 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1987/464
K: 1987/912
T: 09.12.1987
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla, (Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi)nden verilen 14.3.1985 gün ve 813/71 sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 18.2.1987 gün, 1986/6-188 esas, 1987/107 karar sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra, gereği görüşüldü:
KARAR : Taşınmaz bir malın maliki temlik ettiği bu malını önceden sözleşme ile belirlenen koşullarla yeniden satın alma hakkını saklı tutmuş ise ortada vefa hakkının varlığından sözedilir. Bu koşullar satış bedeline, vefa hakkının süresine vs. ye ilişkin olabilirler. Vefa hakkı tapu siciline şerhedilirse ayni hak gücünü kazanır ve hakkın ilişkin bulunduğu süre içerisinde taşınmaz malı iktisap den herkese karşı ileri sürülebilir. Vefa sözleşmesi özel sözleşmelerden olup Medeni Kanunda bu konuda ayrıntılı düzenleme getirmemiştir. Satış sözleşmesiyle büyük benzerlikler gösterir. Diğer taraftan şu hususun da bu konuda özellikle belirtilmesi gerekir: Vefa hakkı şuf'a hakkı gibi kurucu (inşai) haklardan olup vefa hakkının kurulmasından sonra yani vefa hakkı sahibi ile borçlusu arasında bu yoldaki hukuki ilişkinin meydana gelmesinden itibaren hakkın kullanılmasında borçlunun herhangi bir yetkisinden söz edilemez. Vefa hakkı sahibi bu hakkı kulandığını borçlusuna açıklamasıyla birlikte mülkiyet hakkının vefa hakkı sahibine geçmesini sağlayan hukuksal durum meydana gelir. Vefa hakkının kullanılması da şuf'a hakkında olduğu gibi herhangi bir şekle tabi tutulmamıştır. Uygulamada noter aracılığı ile veya başka yazılı bir usulle kullanılması isbat kolaylığı açısından mütalaa olanmalıdır. Vefa hakkı, hakkın konusu olan malın yok olması, veya hak sahibinin feragatıyle, münhasıran hak sahibinin şahsı gözönünde tutularak vefa hakkı kurulmuşsa hak sahibinin ölümü sonucu veyahutta tapu siciline şerh edilmeme halinde malın üçüncü kişiye satılmasıyla birlikte vefa hakkı sona erer. Vefa hakkına ilişkin sözleşmede süre öngörülmüşse bu sürenin dolması veya şerh tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle hak düşer (Dr. suat BERTAN, Aynı Haklar, Ankara, 1976, Sh. 801 ve devamı).
Olayda herşeyden önce şu husus belirtilmelidir ki, vefa hakkı davacı Hazine tarafından süresi içerisinde kullanılmıştır. Bu yön tartışmasızdır. Akit tablosunda lüzumu halinde aynı bedelle T.C.D.D. İşletmesi'ne devredilmek ve bu husus temin etmek için Medeni Kanununun 660. maddesi uyarınca vefa hakkı tanımak ve aynı madde uyarınca tapu siciline kaydedilmek..." şeklindeki düzenleme, davacı Hazinenin vefa hakkının mutlak niteliğini ortadan kaldırmamaktadır. Davalı vefa hakkını kuran sözleşmeyi serbest iradesiyle yapmıştır. Ayrıca vefa hakkının ilişkin bulunduğu taşınmaz üzerinde davalının değeri çok yüksek tesisler kurmuş olması vefa hakkının kullanılmasını sınırlayıcı bir gücü haiz bulunamaz. Davalı vefa hakkının koşullarını önceden bilmekte idi; davranışının sonuçlarına katlanmak durumundadır. Kaldı ki davalı bu konuda sözleşmedeki koşulları da aşarak hareket etmiştir. Bu davranışı vefa hakkının kullanılmasını engelleme yolunda hukuki himaye isteğinde bulunamaz. Mahkemece bu hukuki müessesenin mahiyetiyle bağdaşmaz düşüncelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle HUMK.nun 440. maddesinde yazılı sebeplerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin (REDDİNE), 2790 sayılı Yasanın 2. maddesinin 3. fıkrası hükmünce takdiren (3.500.-) lira para cezasının ve (5.000.-) lira harcın düzeltme isteyendenalınmasına, 9.12.1987 gününde oyçokluğuyla karar verildi.