 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1987/871
K: 1988/330
T: 13.04.1988
DAVA : Taraflar arasındaki "babalık" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Kınık Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüme dair verilen 31.12.1986 gün ve 150-190 sayılı kanrarın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 4.5.1987 gün ve 3035-4029 sayılı ilamiyle; (..Evlilik mevcut iken doğan çocuğun babası kocadır (MK.241). Koca tarafından nesep reddedilmedikçe babalık davası açılamaz (MK.303). Bu durumda davanın reddi gerekirken sözkonusu kanun hükümleri gözönünde tutulmadan babalığa karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlark okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Evlilik dışı doğan çocuk üzerinde onu doğuran kadının, kendiliğinden velayet hakkı yoktur. Dolayısıyle, ana, çocuğun yasal temsicisi değildir. Yasal temsilci olabilmesi için mahkemece, velayetin ayrıca ona verilmesi gerekir (MK.311/2/).
Ancak, velayet hakkı mahkemece anaya verilmiş olsa dahi ananın her zaman çocuk yararına hareket edebileceği söylenemez. Bu nedenle kanun koyucu, çocuğun yararını gözeterek babalık davasında kayyımın bulunmasını ilke olarak kabul etmiş, böylece şu veya bu düşünceyle ana babanın çocuk eleyhine birleşmelerini ve ona zarar verecek her türlü harekete önlemek istemiştir. Hatta, daha da ileri giderek, muhtemel zararın önlenmesi amacıyla Hazine'ye bile keyfiyetin ihbarını gerekli kılmış (MK. 299) ve böylece çocuğun gerçek nesebinin tayininde gerektiğinde Hazine'nin de yardımda bulunmasını sağlamıştır.
Hal böyle olunca ananın, sırf kendi adına açacağı davada dahi HUMK.nun 42. maddesinde olduğu gibi, keyfiyetin sulh hakimine bildirilmesi zorunludur. İşte bu kuralın kaçınılmaz sonucu olarak kayyım, ananın açtığı davada yer almak durumundadır.
Biran için davanın ana adına açılmış olduğu kabul edilse bile, kayyımın müdahalesine imkan hazırlaması gereklidir (HGK.nun 20.1.1988 gün ve 473/42 sayılı kararı).
O halde, direnme kararı çocuğa sırf kayyım tayin ettirilmemiş olması nedeniyle bozulmalıdır. Bozma nedenine göre de, işin esasının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenle HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.4.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.