 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
Y A R G I T A Y
2.Hukuk Dairesi
Sayı:
ESAS KARAR
76/129 76/1535
ÖZET : Bağıştan rücu sebepleri ile mirastan ıskat şartları aynı
ağırlıktadır.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan muhakemesi
sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği
görüşülüp düşünüldü.
1- Bağışlamadan yararlanan kişi, bağışlıyana veya ailesine karşı
kanunen yükümlü olduğu görevleri ehemmiyetli surette ihlal edir ise,
bağışlıyan bağıştan rücu edebilir. (B.K.244/2)
Kanun koruyucu, aile görevlerinin yerine getirilmemesini başlı başına
bir rücu sebebi saymamış (ehemmiyetli bir surette) riayetsizliği öngörmüş,
böylece mirastan iskat sebeplerini burada da tekrarlamıştır. (M.K.457/2) O
halde 244. maddenin 2. bendi Medeni Kanunun 457. maddesinin 2. bendinin özü
ve kapsamı itibariyle bir tekrarından ibarettir. bu görüş ilmi içtihatlarda
da belirtilmiştir. (Alfret Merten, Borçlar Kanunun Şerhi, 319 Prof. Feyzi
N.Feyzioğlu l962 Borçlar Hukuk S.173) O halde bağıştan dönme sebebiyle
mirastan iskat sebeplerinin bir arada incelenmesi zorunluğu vardır.
Gerçekten basit olayları rücu sebebi kabul etmek bağıştan yararlanan
kişiyi bağışlıyanın baskısı altında tutmak sonucunu doğurur. Aksine bir
düşünce kanun koruyucunun Borçlar Kanunun 244. ve Medeni Kanunun 457.
maddeleri ile takip ettiği amaca aykırı düşer. Bununla da kalmaz hak
duygularını zedeler. İrade serbestisi büyük ölçüde kısıtlanmış olur. Onun
için olayların nitelikleri kapsamı ve özellikle vehamet dereceleri
gözetilerek delillerin değerlendirilmesi gerekir. Bu ölçülere göre olayda tam
anlamı ile rücu şartları gerçekleşmiştir. Şöyleki; davalı kadının 5 çocuklu
albay rütbesinde birisi ile ilişki kurduğu ve bu yözden de kocası hakkında
açtığı boşanma davasının reddedildiği, hükmün kesinleştiği Ankara 3.Asliye
Hukuk Mahkemesinin l0.l0.l972 gün ve 508/1208 sayılı kararından
anlaşılmıştır. Öyle ise kadın gerek kanuni gerekse ahlaki görevlerini büyük
ölçüde kötüye kullanmıştır. Mahkeme kararında kadının eylemi, yeterince ifade
edilmemiş olmakla, beraber az önce belirtilen gerekçeler karşısında Borçlar
Kanunun 244/2. maddesinin uygulanması zorunlu bulunmuştur.
Taşınmazın son bedelinin davacı tarafından verildiği ve kadının buna
bir katkısı bulunmadığı böylece dava konusu apartman dairesinin Abidin Ara
tarafından eşi Saffet Araya satın alındığı davalının 5.9.l968 günlü olup,
imzası kendisine ait olduğu bilirkişi raporuyla gerçekleşen belgeden
anlaşılmıştır.
Olayların akışından ve az önce sözü edilen belgeden açıkca anlaşıldığı
gibi koca karısına para bağışlamamıştır. Bedelini vererek bir taşınmaz satın
almış ve böylece taşınmazı bağışlamıştır. Bağıştan dönme şartları
gerçekleştiğine göre, taşınmazın tapu kaydının ipatliyle tümünün davacı adına
tashihen tesciline karar verilmesi gerekirken dava ile ilgili olmayan sebep
ve düşüncelerle taşınmazın taraflar arasında yarı yarıya tesciline karar
verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
2- Değer artışının resen tesbiti kabul şekli bakımından bozmayı
gerektirir.
3- Davacı taraf maddi vakıa olarak davasında haklı görüldüğü halde
davalıya vekalet ücreti ödemekle yükümlü tutulması yine kabul şekli
bakımından usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, 23.2.1976
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
BAŞKAN ÜYE ÜYE ÜYE ÜYE
E.Şener H.Z.Ekmekçioğlu M.Aksoy Z.Evirgen İ.Yanıkömeroğlu
|