Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1987/2-776
K: 1988/385
T: 30.11.1988
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil " davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 7. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen (... ) kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 19.4.1988 gün ve 1988/3375 - 4422 sayılı ilamiyle bazı gerekçelerle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosayadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
Dava, hibeden rücu nedenine davalı tapu iptali ve tescil'e ilişkin olup yerel mahkeme 1.4.1985 gün 1984/815 E.1985/240 K.sayılı ilamında "resmi bir hibe muamelesi kayıtlarda yoktur. Davacının bağışladığını söylediği daireler bağışlanmış değildir. Bağışlamadan rücu etmek olayımızda söz konusu edilemez. Davacı taraf bu dairelerin alınması için araba ve para verdiğini iddia etmektedir. Davacının söz konusu taşınmazların alınmasında katkısı olup olmadığı davamıza konu olmadığından incelemeye alınmamıştır. Dava tamamen bağışlamadan rücu sebebine dayalı tapu iptali davasıdır" gerekçesiyle davanın reddine, alacak davası açmakta davacının muhtariyetine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire 3.10.1985 gün 1985/5692-7808 sayılı ilamı ile "istek B.K.nun 244/2 maddesine dayalı hibeden rücu sebebiyle tapu iptaline ilişkin bulunduğuna göre B.K.nun 244/2 maddesi çerçevesinde delillerin değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir" gerekçesiyle bozmuş, yerel mahkeme bu bozmaya uyarak araştırma ve inceleme yapmıştır. Davacının iddiası sabit görülerek B.K.nun 244/2. maddesinin şartları oluştuğundan bahisle davanın kubulüne karar vermiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire kararı onanmış, karar düzeltme istemi üzerine aynen şu gerekçelerle kararı bozmuştur." İstek, davacı tarafından davalıya tapuda yapılan bağışın rücu sebebiyle iptaline ilişkindir. Tapu kaydında davacı tarafından davalıya yapılan bir taşınmaz bağışı ile ilgili kayda rastlanmamıştır. Davacı, davalının 3.kişiden satın aldığı taşınmazların alımı sırasında bedelin kendisi tarafından ödendiğini ileri sürdüğüne göre iddia gerçekleşirse davacı, ancak davalıya verdiği bedeli isteyebilir. Davacı taşınmazların tapusunun iptalini istediğine göre davanın reddi zorunlu olup hükmün bu sebeple bozulması gerekirken inceleme sırasında bu yön gözden kaçmış bulunduğu ve önceki bozma kararı kesin nitelikte olmadığı için bozmaya uyulmakla taraflar yararına kazanılmış hak doğmayacağı için davalının karar düzeltme isteğinin kabulü ile onama kararının kaldırılması ve hükmün bozulmasına karar verilmesi uygun düşer." Mahkeme önceki kararda direnmiştir.
9/5/1960 gün ve 21/9 sayılı içtihadı birleştirme kararı'nda açıklandığı üzere; bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verme yükümlülüğü meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmadan gösterilen esaslara aykırı bulunması usule uygun sayılamaz ve bozma sebebidir; meğer ki bu aykırılık sadece bozma kararında gösterilen bir usul kaidesine ilişkin bulunsun ve son kararın neticesini değiştirecek bir mahiyet arzetmesin. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir. Uzun yıllardan beri Yargıtay uygulamaları ve öğretide benimsenen usuli kazanılmış hak müessesesinin usul hukukunun dayandığı ana esaslardan biri olduğundan ve doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirmekle mahkemelerce görevinden ötürü ( re'sen ) dikkate alınmasının zorunlu olduğundan kuşku duyulmaz. Genel esaslar böyle olmakla beraber az önce değinilen 9.5.1960 günlü içtihadı birleştirme kararı usuli kazanılmış hak kuralına istisnai bir durum getirmiş ve şu esası benimsemiştir. Sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararı, Yargıtay'ın bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait kazanılmış hak esasının istisnası olarak, henüz mahkemede veya Yargıtay'da bulunan bütün işlere uygulanması gereklidir. Demek ki, bu içtihadı birleştirme kararında benimsenen hukuki esasların sonucu olarak, mahkemece Yargıtay bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulu kazanılmış hak karşısında, sonradan bir içtihadı birleştirme kararı çıkarsa bu son içtihadı birleştirme kararının uygulanması icabedecektir.
Usule ait kazanılmış hak kuralına diğer istisnai bir durum da 4.2.1959 gün ve 13/5 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile görev konusunda getirilmiştir. Bu son karara göre; Yargıtayca bir kararın bozulması ve mahkemenin bozma kararına uyması halinde bozulan kararın bozma sebeplerinin kapsamı dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, davaların uzamasını önlemek maksadıyla kabul edilmiş çok önemli bir usuli hükümdür. Bu cihetin bozma kapsamının şumulü dışında kalması da iki şekilde olabilir. Ya o cihet açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş fakat dairece itiraz reddedilmiştir yahut da onu hedef tutan bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen dosyanın Yargıtay Dairesince incelendiği sırada dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün bulunduğu halde o cihet dairece bozma sebebi sayılmamıştır. Her iki halde de o konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemece uyulmuş olması, tarafından biri lehine usuli kazanılmış hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme ne de Yargıtay halele uğratabilir. Zira genel kazanılmış hakkın tanınması da kamu düzeni düşüncesiyle kabul edilmiş bir esastır. Lakin, vazife konusunda usuli kazanılmış hak prensibinin kayıtsız şartsız uygulanması usulün az önce açılan mutlak hükmünün değiştirilmesi neticesini doğuracaktır ki, söz konusu maddenin yazılışı ve kanuna konuluş gayesi itibariyle böyle bir netice kaideten caiz görülemez. Ancak ileri görülen görevsizlik itirazının Yargıtay dairesince reddi ve kararın başka sebeplerden bozulması ve bozmaya uyulması halinde davanın yine görevsizlik sebebiyle reddi yoluna gidilebilmesi, usul hükümlerinin esas gayesini haleldar edebilecek bir mahiyet arz edeceği cihetle haddi zatında nadir olan böyle bir durumda istisnai olarak Kanunun 7. maddesinin tatbikini kabul etmemek, menfaatler vaziyetine gereği gibi uygun düşecektir. Bu gerekçelere dayanıldıktan sonra 4.2.1959 tarihli içtihadı birleştirme kararında kural olarak usuli kazanılmış hak kuralının görev konusunda uygulama yeri olmayacağı ve duruşmanın bittiği bildirilinceye kadar görevsizlik kararı verilebileceği esası benimsenmiştir.
Yargıtay bozma ilamına uyulmakla meydana gelen usuli kazanılmış hak kuralı usul hukukunun ana esaslarından olmakla ve Yargıtayca titizlikle gözetilmekle birlikte bu kuralın açık bir maddi hata halinde dahi katı bir biçimde uygulanması bazı Yargıtay kararlarında adalet duygusuyla, maddi olgularla bağdaşmaz bulunmuş ve dolasıyla giderek uygulamada uyulan bozma kararının her türlü hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında maddi bir hataya dayanması halinde usuli kazanılmış hak kuralının hukuki sonuç doğurmayacağı esası benimsenmiştir. Örneğin bozma kararının, dava konusu taşınmazın her türlü değerlendirmenin dışında, tartışmaya yol açmayacak bir açıklıkla tapulu olduğu bir gerçek iken, tapusuz olduğu esasına dayanılarak yapılmış olması halinde olduğu gibi. (Usuli kazanılmış hakkın maddi hataya dayalı bozmaya uyma halinde hukuki sonuç doğurmayacağı hakkında Hukuk Genel Kurulu' nun kararları: 15.10.1986 gün ve 491/876 sayılı kararla uyulan bozma kararında taşınmaz malın satış tarihi ile noterden gönderilen ihtarname tarihinin yazılı delillere rağmen yanlış belirlenmesi; 14.3.1986 gün ve 714/246 sayılı kararla tanık listelerindeki tanık isimlerinin yanlış belirlenerek sonuca gidilmesi 9/4/1986 gün ve 61/376 sayılı kararla dava tarihinde reşit olan çocuğun adının yanlış belirlenmesi hellerinde Daire bozma kararlarının maddi hataya dayandığı kabul edilerek usuli kazanılmış hak kuralı Hukuk Genel Kurulunca uygulanmamıştır ).
