 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1987/371
K: 1988/51
T: 27.01.1988
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Düzce Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.12.1985 gün ve 1984/656-1987/676 sayılı kararın incelenmesi davalı Lütfü tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 7.5.1986 gün ve 5123-5347 sayılı ilamı: (.. Dava, muvazaa ve gizli bağış hukuksal sebeplerine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Olayda sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle belgelenmiş ya da karşı çıkılmadığı cihetle tartışmasız bulunan maddi olguların belirtilmesi yerinde olacaktır.
Taraflar baba bir, anne ayrı kardeştir. Davalılardan İsmail 1928 doğumlu Lütfi ise 1931 doğumludur. Birisi kasaplık diğeri çiftçilik yapmaktadır. Kasaplıkla iştigal eden davalı Düzce'de Ticaret Odasının kurulduğu 1956 yılında odaya da kaydolmuştur. Davalılar 19566, 1957 ve 1962 yıllarında birlikte dava dışı şahıslardan tapuda toplam 7000 lira bedel karşılığı satış suretiyle 3 parça taşınmaz satın almışlardır. Bu arada tarafların müşterek miras bırakanı babaları 8.9.1959 tarihinde 3671 m2 miktarındaki tapulu taşınmazını ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile davalılara temlik etmiştir. Muris bu temliki yaptığı 1959 tarihinde öldüğü 1977 tarihine kadar 18 yıl davalı evlatları ile birlikte oturup yaşamını sürdürmüştür.
1969 yılında kadastro sırasında bakma sözleşmesi ile muris tarafından temlik edilen tapu ile davalıların 1962 yılında satın aldıkları tapular birleştirilerek 233 ada, 6, 7 ve 8 parsellere 1956 yılında satın aldıkları tapuları 111 ada 9 parsele 1957 yılında satın aldıkları tapuları da aynı ada 21 parsele revizyon görmüştür. Davacı, dava konusu taşınmazların tapuda davalılara temlikinden yaklaşık 28 yıl murisin ölümünden 7,5 yıla yakın bir süre sonra 16.11.1984 günlü dilekçe ile açtığı temyize konu davada; miras bırakanın ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile davalılara yaptığı temlikin murisin akit tarihinde 50 yaşında ve özel bakıma muhtaç olmadığını vurgulayarak kendisinden mal kaçırma amacını sağlamaya yönelik bağış bulunduğu cihetle muvazaa ile illetli olduğunu, diğer taşınmazlara ait satış bedelinin ise satıcılarına muris tarafından ödenmesine karşın tapu sicillerinin yine kendisinden mal kaçırma düşüncesiyle yararlandırmak istediği oğulları davalılar adına oluşturularak gizli bağış yapıldığını bu nedenle gerek temliki sağlayan akdin tarafların gerçek iradesini yansıtmadığı gerekse örtülü bulunan bağış akdinde de şekle uyulmadığından geçersiz olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazlara ait tapuların pay oranında iptali ile adına tescilini istemiştir.
Hemen belirtmek gerekirki; bakma sözleşmesinin geçerliliği için bakım alacaklısının özel bakıma muhtaç bulunması koşulunun aranması eşler arasında yapılan bakıp gözetme sözleşmeleri içindir. Bu da devam eden evlilik birliği içerisinde eşlerin yek değerlerini bakıp gözetlemelerinin asli ve yasayayükümlülükleri bulunması gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar evladın, gücünün elverdiğince ebeveynine yardımda bulunması özel bazı şartların gerçekleşmesi durumunda yıpasal bir görev olabilerek düşünülebilirse de bu yardım ve bakım genelde yasal zorunluk olmaksızın daha ziyade insancıl yönü ağır basan belkide evrensel bir ahlak kuralıdır. Ne varki, baba ile evlat arasında yapılan bakıp gözetme sözleşmesinin geçerliliği için bakım alacaklısı babanın özel bakıma muhtaç bulunması ya da muayyen bir yaşın üstünde olması koşullarının aranmasına gerek yoktur. Olayda da bakım alacaklısı baba sözleşme tarihinde her ne kadar 50 yaşlarında ise de, dosyanın içeriğinden fiili çalışmayı terk ettiği ancak kurdukları işlerde kendi hesaplarına çalışan davalı oğulları üzerinde ve iş yerlerinde aile reisi ve baba olarak murakabesini sürdürdüğü anlaşılmaktadır.
Davalılar sözleşmenin yapıldığı tarihte 25 ve 28 yaşlarındadır. Kendi işlerinden sağladıkları gelirleri ile 7000 lira satış bedeli ödeme ekonomik gücüne sahip olduklarının kabulü olayların doğal akışına uygun düşeceği kuşkusuzdur. Davalılar bakım alacaklısı murisleri babalarına 18 yıl süre ile birlikte oturup bakıp gözettikleri ve bakım borrcunu yerine getirdikleri bir yana bakma sözleşmesi ile temlik edilen taşınmazla birlikte nizalı 111 ada 6, 7, 8 parsellere revizyon gören tapuyu sahibinden bizzat davalıların parasını ödeyerek satın aldığı da satıcı ve tanık beyanlarından açıkça anlaşılmaktadır. Ayrıca da savunmada ileri sürülmesine rağmen tahkik edilmeyen ancak bilahare mahkeme marifetiyle yaptırılan delil tesbitine ekli raporda halen miras bırakan adına kayıtlı bulunan 4 parça taşınmaz malın 300 milyon lirayı aşan bir değerde olduğu belirlenmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece, dava konusu taşınmazlara ait davalı üzerindeki kayıtların oluşmasında gerek bakıp gözetme sözleşmesinin muvazaa ile illeti olmadığı tarafların gerçek iradelerine uygun bulunduğu, gerekse gizli bağış olmadığı gözetilerek murisin ölümünden 7 yıl sonra açılan davanın reddi gerekirken maddi olguların yanılgılı değerlendirilmesi ile yazılı olduğu üzere kabul edilmesi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve pay oranında tapuya tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 19380 m2 yüzölçümündeki 111 ada 8 parsel, 19867 m2 yüzölçümündeki 111 ada 21 parsel ile 3691 m2 yüzölçümündeki 233 ada 6, 7, 8 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının muvazaa nedeniyle iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Yerel mahkemenin kabule ilişkin kararı Özel Dairenin yukarıya metni aynen alınan ilamı ile bozulmuş, mahkeme eski kararında direnmiştir.
Direnme kararını davalılar Lütfi ile İsmail temyiz etmiştir.
1 - Davalı İsmail'in temyizi yönünden; Yerel mahkemenin 11.12.1985 günlü kararını davalı İsmail temyiz etmemiş, fakat 18.2.1987 günlü direnme kararını temyiz etmiştir. Paya yönelik işbu tapu iptali davasında davalı İsmail'in direnme kararını temyiz hakkı yoktur. Bu nedenle adı geçenin temyiz dilekçesi reddedilmelidir.
2 - Davalı Lütfi'nin temyizine gelince; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda 1. Nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı İsmail'in temyiz dilekçesinin reddine oyçokluğu ile, 2 nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı Lütfi'nin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının BOZULMASINA, 27.1.1988 gününde oyçokluğuyla karar verildi.