Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1987/10-611
K: 1988/249
T: 16.3.1988
506/m.26
Taraflar arasındaki "rücuan alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1. İş Mahkemesince davanın kısmen reddine dair verilen 30.12.1986 gün ve 1985/850 E. 1986/1208 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 28.4.1987 gün ve 1987/1064-2524 sayılı ilamı: ( ... Kurumu rücu alacağının tavanını teşkil eden miktarın belirlenmesinde hükme esas tutulan hesap bilirkişi raporundan, hak sahiplerinden eşin destek süresi, zararlandırıcı sigorta olayı tarihindeki bakiye yaşam süresine kadar 39 yıl 4 ay kabul edilmesine rağmen hesaplamanın, daha uzun süreye göre yapılması isabetsizdir.
Sigortalının hak sahiplerine davalılar tarafından dava dışı olarak ibraname ile yapılan ödemeler, tavan hesabında maddi tazminat miktarından indirilemez. Mahkemece, bu ilke ilamda belirtilmesine rağmen, kabulden farklı olarak hak sahibi erkek çocuğu bakımından, dava dışı ödemenin indirilmesiyle bulunan miktara hükmedilmesi yerinde değildir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 26. maddesi haleflik ilkesine dayanır. Kurumun rücu hakkı, sigortalı ya da hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebilecekleri tazminat miktarı ile sınırlıdır. Hak sahiplerinin destekten yoksun kalma zararı da maddi zarar niteliğinde olup kavram itibariyle umumi zarardan ayrılmamaktadır. Yani, destekten mahrumiyet zararı da muayyen bir şahsın mal varlığının, zararlandırıcı sigorta olayından önce ve sonraki vaziyetleri arasında oluşan farktan ibarettir. Başka bir anlatımla, haksız fiilin işlenmesi halinde mal varlığı hangi durumda bulunacak idiyse o durumla haksız fiil işlendikten sonraki durum arasındaki fark zararı oluşturur.
Zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmemesi halinde rapor tanzim tarihine kadar hak sahiplerinden her birinin ne miktar destek görecekleri belli olduğuna göre, gerçek belli iken varsayıma gidilemez. Rapor tanzim tarihine kadar her bir yıl için ayrı ayrı saptanan destek kayıp miktarlarına, olay tarihinden itibaren faiz yürütülmek suretiyle destekten yoksun kalınan miktar arttırılamayacağı gibi, iskonto oranı uygulanmak ya da olay tarihinden sonraki yıllar için gerçekleşecek destek zararına, zarar gerçekleştiği tarihte ödenmediği takdirde faize hükmedilmesi gerektiği halde, uygulamada, haksız fiil tarihinden itibaren faize hükmedildiği, olay tarihinden zararın gerçekleştiği tarihe kadar tahsil edilen faizin haksız iktibasa neden olduğu görüşü ile olay tarihi ile rapor tarihi arasındaki yıllar destek kayıp miktarları için 19.12.1984 tarihine kadar ki seneler hakkında % 5, sonraki seneler için % 30 oranında hesaplanacak faiz tutarları indirilmek sureti ile de tavanın, gerçek destek kaybı zararından daha az tesbiti cihetine gidilemez.
İskonto, vadesi gelmemiş bir borcun vadesinden önce ödenmiş olması, alınan paranın vadeye kadar değerlendirilme olanağının bulunması nedeni ile borcun haksız iktisaba imkan vermeyecek oranda indirilmesidir. Rapor tanzim tarihine kadar sene be sene hesaplanan destek zararı, tazmin sorumluları tarafından hak sahiplerine henüz ödenmemiş bulunduğundan vadesinden önce ödenmiş bir borçtan söz edilemez. Dolayısıyla, rapor tanzim tarihine kadar bu şekilde saptanan destekten yoksun kalınan miktarlar iskontoya tabi tutulamaz. Aksinin kabulü, vadesi gelmiş ve henüz ödenmemiş bir borcun iskontaya tabi tutulması olur ki, iskonto kavramı ile bağdaştırılamaz. Ayrıca işveren ve haksız fiil faillerinin sebepsiz zenginleşmesi, hak sahipleri, ya da, kurumun bir kesim hakkının, işveren, ya da haksız fiil faillerine bırakılması sonucunu doğurur ki, bu sonuç adalet ve nesafet kuralları ve hukukla bağdaştırılamaz.