20.1.1988 gün 249/28 sayılı kararla:
Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle iptal ve tescil davası mahkemece 15.10.1981 günlü kararla murisin sağlığında tasarruf hakkında gabine dayanarak iptal davası açıp davacının da ayrıca daha önce tenkis davası açmakla intikalin sıhhatini kabul etmiş olduğu ve bu hususun kesin delil niteliğini kazandığı, şimdi bunun aksine akdin gerçekte mevcut olmadığı yolundaki iddianın dinlenemeyeceği gerekçesiyle reddedilmiştir. Temyiz üzerine 1. Hukuk Dairesi 16.2.1982 günlü kararla "Dava muvazaa nedenine dayanan iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı miras bırakanın davalılara tapuda satış göstermek suretiyle yaptığı temlikin gerçekte bağış olduğundan bahisle, muvazaa nedeniyle iptalini istemiştir. Önceki açılan davalarda dayanılan hukuksal nedenler bu davada dayanılan hukuki nedenle aynı olmadığına göre olayda kesin hükmün varlığından söz etmek olanaksızdır. O halde davanın niteliğine göre uyuşmazlığın 14.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı inançları birleştirme kararında saptanan ilkeler çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği düşünülmeden yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir" gerekçesiyle kararı bozmuştur. Bu karara karşı davalılar vekili, davacı tarafın daha önce satışın geçerli olduğunu kabul ile tenkis davası açtığını, bu tenkis davasının reddedilerek kesinleştiğini, bu durum karşısında davacının muvazaaya dayalı iptal ve tenkis davası açamayacağını ileri sürerek karar düzeltme yoluna başvurmuş, bu istek 1.Hukuk Dairesi'nin 18.6.1982 günlü kararıyla reddedilmiştir. Bozmaya uyan yerel mahkeme işin esasını incelemiş ve sonuçta davacının payı oranında iptal ve tescile karar vermiştir. Davalılar vekilinin temyizi üzerine 1. Hukuk Dairesi, kararı, 28.5.1985 gününde şu gerekçelerle bozmuştur: "Davacı ortak miras bırakanın kendi miras payını ortadan kaldırmak amacı ile davalı mirasçılarına görünürde satış yolu ile yaptığı taşınmaz mal temlikinin örtülü bağış olup mavazaa ile illetli bulunduğundan bahisle iptal ve tescil istemiştir. Açıklanan bu içeriği ile dava B.K.nun 18.maddesinden kaynaklanmaktadır. Mahkemece bu temliki tasarruf için miras bırakanın sağlığında açıp red ile sonuçlanan gabin hukuksal nedenine dayalı dava ile davacı tarafından bundan önce tenkis isteği ile açılıp red edilerek kesinleşen davaların temyize konu dava için kesin hüküm veya en azından kesin delil oluşturacağından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karar dairenin 16.2.1982 tarih 211 - 1486 sayılı ilamı ile; (...önce açılan davalarda dayanılan hukuksal nedenler ile bu davada dayanılan hukuki nedenler aynı olmadığına göre olayda kesin hükmün varlığından söz etmek olanaksızdır. ) gerekçesi ile bozulmuş, bozmaya uyan mahkeme, bu kere muvazaa iddiasının kanıtlandığını kabul ila davacının payı oranında iptal ve tescile karar vermiştir. Başka bir olaya ait Dairenin 1985/1012246 sayı, 26.2.1985 günlü ilamında da vurgulandığı üzere, (Mirasbırakanın gerçekleştirdiği temliki tasarrufa karşı mirasçının kendi miras payına dayanarak B.K.nun 18.maddesinden kaynaklanan muvazaa nedeni ile iptal veya M.K. 