artanın yarı yarıya kurumlara verilmesi arzusu gösterilmiştir. Vasiyetnamenin
bu yazılış şekli karşısında Yüce Atatürk ölenlerin aylıklarının mansup
mirascı CHP'ne geçmesini arzu etmiştir. İlk davada bu yön uyuşmazlık konusu
yapılmadığı için, önceki kararlar bu hususta kesin hüküm sayılamaz.
Vasiyetnameye göre, yıllık gelirden aylıklar ödenecek, geriye kalan
kurumlara verilecektir. Görülüyorki kişilerin gelirden her ay belli miktar
para almaları öngörülmüştür. Bu açıklığa rağmen aylıklara tekabül eden hisse
senetlerinin mansup mirasçıya geçmesi gerektiğinin tesbiti yanlış olduğu gibi
apaçık bir çelişki de vardır. Şöyleki sağ olanlar, Vasiyetnamede yazılı
aylıkları alacaklar, ölümleri halinde ise mansup mirasçı o aylığın karşılığı
olan hisse senedine tekabül eden ve aylığın çok üstünde tutarı bulunan bir
gelirden yararlanmış olacaktır ki, bunun hukuk ve mantık açısından
savunulması imkansızdır. Öyle ise az önce belirtildiği gibi ölenlerin ve
öleceklerin sadece sağlıklarında kendilerine ödenen aylık tutarlarının
ölümlerinden sonra mansup mirasçı CHP'ne geçmesi gerektiğinin tesbitine karar
verilmesi zorunlu iken bu yön gözetilmeden asıl ve bedava (parasız) hisse
senetlerini kapsar şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle BOZULMASINA
29.10.1976 tarihinde karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
Esat Şener H.Z.Ekmekcioğlu Mustafa Aksoy Zeki Evirgen İ.Yanıkömeroğlu
|