 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1987/599
K: 1988/327
T: 13.04.1988
DAVA : Taraflar arasındaki "tapulama tesbitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; "Bursa Tapulama Mahkemesi)'nce, mahkemenin görevsizliğine dair verilen 24.12.1985 gün ve 119-195 sayılı kararın incelenmesi, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 29.12.1986 gün ve 9912-12272 sayılı ilamıyla; (.... Bursa Asliye Hukuk Mahkemesi'nde, Orman Genel Müdürlüğü adına vekili asliyetarafından Selami, Ahmet Hamdi, Mehmet Ali aleyhine 7.6.1968 tarihinde açılan tapu iptali davası red ile sonuçlanmış ve bu hüküm kesinleşmiştir. Daha sonra, Orman Genel Müdürlüğü adına vekili tarafından 24.9.1981 tarihli bir dilekçe ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 445/3. maddesine dayalı olarak yargılamanın yenilenmesi istenilmiş, kararı veren Bursa Asliye Hukuk Mahkemesi 27.4.1982 tarihli karar ile yargılamanın yenilenmesi isteğini kabul etmiştir. Böylece, asliye hukuk mahkemesinde davaya bakılmakta iken davanın konusu olan taşınmazlar ile ilgili olarak 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 13 ve onu izleyen hükümleri gereğince, 117, 118, 119 parsel sayısı altında tesbitleri yapılmıştır. 23.5.1956 gün 8/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yargılamanın yenilenmesi bir davadır. Bu konudaki isteğin kabul edilmesi ile taşınmazların aynine yönelik olarak tapulama tesbitinden önce asliye hukuk mahkemesince açılan ve görülmekte olan bir dava bulunmaktadır. 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 50. maddesinde yerel hukuk mahkemelerinde görülmekte olan tapulama ile ilgili bulunan taşınmaz mal davaları hakkında konusu olan taşınmaz için tapulama tutanağı düzenlendiği tarihte asliye hukuk mahkemesinin görevinin sona ereceği ve dava dosyasının tapulama mahkemesine doğrudan doğruya aktarılacağı öngörülmüştür. Olayda az yukarıda açıklandığı üzere genel mahkemede görülmekte olan bu davanın konusu taşınmazın üç ayrı parsel olarak tapulama tesbitleri yapılmıştır. Bu durumda genel mahkemede görülen davanın görevsizlik kararı ile tapulama mahkemesine aktarılması zorunludur. Nitekim asliye hukuk mahkemesince dava dosyası aktarılmış ve tapulama mahkemesinde aynı kanunun 61. maddesi gereğince öngörülen usul işlemleri tamamlanıp, taraf oluşturulduktan sonra davaya kaldığı yerden devam edilmiştir. Tapulama mahkemesince de ancak, yargılamanın iadesi isteğinin hükmü veren mahkeme tarafından kabul edilmesinden sonra o mahkemece görevsizlik kararı verilebilir" denilmek suretiyle bu yön kabul edilmiş, ne varki, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin bu yönü de vurgulayan 29.1.1976 tarihli, 298/1441 sayılı bozma kararına yanlış anlam verilmek suretiyle ve sanki yargılamanın yenilenmesi isteği ilgili mahkemece kabul edilmemişcesine gerekçe gösterilerek yazılı biçimde hüküm kurulmuştur. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 448. maddesinde yargılamanın yenilenmesi isteğinin hükmü veren mahkeme tarafından incelenmesi öngörülmüş olması, sonradan yürürlüğe konulan 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun görevle ilgili 48/1 ve 50. maddelerinin açık hükmüne rağmen, yargılamanın yenilenmesi isteğinin kabulü ile elde var olan ve görülmekte bulunan dava niteliğini kazanan davaya, Asliye Hukuk Mahkemesi'nce bakılması ve orada sonuca bağlanmasını gerektirmez. Aksi görüşün benimsenmesi halinde, Tapulama Kanunu'nun 13, 48/1 ve 50. maddeleri hükmünün gözardı edilerek bu dava konusu taşınmazların tapulama tesbitlerinin atiye bırakılması gibi, yasanın amacına aykırı düşülmüş olur. Oysa, Tapulama Kanunu ile güdülen amaç, tapulama tesbiti yapılan taşınmaza yönelik tüm uyuşmazlıkların tapulama mahkemesinde çözümlenmesi ve o taşınmaz hakkında yeni ve sağlıklı bir sicil oluşturmaktır. Mahkemece anılan daire kararına yanlış anlam verilerek ve kararda benimsediği gerekçeye aykırı düşen şekilde davanın görev yönünden reddine biçiminde hüküm kurulması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonundan; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağtılar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Usul hukukumuza göre yargılamanın iadesi bir dava olup 448/1. madde hükmünce "iadei muhakeme talebini mutazammın arzuhal hükmü veren mahkemeye verilir ve orada tetkik olunur." Buradaki "Hükmü veren mahkeme" mutlak bir anlam taşımakta olup, bir yerden birden fazla asliye mahkemesinin bulunması halinde yargılamanın iadesine ilişkin dilekçenin o mahkemelerden herhangi birine verilebileceği benimsenemez. Aynı derecedeki mahkemelerden hangisi hükmü vermişse yargılamanın iadesi için de o mahkemeye başvurulması zorunludur.
Olayda davacı Orman Genel Müdürlüğü, Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde gerçek kişiler aleyhine açtığı tapu iptal davası ile davalıların tapu ile maliki bulundukları taşınmazın 1945 yılında 4785 sayılı Yasa ile orman olması sebebiyle sınırlandırıldığını, orman içine alındığını ileri sürerek tapulamanın iptalini istemiş, mahkeme dava devam ederken taşınmazın 1744 sayılı Yasa ile orman sınırları dışına çıkarılması sebebiyle Danıştay'da açılan iptal davası sonucunu beklemeden davayı reddetmiş ve karar kesinleşmiştir. Ancak, Danıştay'ın iptal kararı vermesi üzerine, davacı Orman Genel Müdürlüğü, hükmü veren Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak, yargılamanın iadesi isteğinde bulunmuştur. Hükmü veren mahkeme ara kararı ile Orman Kadastro Heyetinin verdiği karar Danıştay'ca iptal edilmekle hükme esas teşkil eden kararın ortadan kaldırılmış bulunması karşısında usulün 445. maddesi uyarınca yargılamanın iadesi isteğini yerinde görerek işin esasına girmiştir. Kuşkusuz bu ara kararı esas hükümle birlikte temyiz incelemesine tabidir. Ancak, bu evrede taşınmazın bulunduğu birlikte sonradan tapulama başlamış ve tutanakların tanzimi üzerine, Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce Tapulama Kanunu'nun 50. maddesi gereğince görevsizlik kararı vererek dosyayı Tapulama Kanunu'nun 50. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı yargılamanın iadesi isteğinin, hükmü veren mahkeme tarafından kabul edilmesinden sonra o mahkemece görevsizlik kararı verilebileceği, asliye hukuk mahkemesi yargılamanın iadesi isteğinin kabulü doğrultusunda bir karar verdiği gerekçesiyle davayı görev yönünden reddederek dosyanın 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir.
Yukarıda özetlenen duruma göre, davacı Orman Genel Müdürlüğü, Usulün 448/1. maddesi hükmüne uygun olarak yargılamanın iadesi davasını görevli mahkemede açmış bulunmaktadır. Görevli mahkeme Danıştay tarafından verilen iptal kararı karşısında talebi yerinde görerek işin esasını incelemeye geçmiştir. Gerçekten yargılamanın iadesi talebi yerinde görüldüğü zaman, mahkeme iddiayı bir dava gibi inceleyecek ve varacağı sonuca göre karar verecektir. Ne var ki olayda Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce işin esasının incelenmesine geçildiği sırada Tapulama Kanunu'nun 50. maddesinin uygulama koşulları gerçekleşmiş, mahkeme de dosyayı tapulama mahkemesine devretmiştir. Usulün 448. maddesinin yargılamanın iadesi davasının, hükmü veren mahkemece inceleneceği yolundaki kural 766 sayısı Yasa'nın 50. maddesinin uygulanmasına engel değildir. Dolayısıyla Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce dosyanın tapulama mahkemesine devrinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenle, HUMK'nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 13.4.1988 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kesin hükmün yeniden gözden geçirilmesi ve gerektiğinde kısmen veya tamamen değiştirilmesi sonucunu doğurabilecek olan yargılamanın iadesi yolu, kanunun belirli hallerle sınırlı kaldığı, olağanüstü bir kanun yoludur. Bu yönü gözönünde tutan yasa koyucu, usulün 448. maddesinde yargılamanın iadesi isteğinin hükmü veren mahkemeye yapılmasını ve orada incelenip, sonuçlandırılmasını öngörmüştür. Bunu mutlak bir görev hükmü olarak anlamak gerekir. Kaldı ki, Yargıtay İçtihatlarında ve öğretide kararlılık kazanan görüşte budur.
Konunun daha sonra tapulama (kadastro) mahkemesinin görevine girmesi, yani bölgede tapulama başlaması ve davaya konu taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmesi hali, ayrık bir durum olarak düşünülebilir mi? Sayın çoğunluğun kabul ettiği gibi, yargılamanın iadesi istemini inceleyen genel mahkeme, olağan taşınmaz uyuşmazlıklarında olduğu gibi bu durumda da dosyayı tapulama (kadastro) mahkemesine devredecek midir? Bu sorulara olumlu yanıt vermek kanaatimizce mümkün değildir. Zira, yargılamanın iadesi davası, değiştirilmesi istenen kesin hükmün tarafları arasında ve ileri sürülen nedenle sınırlı olarak yürütülüp sonuçlandırılması gereken kendine özgü bir davadır. Oysa genel mahkemede bu nedenle mevcut olan dava dosyası kadastro mahkemesine devredildiğinde, yasada öngörülen askı ilanlarının yapılarak taraflar dışındaki hak sahiplerinin davadan haberdar edilmesi ve davaya asli müdahil olarak katılacakların (Kadastro Kanunu m:26) iddiaları da araştırılmak suretiyle, gerektiğinde davanın tarafları ile bağlı kalınmaksızın bir hüküm kurulması gerekecektir.
Yargılamanın iadesi istemi üzerine takip edilecek usul ile yukarıda açıklamaya çalıştığımız, kadastro davalarındaki usulü bağdaştırmak, genel mahkemeden devredilecek yargılamanın iadesi davasında da aynı yolun izlenmesinde usule aykırılık yoktur demek, kanaatımızca mümkün değildir.
Bu nedenlerle usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün onanması görüşündeyim.
7. Hukuk Dairesi Üyesi
Yüksel Mete GÜNEL