 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1987/465
K: 1987/894
T: 25.11.1987
DAVA : Taraflar arasındaki "tapulama tesbitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; KADINHANI Tapulama Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 24.6.1985 gün ve 1977/30, 1985/30 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 5.11.1986 gün ve 1986/13627-10068 sayılı ilamı: (... Hükümde sözü edilen14.4.1943 tarih 26/85 sayılı kararın kesinleştiği belirlenememiştir. Davacı taraf 3.1.1969 tarihli ibraname adı altında düzenlenen belgeye davalılar ise, Mediha'nın terekedeki miras payını 200 lira karşılığında kardeşleri Musa ve Ahmet'e sattığını açıklayan 16.1.1939 tarihli senede dayanmışlardır. Mahkemece bu belgeler duruşmada okunup ilgililerden diyecekleri sorulup saptanmamış bu belgelerle ilgili olarak herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Ayrıca 1943 tarihli mahkeme kararında pay devri, pay satışı, sulh gibi bir takım işlemlerden söz edilmektedir. Mahkemece bu yön gözönünde tutularak davacılardan bu olayla ile ilgili diyecekleri olup olmadığı sorulmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm verilemez. O halde makemece yukarıda açıklandığı üzere inceleme ve araştırma yaygınlaştırılmalı tüm deliller toplanılmalı, toplanan deliller birlikte değerlendirilmeli sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönlerden yanılgıya düşülerek yetersiz araştırma ile hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi kabule göre de; dava konusu taşınmazlar ile ilgili olarak sicil oluşturmakla pay oranlarını göstermesi gerekirken ilamın eki olmayanan tapulama tutanağına göndermede bulunularak tesbit gibi tescil biçiminde hüküm kurulmuş olması dahi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Olayda tapuda kayıtlı olmayan dava konusu taşınmazların zilyedi Karatürkoğlu Hacımehmet'ten 1910-1914 yılları arasında ölümüyle mirasçı taraflara kaldığı çekişmesizdir. Dava miras payına yönelik olup, uyuşmazlık davacı Zehra Karatekin ve Mediha Kanioğlu'nun taşınmazda miras haklarının kalıp kalmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davalılardan İsmail oğlulları Ahmet, Hacımehmet ve Musa Karatürk davacıların miras paylarını satın aldıklarını ileri sürmüş ve bu konudaki Sulh Hukuk Mahkemesi'nce oluşturulan 27.4.1942 tarih 128/80 ve yine 14.4.1943 tarih ve 26/85 sayılı mahkeme kararlarına dayanmışlardır. Her ne kadar daire bozma kararında 14.4.1943 tarihli kararın kesinleştiğinin belirlenemediğine değinilmiş ise de karar Sulh Hukuk Mahkemesi'ne ait olup tarafların yüzlerine karşı verilmiş ve temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Miras hakkının diğer bir mirasçıya devrine ilişkin bu kesinleşmiş hükümler taraflarını bağlar. Gerçekten davacılardan Mediha Kanioğlu'nun dava konusu taşınmazlardaki dedesi Hacımehmet'ten gelen miras hakkını Ahmet, Hacımehmet ve Musa Karatürk isimli paydaşlara sattığı 14.4.1943 tarih 26/85 sayılı kesin hükümle belirlenmiştir. Bu itibarla adı geçen davacının diğer temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak davacı Zehra Karatekin'in anılan her iki kesin hükmün tarafı değildir. Böylece Zehra Karatekin ile bir kısım paydaşlardan pay satın alma davalı paydaş Ahmet Musa ve Hacımehmet arasında mirasçılık ilişkisi devam etmektedir. Hal böyle olunca bu konudaki içtihadı birleştirme kararı gereğince mirasçı Zehra, Ahmet Musa ve H. Mehmet arasında kazandırıcı zamanaşımı hükümleri uygulanamaz. Bu itibarla dava konusu taşınmazlarda Zehra Karatekin miras payı oranının belirlenmesi ve o miras payının Zehra adına tescil edilmesi gerekir.
Bundan ayrı davacılar Ahmet Karatürk tarafından onaylandığı belirtilen 3969 tarihli ibranameye dayanmışlardır. Mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmamıştır. Oysa ibranamenin aslının istenmesi diğer tarafa okunup diyeceklerinin saptanması belgenin kabul edilmemesi halinde geçerli olup olmadığının saptanması kapsamı olan taşınmazların tapulama sırasında kim adına tesbit edildiğinin ve dava konusu taşınmazlarda ilgili olup olmadığının belirlenmesi zorunludur. Ayrıca davacıların annelerinden kalan hakları olduğu ileri sürülmüş ancak bu yön üzerinde durulmamıştır. Eksik inceleme ile sonuca varılamaz. Bu nedenlerle mahkemece, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 25.11.1987 gününde bozmada oybirliği, nedeninde oyçokluğuyla karar verildi.