'nun 502 ve sonraki maddeleri gereğince tenkis isteğinde bulunabilmesi mümkündür. İleri sürülüş biçimleri, hukuksal dayanakları ve kapsamları birbirinden farklı olan bu iki dava türü, ayrı iki davaya konu olabileceği gibi aynı davada kademeli olarak da ortaya konulabilir. İki ayrı davada ileri sürülmeleri halinde bunlardan birinde verilecek hüküm diğeri için kesin hüküm teşkil etmeyeceği gibi bu iki istek hakkında derdestlik itirazı da dinlenemez. Bu nedenle yerel mahkemenin bozmadan önceki kararında özellikle önceki tenkis davasının işbu muvazaa iddiasına dayalı dava için kesin hüküm oluşturacağına ilişkin kabulünde isabet yoktur. Ne var ki tenkis davaları, geçerli temliki tasarruflar, muvazaaya dayalı iptal davaları, aksine temelde geçersiz tasarruflar, için söz konusudur. Davacının önceden açıp temyiz bozmasından da geçerek kesinleşen red ile sonuçlanmış tenkis istekli 1978/357 esas sayılı davasında, miras bırakanın dava konusu 874 no.lu parseli için gerçekleştirdiği temlikin geçerli bulunduğu, ne var ki tasarrufun davacının saklı payını aşmadığı, bu cihetle tenkisin söz konusu olmayacağı olgusu kesinleşmiştir. Bu olgunun anılan davanın yanı "tarafı" olması nedeni ile davacıyı bağlayacağı kuşkusuzdur. Bu itibarla davanın reddine ilişkin yerel mahkemenin ilk kararı, açıklanan bu gerekçeler ile doğru olup, 16.2.1982 günlü bozma açık maddi hataya dayalıdır. Bu tür bozmaya uyulmuş olmasının yanlar için usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı yargısal uygulamalar gereğidir. Hal böyle olunca, dava konusu 874 parsel nolu taşınmaza ilişkin olarak 1978- 357 esas sayılı tenkis davasında yanların miras bırakanı tarafından yapılan temlikin geçerli işlem bulunduğunun kabulüne ilişkin olgunun temyize konu davasında davacıyı bağlayacağı gözönünde bulundurularak davanın reddine karar varilmesi gerekir iken kabulü doğru değildir. ) Yerel Mahkeme bu son bozmaya karşın direnmiş, direnme kararını davalılar temyiz etmişlerdir. Bu olayda da Hukuk Genel Kurulu maddi hataya dayalı bozma niteliği görmemiş, usuli kazanılmış hak kuralını uygulamıştır. ( H.G.K.nun 20.1.1988 gün 249/28 sayılı kararı ).
Burada şu husus özellikle belirtilmelidir ki, bozma kararında hukuki yönden bir değerlendirme yapılmış veya deliller belli bir doğrultuda değerlendirilerek bir bozma kararı verilmiş ise, bu bozmaya uyulması halinde, bozmayı yapan Daire hukuki görüş değiştirse veya delil değerlendirmesinin yanlış olduğunu sonradan benimsese dahi burada maddi hatadan söz edilemeyeceğinden usuli kazanılmış hakkın doğduğunun kabulü gerekir. Ancak, Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç her türlü değer yargısının dışında hiç bir suretle başka biçimde yorumlanamayacak tartışmasız bir maddi hataya dayanıyorsa ve onunla sıkı sıkıya bağlı ise o takdirde usuli kazanılmış hak kuralı hukuki sonuç doğurmayacaktır.
Olay yukarıdaki esaslar içerisinde değerlendirildiğinde görülmektedir ki uyulan bozma kararının her hangi bir maddi hataya dayandığından söz edilemez. Yapılacak değer yargılarına göre sonucu değişebilecek hukuki bir değerlendirmeye yer verilmiş ve buna göre ilk bozma yapılmış, mahkeme de bu bozmaya uymuştur. O halde, bozma kararına uyulmakla orada açıklanan biçimde araştırma ve inceleme yapılması ve gene orada benimsenen hukuki esaslar uyarınca karar verilmesi konusunda usuli kazanılmış hak doğduğundan direnme uygun bulunmakla işin esasına ilişkin temyiz itirazları incelenmek üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan işin esası incelenmek üzere dosyanın 2. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini