Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:1987/11-836
K:1988/402
T:11.05.1988
* ORTAKLIĞIN TESBİTİ
ÖZET:Davacı, pay sahipleri defterinde kayıtlı olmadığına ve davalı şirketin hamiline yazılı hisse senetlerinin tamamı ortaklara dağıtılmış bulunduğuna göre,
ortaklığın tesbiti davasının reddi doğrudur.
(YİBK., 7.7.1965 gün ve 5/5 s.)
Taraflar arasındaki "ortaklığın tesbiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Niğde Sulh Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 16.6.1986 gün ve 1983/703-1986/687 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 18.3.1987 gün ve 1986/7595 1987/1593 sayılı ilamiyle; (... Toplanan delillere, bilirkişi raporu içeriğine ve esasen mahkemenin kabulüne göre davacının ortaklığı sabit olmuştur.
Mahkemenin davacının ortak olduğunu kabul eden gerekçe bölümü davalı tarafından temyiz edilmemekle davacının davalı şirkete ortak olduğu hususu ayrıca kesinleşmiş bulunmaktadır. Şirket paylarının tamamıyla dağıtılmış olduğu ve davacıya pay verilemeyeceği hususu dava dışı bir konu olup bu gerekçe ile davanın reddi doğru değildir. Zira bu husus hükümden sonra davacının fiilen pay istemesi durumunda gözönüne alınacak bir husustur. Bu durumda mahkemece davacının yatırmayı taahhüt ettiği ve kısmen yatırdığı (25.000) lira sermaye payı karşılığı şirkette ortak olduğunun kabulü ve tesbiti gerekirken yazılı şekilde davanın reddi yolsuzdur...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle bozmadan sonra toplanan delillerle davacının pay sahipleri defterine kayıtlı olmadığı ve davalı şirketin hamiline yazılı hisse senetlerinin tamamının ortaklara dağıtılmış bulunduğunun anlaşılmasına göre usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
Sonuç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA) ve (1.000) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 11.5.1988 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Davacı, davalı şirkette ortak olduğunun tesbitini istemiştir. Bu Yargıtay içtihatları ile de kabul edilmiş bir müsbet tesbit davasıdır. Davanın koşulları haiz bir müsbet tesbit davası olduğu, esasen gerek mahkemenin gerekse, Dairemizin bozma kararlarında benimsenmiş olup uyuşmazlık konusu değildir.
Mahkeme ilk kararında davacının ortak olduğunun tesbitine karar vermiş, Dairemizce mahkemenin kararına dayanarak yaptığı belgelerdeki imzaların tahkiki bazı belgelerin celbedilmesi gibi eksik gözüken bazı noktalardan karar bozulmuş, mahkemece bu eksiklikler giderilmiş, giderilen bu hususlar davacı lehine tecelli etmiştir. Örneğin, şirket yevmiye defterinde 25 adet hisse için şirketin davacıya borçlandırıldığı kaydının mevcut olduğu, 17.2.1972 günlü tahsilat makbuzu ile 27.8.1977 günlü ödeme hakkında yazılan mektuptaki imzaların şirket yönetim kurulu başkanına ait olduğu, davacının dört genel kurula çağrıldığı ve Haziran cetvellerinde adının bulunduğu tesbit edilmiştir. Bu surette ortaklığın kabulüne ilişkin mahkemenin ilk kararının dayandığı deliller, daire bozma kararı istikametinde araştırılmış, dava yönünden daha kuvvet kazanmış hale gelmiş olmalarına göre mahkemece yine ortaklığın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksine karar verilmesi usulsüzdür.
Ancak Dairenin ilk bozma kararındaki bir cümlenin mahkemeyi davanın reddine yönelttiği ve Yüksek Genel Kurulun da aynı gerekçeyle mahkeme kararını onadığı anlaşılmaktadır. Gerçekten 6.6.1983 günlü Daire bozma kararında, bize göre yine gereksiz olarak, "... bozmayı gerektirdiği gibi, davacının 25.000 TL.'yı yatırdığı sabit olsa dahi davalı şirketin sermayesi karşılığı bütün hisselerinin mevcut pay sahiplerine dağıtılmış olması halinde davacının ortaklığının tesbitinin mümkün olup olmadığı üzerinde durulmamış olması da bozmayı gerektirmiştir," denilmiştir.
Bir kere işbu bozmaya mahkemece uyulmuş olması, davacıya verilecek pay kalmamış olması halinde kesin olarak davayı reddetme sonucunu doğurmamaktadır. Dairemiz bozma kararı, bu konuda da mahkemenin düşünmesi gerektiği belirtmek amacına yöneliktir. Mahkemenin konu üzerinde durdukları sonra pay kalmamış olmasının davanın reddi için bir neden olmadığına da karar vermesi mümkündür.
Diğer yandan, dava bir tesbit davasıdır. Tesbit davalarının amacı bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının tesbitidir (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. 1, 1979, Sh. 908-910; Prof.Sabri Şakir ANSAY, Hukuk Yargılama Usulleri, 1950, sh. 191; Prof. İlhan POSTACIOĞLU Medeni Usul Hukuku Dersleri 1966, sh. 190). Her türlü hukuki ilişki tesbit davası konusu olabilir. (Eda davası açma imkanı olmamak kaydıyla); bir şirkete ortak olduğunun tesbit davaları için verilen klasik örneklerden biridir (Prof. Dr. Baki KURU, age., C: 1, 1979, sh. 912).
Diğer yandan HUMK.nun 389. maddesi gereğince hükümlerin taraflara tahmil ve bahsedilen vazife ve hakları şüphe ve tereddütü mevcut olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılması gereklidir. Diğer bir deyimle hükümlerin açık ve kabili infaz (icra) almaları gereklidir (Prof. Baki KURU, age., 1980, sh. 2098).
Ancak bu hükmün, infazı mümkün olan (eda davası gibi) davalar için düzenlendiği açıktır. Tesbit davalarında hükmün infaz (icra) edilecek bir bölümü yoktur (harç ve yargılama giderleri hariç), tesbit davalarında değindiğimiz gibi sadece bir hukuki ilişkinin var olup olmadığını tesbit edilmekle yetinilir ; Ancak, bu niteliği itibariyle de tesbit davaları eda davalarının öncüsü durumundadır; esasen, tesbit davalarında yalnız tesbit hükmü verilebilir. Ayrıca eda hükmü de tesis edilemez. Zaten tesbit hükmünde eda emri bulunmadığı için, tesbit hükmü icra yoluyla icraya konamaz (Prof. Baki KURU, age., C. 1, sh. 810-912, 934, 935; Prof. ANSAY, sh. 196). O halde tesbit hükümlerinde hükmün kabili icra (infaz) olup olmadığının araştırılması mümkün değildir. Zira bunların infazı sözkonusu değildir. Tesbit davası eda davasının öncüsü olduğu için, eda davası açıldığı takdirde, işbu eda davasının infazının mümkün olup olmadığı o eda davasında düşünülecek bir husustur.
Tesbit davalarında edaya ilişkin hüküm tesisi, talebi aşmak ve binnetice HUMK. nun 74. maddesine aykırı bir davranış olacağı gibi (Prof. Baki KURU, age., C. 1, 1979, sh. 934) bu hususun araştırılması dahi talebi açmak niteliğinde olup, ayrıca tesbit davasının açıklanan niteliğiyle de kabili telif değildir.
Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında kabili infaz olmadığı için davası reddedilen davacının tazminat davası açabileceği görüşü ileri sürülmüştür.
Tesbit davası reddedilen ve bu suretle şirkete ortak olmadığı kesin hüküm halini alan kişinin şirkete karşı nasıl tazminat davası açabileceğini anlamak güçtür.
Oysa, aksine, ortak olduğuna dair tesbit hükmüne dayanarak davacı, şirkete karşı kendisine pay senedi verilmesini bir eda davası ile istediği takdirde işte o zaman bu davanın kabili infaz olup olmadığı araştırılarak ve mümkün olmadığı sonucuna varılırsa, ancak bu halde davacının tazminat isteme hakkı doğabilecektir.
Sonuç : Tüm bu nedenlerle infazının mümkün olmadığından bahisle tesbit davasının reddine dair direnmeye karar veren mahkeme kararın bozulması gerektiği kanaatiyle çoğunluğun onama görüşüne karşıyım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini