 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1987/64
K: 1987/596
T: 03.07.1987
DAVA : Taraflar arasındaki şuf'a davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 25.12.1985 gün ve 1985/472-658 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 23.9.1986 gün ve 1986/7704-10183 sayılı ilamı ile; (...Davacı tapuda gösterilen satış bedeli üzerinden şuf'alı payın iptali ile kendi adına tescilini istemiştir. Şuf'alı payın satışı 13.2.1984'de yapılmıştır. Davalının şuf'a haklarının kullanmalarını temin için davacılara gönderdiği ihtar üzerine davacılar 1.3.1984 trahinde gerçek satış bedeli 6.000.000 lira üzerinden şuf'a haklarını kullanacakları yönünde iradelerini davalı şirkete bildirmişler ve 9.3.1984 tarihinde birinci şuf'a davasını açmışlardır. O davada; davacılar gerçek satış bedelinin 6.000.000 lira olduğunu, muvazaalı olarak tapudaki satış bedelinin 10.000.000 lira olarak gösterildiğini iddia etmişlerdir. Ancak, açtıkları bu davayı takip etmemişler, davayı davalı taraf yürütmüş, davacıların gıyabında dava isbat edilemediğinden reddedilmiş, Yargıtay'ca da onanarak kesinleşmiştir. Davacılar; temyiz dilekçelerinde tapuda gösterilen satış bedeli üzerinden şuf'a haklarının kullanılıp kullanılmadığı hususunun sorulmadığını, bu bakımdan red kararının doğru olmadığını belirtmişler, mahkemenin red kararı onanmakla ileri sürülen bu husus dairemizce bozma sebebi sayılmamıştır. Redde ilişkin kararın kesinleşmesini müteakip davacılar bu kez 24.10.1985 tarihinde tapuda gösterilen 10.000.000 lira satış bedeli üzerinden şuf'a haklarının tanınması istemiyle bu davayı açmışlardır. Mahkeme davayı kabul etmiştir. Davalı vekili kesin hüküm bulunduğundan bahisle hükmün bozulmasını istemiştir Bütün sorun olayda kesin hükmün bulunup bulunmadığı hususunda toplanmaktadır. Kesin hükmün şartları; HUMK.nun 237. maddesinde gösterilmiştir. Bunlar; davanın konusunun, ava ebeplerinin ve tarafların aynı olması halleridir. Redle sonuçlanan birinci dava ile ikinci davada bu üç koşul aynıyet arzetmektedir. 1. dava, isbat edilemediği için red olunmuştur. İsbat edilemeyen ve redle sonuçlanan da kül halinde şuf'a davasıdır. Şuf'a bedelinde muvazaa o davanın içinde bir bölümü oluşturmaktadır. O davada davacı taraf, davayı takip etseydi, muvazaa iddiasının isbat edilememesi halinde tapudaki satış bedeli üzerinden şuf'a hakkının tanınmasını isteyip şuf'a bedelini depo etseydi davası kabul edilecekti. Davacılar davayı takip etmemişler davalının takibi üzerine dava yürütülmüş davacılar gıyaba düşmüş, muvazaa iddiası değil kül olarak şuf'a davası reddedilmiştir. Bu bakımdan birinci davanın reddine ilişkin bu karar ikinci dava için kesin hüküm teşkil eder. Kesin hükmün varlığı halinde ikinci davanın dinlenme olanağı yoktur. bu hususlar nazara alınarak davanın reddine karar verilmek gerekirken aksi görüş ve düşünceyle davanın kabulü usul ve kanuna aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı daha önce davalı aleyhine şuf'a davası açmış, tapuda gösterilen değerin muvazaalı olduğunu iddia etmiş bu konudaki davası muvazaanın isbat edilememesi nedeniyle reddedilmiştir. Bu defa açtığı şuf'a davasında tapuda gösterilen değeri kabul ettiğini belirtmiş davası kabul edilmiştir. Mahkeme birinci davanın muvazaaya; ikincinin gerçek değere dayandığı ve hukuki sebeplerinin farklı olduğu gferekçesiyle kesin hüküm koşullarının gerçekleşmediğini benimsemiş ise de, şuf'a davasında hukuki sebebi şuf'a hakkının kullanılmasına cevaz veren satış olayı oluşturur. Taraflar ve dava konusu taşınmazla, şuf'a hakkının kullanılmasına cevaz veren satışta ayniyet bulunduğuna göre olayda kesin hüküm koşulları gerçekleşmiştir. Muvazaayı isbat edemeyen davacı o davada tapudaki değeri kabul zorunda idi. Bu nedenlerle davanın kesin hüküm sebebiyle reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 3.7.1987 gününde oybirliği ile karar verildi.