Olay tarihinden yıllar sonrası için yoksun kalınan destek zararı miktarına, olay tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması nedeniyle tavanın faiz oranında netleştirilmesi gerektiği görüşüne gelince; destekten yoksun kalma zararının gerçekleştiği andan itibaren desteğin ölümünden sorumlu olan kişi tazmin mükellefiyeti altına girer. Bu mükellefiyetin yerine getirilmesindeki gecikme süresi için borçlu ayrıca faiz ödemek zorundadır. Demek oluyor ki, faizin işlemeye başladığı an zararın doğduğu andır ( Tekinay ölüm sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatı S. 229 ) Ölüm tarihinden itibaren hak sahipleri destekten yoksun kalmış olmaları nedeniyle zarar ölümle birlikte doğmuştur. Destek zararlarının ölüm tarihinden muayyen bir süre sonra başlaması söz konusu değildir. Bu bakımdan davanın belirlenmesinde murisin geliri ile bu gelirden hak sahiplerine ayrılacak pay etkili olup alacağın fer'isi sayılan faizin ise tavanı etkilemiyeceği, açık-seçiktir. Üstelik faiz isteğe bağlı olduğundan haksahipleri tarafından dava açılıp açılmayacağı, dava açılması halinde de faiz istenip istenmeyeceği bilinmemektedir. Kaldı ki, faiz istenmesi ve aksi görüşün kabulü halinde de tazmin sorumluları tarafından ödenecek miktar netleştirilmiş miktar ) olacağı ortadadır. Bu nedenle, rapor tarihinden önceki yıllara ait zarar hesabında, faiz oranlarına göre netleştirilmiş miktarın değil destekten yoksun kalınan miktarın aynen alınması gerekir.
Federal Mahkeme, iratların hüküm tarihinde sermayeye çevrilmesi ve ölüm tarihi ile hüküm tarihi arasında geçecek süre içinde zararın somut olarak hesap edilmesi yolundaki ( jdt. 952 I 304 ) içtihadı, haksız fiilden zarar gören kişinin ölmeyip devamlı sakat kalması halinde halen sürdürmekte olmasına rağmen, ölümler halinde, iratların sermayeye çevrilmesinde ölüm tarihinin esas alınması gerektiği şeklinde değiştirmesi ise de, ( jdt. 959 I 444 - 445 ) bu değişiklik ölen desteğin haksız fiil olmaması halinde ölüm tarihi ile hüküm tarihi arasında mutlaka sağ kalmayacağı ve gerek ortalama yaşama hadlerine gerekse ekonomik faaliyet sürelerine dair olan istatistikler ölüm tarihindeki yaşlara göre düzenlendiği için iradların sermayeye çevrilmesi de bu tarih esas tutularak yapılması gerektiği görüşünden kaynaklanmaktadır. Zararın tesbitinde esas alınacak tarihle bu konunun aynı şeyler olduğu hayata ve beden tamlığına karşı işlenen haksız fiillerde zararın gerçek miktar ve kapsamı zamanla daha iyi anlaşılabileceğinden zararın tesbitinde mümkün olduğu kadar geç bir tarihin esas alınması gerektiği ortadadır ( Tekinay A.g.e.s. 201, 226, 227 ). Gerek Federal Mahkemenin anılan içtihadları gerekse bu içtihadlarla ilgili görüşler ( Kudat Cismani Kazalardan Doğan Zararlar Nasıl Değerlendirilir. S. 148 ) bağlanan gelirlerin peşin değerinin hesaplanması ile ilgili olup, zararın, başka bir anlatımla, destekten yoksun kalınan miktarın saptanması ile ilgili değildir. Bu bakımdan aradaki farkın gözden uzak tutulmaması gerekir.
Mahkemece, açıklanan ilkelere ters düşer şekilde düzenlenmiş rapora dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usule ve yasaya aykırıdır.. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve usulün 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/son maddesi gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 1 - Özel Daire bozma kararının 3 sayılı bendinde ibranamelere ilişkin olarak sevkettiği bozmaya karşı hesapların belirtilen ilke doğrultusunda yapıldığının anlaşılması nedeniyle direnme uygun bulunmaktadır.
2 - Diğer yönlerden; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, dayandığı gerektirici nedenlere göre mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle direnme kararının 2 sayılı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA 16.3.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini