Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1987/526
K: 1988/57
T: 22.02.1988
DAVA : 2863 Sayılı Kanuna muhalefetten sanıklar Bayram Sungur, Ahmet Ali Şentürk, İbrahim Başbuğ, Erdoğan Atak, Edip Tellioğlu, Suat Öztekin, Mehmet Altuniş, Atilla Başbuğ, Ayla Başbuğ, Ümmü Sungur, Mehmet Çevikbaş ve Yusuf Arıcıoğlu ile rüşvet vermekten ayrıca sanıklar Bayram Sungur ve Atilla Başbuğ'un yapılan yargılamaları sonunda; sanıklardan Bayram Sungur, Ahmet Ali Şentürk, İbrahim Başbuğ, Erdoğan Atak, Atilla Başbuğun hükümlülüklerine, sanık Ayla Başbuğ hakkında ceza tertibine yer olmadığına, sanıklardan Erdoğan Atak, Suat Öztekin, Mehmet Altuniş, Atilla Başbuğ, Ümmü Sungur, Mehmet Çevikbaş ve Yusuf Arıcıoğlu'nun üzerlerine atılı diğer suçlardan beraatlerine, sanık Edip Telli ve Fuat Aydıner hakkındaki dosyanın firarda olmaları sebebiyle tefrikine dair Elmalı Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 26.12.1986 gün ve 22-160 sayılı hüküm, C.Savcısı, katılan vekili ve mahkum olan sanıklar vekillerinin temyizleri üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2.10.1987 gün ve 2722-3876 sayılı ilamiyle kısmen onanmış kısmen bozulmuştur.
C.Başsavcılığnın; CMUK.nun 322. maddesince Özel Daire kararının kaldırılarak hükmün mahiyeti aşağıda özetlenen itiraz yazısında belirtilen nedenlerle bozulmasını isteyen 18.11.1987 gün ve 160 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa aykırı davranışta bulunmak ve rüşvet vermek suçundan sanık Bayram Sungur, İbrahim Başbuğ, Ahmet Ali Şentürk, Atilla Başbuğ, Ayla Başbuğ, Ümmü Sungur, Mehmet Çevikbaş, Fuat Aydınar, Erdoğan Atak, Edip Teli, Yusuf Arıcıoğlu, Suat Öztekin, ve Mehmet Altuniş hakkında açılan kamu davası sonunda;
"1 - Gıyaben tutuklu bulunan, gıyabi tevkif müzekkereleri infaz edilemeyen ve yurt dışında oldukları anlaşılan sanıklar Fuat Aydıner ve Edip Telli hakkındaki davanın tefrik edilmesine,
2 - Sanıklar Bayram Sungur, Ahmet Ali Şentürk ve İbrahim Başbuğ'a 2863 Sayılı Yasanın 74, 67, TCK.nun 59. maddeleri, Bayram Sungur'a ayrıca TCK. 220, 223, 59. maddeleri uygulanmak suretiyle, sonuç olarak ve içtima sonucu sanık Bayram Sungur'un sekiz ay ağır hapis onüç ay ongün hapis ve 45.833 lira ağır para cezası, Ahmet Ali Şentürk ve İbrahim Başbuğ'un onaray ağır hapis, ve 41.666 şar lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına;
3 - Erdoğan Atak'ın 2863 Sayılı Yasanın 68, TCK. 65, 59. maddeleri gereğince iki yıl bir ay ağır hapis ve 41.666 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına; adı geçen sanığın 2863 Sayılı Yasanın 67. maddesine aykırı davranışta bulunmak suçundan beraatine;
4 - Sanıklardan Atilla Başbuğ'un, TCK. 223, 59. maddeleri gereğince üç ay on gün hapis ve 4.166 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, adı geçen sanığın diğer suçlarından beraetine;
5 - Sanık Ayla Başbuğ'un eylemi suç eşyalarını saklamaktan ibaret olduğundan ve TCK.nun 296/son maddesi gereğince eylem cezayı müstelzim bulunmadığından ceza tertibine mahal olmadığına;
6 - Sanıklardan Suat Öztekin, Mehmet Altuniş, Ümmü Sungur, Mehmet Çevikbaş, Yusuf Arıcıoğlu'nun üzerlerine atılan tüm suçlardan beraetlerine;
Elmalı Adli Emanetinin 1985/46 sırasında kayıtlı suçta kullanılan dedaktör, keza suçtan elde edilen ve para ile alınan altınlar, keza suç konusu olay ile ilgili olan 58.700.000 liranın 2863 Sayılı Yasanın 68/son fıkrası gereğince ve keza TCK.nun 36. maddesi gereğince zoralımına, suç konusu bulunmayan eşyaların sahiplerine iadesine,
Keza Emanette bulunan Kültür Tabiat Varlıklarının 2863 Sayılı Yasanın 68/son maddesi ve 2863 Sayılı Yasa ile ilgili yönetmelik gereğince Antalya Müze Müdürlüğüne teslimine;
Müdahilin maddi ve manevi tazminat hakkının saklı tutulmasına" ilişkin hükmü, Özel Daire:
"1 - İncelenen dosya münderecatına göre: Sanıklar İbrahim Başbuğ, Bayram Sungur ve Ahmet Ali Şentürk'ün, 1984 yılı Nisan ayı içerisinde Elmalı İlçesi Bayındır Köyün de müdahil Mehmet Sarıcı'ya ait tarlaya giderek burada def'ine bulmak amacı ile dedektörle araştırmaya giriştikleri ve cihazın verdiği işaret üzerine kazı yapıp ve kazıdan çok sayıda tasnif-tescile tabi müzelik değeri haiz sikkeler elde ettikleri ve bunları Elmalı'da ikamet eden sanık Ayla Başbuğ'un (Sanık İbrahim Başbuğ'un kızkardeşi) evine götürüp hep birlikte temizledikleri, sayıp paketledikleri ve içlerinden ayırdıkları birkaç adet sikkeyi Antalya'da Kuyumcu sanık Mehmet Altuniş'e sattıkları ve bu satıştan sağlanan para ile sanık İbrahim Başbuğ ve Bayram Sungur'un İstanbul'a giderek yanlarına numune diye aldıkları bazı sikkeleri göstermek suretiyle sanık Fuat Aydıner ve daha sonra da sanık Erdoğan Atak'la temasa geçtikleri, gerekli görüşmelerin hitamından sonra Antalya'ya avdet ettikleri, akabinde Antalya'ya gelen bu iki şahısla aynı konuda görüşmeler yaptıkları ve sikkelerin tamamını onlara gösterdikleri; firarı sanık Fuat Aydıner'in sikkelerden bir kısmını şahsı için satın aldığı, geri kalanların ise davet üzerine ve Suat Öztekin tarafından kullanılan bir otomobile binerek ve istenilen külliyetli miktardaki parayı hamilen gelen Yusuf Arıcıoğlu ile, sanık Fuat Aydıner ve sanık Erdoğan Atak tarafından birlikte satın alındığı ve adı geçen sanıkların sikkelerle birlikte İstanbul'a dönerek firari sanık Edip Telli aracılığı ile bunların yurtdışına çıkarılmasını sağladıkları;
Ruhsatsız define arayıp bulan sanıklar İbrahim Başbuğ, Bayram Sungur ve Ahmet Ali Şentürk'ün satıştan elde edilen parayı aralarında bölüştükleri, bunlardan sanık Ahmet Ali Şentürk'ün kendisine hisse diye verilen parayı aynen sakladığı ve saklanan bu paranın soruşturma sırasında ele geçirildiği, diğer sanık İbrahim Başbuğ'un ise, kendisine hisse diye ayrılan parayı altına çevirerek kardeşi sanık Ayla Başbuğ adına kiralattığı banka kasalarında saklama yoluna gittiği, bu altınlar dahi soruşturmada ele geçirilip zapdedildiği,
Açıklanan olayın soruşturması esnasında sanıklardan Bayram Sungur ile, Atilla Başbuğ'un 'Sanık İbrahim Başbuğ'un kardeşi) suçun örtbas edilmesi için görevli zabıta memurlarına toplam 1.750.000 lira rüşvet vermeye tevessül ettikleri;
Olayın diğer sanıklarından Ümmü Sungur'un (Sanık Bayram Sungur'un eşi), kocası tarafından sikke satışından sağlanan paranın bir kısmıyla adına satın alınan apartman dairesini, kocası hakkında soruşturmaya başlandığından, el konulmasını önlemek amacıyla sanıklardan Mehmet Çevikbaş'a muvazaa yoluyla devrettiği ve böylece bu iki sanığın sanık Bayram Sungur'un fiiline iştirak ettikleri;
İddia edilmiş ve mahkemece sanıklardan İbrahim Başbuğ, Bayram Sungur, Ahmet Ali Şentürk ile Erdoğan Atak'ın 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa ilişkin fiilleri ve sanık Bayram Sungur'un ayrıca TCK.nun da öngörülen rüşvete ilişkin fiili ile, Sanık Atilla Başbuğ'un aynı mahiyetteki fiili sabit ve muhakkak addedilerek adı geçenlerin bu suçlarından dolayı mahkumiyetleri cihetine gidilmemiş; sanık Ayla Başbuğ'a isnat edilen fiil sabit addedilmekle beraber, TCK.nun 296. maddesine mümas bir suç kabul edilerek adı geçen hakkında bu maddenin son fıkrasına göre uygulama yapılmış, diğer sanıklar Mehmet Altuniş, Suat Öztekin, Ümmü Sungur, Mehmet Çevikbaş, Yusuf Arıcıoğlu ve Atilla Başbuğ'un 2863 Sayılı Kanuna ilişkin suçlardan dolayı beraatlerine karar verildiği anlaşılmıştır.
A - Yapılan yargılama, toplanan delillere, mahkemenin tecilli eden kanaat ve takdirine göre sanıklar İbrahim Başbuğ, Bayram Sungur ve Ahmet Ali Şentürk'ün suçlarının subutunun kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Keza bu sanıklara ait suçların vasıflarının tayini ile, verilen müsadere kararında da bir isabetsizlik görülmemiştir. Şöyle ki;
a - 2863 Sayılı Kanunun 74. maddesi ruhsatsız define araştırmayı suç saymıştır. Kanunun yasakladığı fiil ruhsatsız define araştırma olduğundan bu suçun oluşması için araştırma sonucu definenin elde edilmesi şart değildir.
Olayımızda, araştırma yapan sanıklar defineyi bulduktan sonra bunu saklayıp, bulundurmanın ötesinde yeni bir eylemle pazarlama yoluna gitmişler, değerini tesbit ettirerek, İstanbul'da buldukları müşterileri Antalya'ya davetle onlara satışını sağlamışlardır.
Satıştan arta kalan bir kaç sikke üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi ile diğer tesbitlere nazaran, sanıklar tarafından bulunan sikkelerin maddi değerlerinin ötesinde 2863 Sayılı Kanuna tevfikan korunup değerlendirilmesi icap eden tasnif tescile tabi ve müzelere kaldırılması zorunlu taşınır kültür varlıklarından oldukları ve belirlenen nitelikleri bakımından hiçbir zaman ticarete konu teşkil edemeyecekleri ortaya çıkmıştır.
2863 Sayılı Kanunun 27. maddesi, tasnif-tescil dışı bırakılan ve Devlet müzelerine alınmasına gerek görülmeyen taşınır kültür varlıklarının ticaretini izne bağladığına göre, tasnif-tescile tabi olup müzelerce muhafazası gereken taşınır kültür varlıklarının izinli veya izinsiz bir şekilde ticarete konu teşkil edemeyeceğini kabul etmek yerinde olur. Dairemizin ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kökleşen içtihatları da bu yoldadır.
Binaenaleyh, bu üç sanığın ruhsatsız define araştırma suçu dışında, aramada elde ettikleri ve nitelikleri yukarıda belirtilen sikkeleri, yeni bir kasıtla pazarlama cihetine giderek satıp başkalarına devretmelerinin, 27. madde yollaması ile 67. maddeye giren müstakil bir suç sayılması doğrudur. Mahkeme tarafından satış işlemi müstakil bir suç sayılarak sanıklar hakkında 67. madde uyarınca ceza tayini yoluna gidilirken, yollama maddesinin 27 yerine konuyla ilgisi bulunmayan 4. maddesi olarak gösterilmesi, oluş kabul ve dosya kapsamına göre sonuca etkili görülmemiştir. Zira 67. madde 4, 27 ve 28. maddelere muhalefet edenlerin tecziyelerini öngören müşterek bir maddedir.
b - Müsadere sorununa gelince:
TCK.nun 36. maddesinin 1. fıkrası "fiilin irtikabından husule gelen eşyanın müsadere olunacağını" amirdir.
Yukarıda belirtildiği üzere, üç sanık ruhsatsız define araştırmayı takiben, bu suçun oluşmasından sonra, bulmuş oldukları sikkeleri yeni bir kasıtla değerlendirme yoluna gitmişler, bu meyanda değerlerini tesbit ettirip, pazarlama imkanını araştırmışlar ve uzun çabaları müteakip satarak bu satıştan külliyetli miktarda para sağlamışlardır.
2. suçun bu müstakil niteliğine göre, satıştan elde edilen paraları ve bu para ile alınıp saklanan altınların suçun irtikabından hasıl olan eşya sayılarak müsaderesine karar verilmesi TCK.nun 36/1. maddesi hükmüne uygun bulunmuştur.
B - Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, mahkemenin tecelli eden kanaat ve takdirine göre, sanıklardan Erdoğan Atak'ın fiilinin subutunun kabul ve vasfının tayini ile, 2863 sayılı kanunun 68 ve TCK.nun 65/3. maddeleri uyarınca mahkumiyetine karar verilmesinde bir isabetsizlik tesbit edilmediği gibi hakkında anılan kanunun 67. maddesine muhalefetten dolayı verilen beraet kararında da, sanığın esas amacı gözönünde tutulduğunda mahkeme kararındaki gerekçe dışında bir isabetsizlik görülmemiştir.
C - Dosya münderecatına, mahkemenin kanat ve takdiriyle gösterilen gerekçeye göre, sanıklardan Suat Öztekin, Mehmet Ali Altuniş, Ümmi Sungur ve Mehmet Çevikbaş hakkındaki beraat kararlarında dahi bir isabetsizlik görülmemiştir.
D - Sanıklardan Ayla Başbuğ'un fiilinin subutunun kabulü ve vasfının tayini ve dosyadaki nüfus kaydına göre hakkında TCK.nun 296/son maddesi uygulanması yerinde bulunmuştur.
E - Sanık Bayram Sungur'un cezalarının içtimai sırasında ağır hapis cezasının 10 ay yerine sekiz ay, ağır para cezasının da 45.832 lira yerine 45.833 lira olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilmesi kabil bariz maddi hata sayılmıştır.
2 - Bu itibarla sanıklar İbrahim Başbuğ, Bayram Sungur, Ahmet Ali Şentürk, Erdoğan Atak, Ayla Başbuğ, Suat Öztekin, Mehmet Altuniş, Ümmü Sungur ve Mehmet Çevikbaş'ın haklarındaki beraetlerine ilişkin hükmün ONANMASINA;
3 - a) Sanık Yusuf Arıcıoğlu'nun mahkumiyetine karar verilmiş bulunan sanık Erdoğan Atak ile eylem birliği içinde bulunduğu halde, hakkında yazılı düşünce ile beraet kararı verilmesi,
b) Sanık Atilla Başbuğ'un 2863 Sayılı Kanuna muhalefetten beraetine ilişkin hükmün onanmasına; adıgeçen sanığın rüşvet vermek suçundan dolayı verilen hükümle ilgili olarak sair temyiz itirazları yerinde değilse de;
Bu sanık hakkında 647 sayılı kanunun 4. maddesinin tatbikine yer olmadığına karar verirken yasal gerekçe gösterilmemiş olması" isabetsizliğinden bozmuştur.
Bu karara karşı itiraz yoluna başvuran C.Başsavcılığınca:
"1 - Sanıklar Bayram Sungur, Ahmet Ali Şentür ve İbrahim Başbuğ'un, araştırmaları sonucu Mehmet Sarıca isimli kişinin tarlasında define buldukları ve bunu satarak elde ettikleri parayı da aralarında paylaştıkları anlaşılmaktadır.
... 2863 sayılı Kanunun kazı ve define ile ilgili hükümlerinin 1710 sayılı kanun gözönünde tutularak, uygulamada görülen aksamaların giderilmesi amacıyla düzenlendiği gerekçeden anlaşılmaktadır. Nitekim 1710 sayılı kanunun 52. maddesi ile (ceza dışında) bir fark bulunmamaktadır.
1710 Sayılı Kanunun gerekçesinin konu ile ilgili bölümünde ".. bir taraftan eski eserlerimizi tahripten korumak, diğer taraftanda ne zaman, kimin tarafından, nereye gömüldüğü bilinmeyen defineleri bularak kolayca zengin olmak emeli peşinde koşanların dikkate alındığı vurgulanmıştır.
2863 Sayılı Kanunun 74. maddesindeki düzenleme ve buna egemen olan görüş define arama suçunun, failin çıkar sağlamasının ve buluntulardan yararlanmasının nazaran alındığını ifade etmektedir.
Öte taraftan, 2863 sayılı kanunun 5. maddesi hükmü gözetildiğinde, izinsiz, gizli ve yararlanma amacı güden fiile, kendine özgü özellik taşıyan ve bu nedenle özel düzenlemeyi gerekli kılmış bir hırsızlık gözüyle bakmak da mümkündür.
Bu nedenle, fiilin iki ayrı suç sayılması, failin başlangıçta mevcut çıkar sağlama düşüncesinin bölünmesi ve aynı iradenin iki kez cezalandırılması sonucunu vermektedir.
Arz ve izah olunan sebeplerle, Yüksek Dairenin 2863 sayılı kanunun 32, 68 ve TCK.nun 65/3. maddeleriyle mahkumiyetine dair verilen karar Yüksek Daire onanmıştır.
Sanık Erdoğan Atak, 15.11.1984 tarihli zabıta ifadesinde "buluntuların 75 adedini Fuat Aydıner'in 30 milyon liraya, geri kalanını kendisi ve Yusuf Arıcıoğlu'nun 180 milyon liraya satın aldıklarının ve Fuat Aydıner aracılığı ile Edip Telli'ye sattıklarını" bildirmiş, diğer ifadelerinde ise" defineyi bulan sanıklara, buluntuları değerlendirmelerinde yardım ettiklerini" söylemiştir.
Edip Telli isimli kişinin eski eser kaçakçısı olarak tanındığı ve Avrupa'da dolaştığı yolundaki bilgi nazara alınarak, sanığın gizli sanıklara yardımcı olduğu, buluntuların yurt dışına çıkmasına eylemi ile rehberlik yapıp değer biçip, yardım ve müzaherette bulunduğu gerekçe sayılarak mahkemece eylemi 2863 sayılı kanunun 32, 68. maddeleri bünyesinde değerlendirilmiştir.
Adı geçen Edip Telli ve Fuat Aydıner bulunmamış, ifadeleri saptanamamış, buluntuları gerçekten satın alıp almadıklarını, yurt dışına çıkarıp çıkarmadıkları somut şekilde belli olmamıştır.
Nitekim mahkemenin "Yurt dışına satılmış olması muhtemel oluşundan" bahisle bu hükmü tesis ettiği ve varsayımla sonuca gittiği görülmektedir.
Öte taraftan sanıkla, Edip Telli arasında TCK.nun 65/3. maddesine uyan iştirakin mevcudiyeti de somut şekilde belirlenmemiştir.
Sanığın 15.11.1984 günlü zabıta ifadesinin esas alınması ancak 2863 sayılı kanunun 67. maddesine aykırılığı ortaya koyucu niteliktedir.
Bu nedenle, sanık Erdoğan Atak hakkındaki hükmün, tebliğnamemizde de ifade edildiği gibi, Edip Telli ve Fuat Aydıner haklarındaki kovuşturmanın tamamlanmadığı da gözetilerek; buluntuların yurt dışına çıkarıldığı ve bu eyleme sanığın katıldığı somut şekilde saptanmadığı halde, 2863 sayılı kanunun 32, 68 ve TCK.nun 65/3. maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmesindeki isabetsizlik nedeniyle bozulması gerekirken, onanmasına dair Yüksek Daire kararına iştirak olunmamıştır.
3 - Olay dolayısıyla para, likya sikkesi ve rüşvet konusu para gibi muhtelif eşyalara el konulup emanete alınmıştır.
TCK.nun 36. maddesi, zoralım için fiilinin irtikabından husule gelmiş olmasını ve fiilde methali olmayan kişilere ait olmaması şartlarını getirmiştir.
Mahkeme bu yönden araştırma ve değerlendirme yapıp, gerekçesini açıklamadan zoralıma ve iadeye karar vermiştir.
Örneğin Ayla Başbuğ, kendisine ait kiralık kasada bulunan altınların değerinin sanık İbrahim Başbuğ'un hissesine düşen miktardan fazla olduğunu, zira bunların içinde kendilerine ait takılar bulunduğunu yargılama aşamasında dile getirmiş, altınların dökümüne ait listede kadın takıları olabilecek altınların bulunduğu da izlenmiştir.
Mahkemenin zoralım ve iadeye ilişkin kararı da, TCK.nun 36 ve CMUK.nun 32. maddesine uygun düşmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi" talep olunmuştur.
Ceza Genel Kurulunda yapılan müzakereler sonunda, aşağıda yazılı nedenlerle C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmiştir.
1 - Sanıklardan Bayram Sungur, Ahmet Ali Şentürk ve İbrahim Başbuğ'un "Define araştırma" ve buldukları "taşınır kültür varlıklarının ticaretini yapma" eylemleri farklı zamanlarda gerçekleşmiştir..
TCK.nun 79. maddesinin uygulanabilmesi bakımından fiilin "Tek" sayılabilmesi için, sadece neticenin birden fazla olması yeterli değildir; ayrıca bu neticenin çeşitli ihlallere aynı zamanda meydan vermesi de gerekir. Şayet çeşitli ihlaller farklı zamanlarda, yani arada zaman fasılası olarak meydana gelmişlerse, fiil tek değildir ve bu gibi hallerde suçların başka sebeple (mesela müteselsil, karma, geçitli veya mürekkep suç sıfatıyla) kaynaşmaları ve bir suç sayılmaları mümkünse de, fikri içtimaın bulunduğunu ileri sürmek imkanı yoktur (RANİERİ'ye atfen DÖNMEZER-ERMAN, N.1132).
Ceza Kanunumuzun fikri içtima için aradığı objektif nitelikteki şartlar "tek fiilin bulunması" ve "farklı kanun hükümlerinin ihlali'nden ibarettir. Ancak, bir fiilin çeşitli suçlar bakımından ortak olması, fikri içtimaın başlıca özelliğini teşkil ettiği içindir ki, suçların icra hareketlerinin ayniyeti de şarttır.
Somut olayda icra hareketlerinde ayniyet yoksa, çeşitli ihlalleri aynı zamanda sonuçlayan maddi netice tek olsa dahi, fikri içtimadan sözedilemez.
Suçlardan birinin teşekkül edebilmesi için, temadi edenlerin dışında da bazı hareketlerin yapılmasına ihtiyaç varsa, icra hareketlerinin her iki suç için ortak olduğu kabul edilemez (KAYIHAN İÇEL, Suçların İçtimaı, S.64-68).
2863 Sayılı Yasanın 74. maddesinde müeyyideye bağlanmış "Define Araştırmak" ve 67. maddesinde müeyyideye bağlanmış "Taşınır Kültür Varlıklarının İzinsiz Ticaretini Yapmak" suçlarının hukuki mahiyeti ve bünyeleri farklıdır. Define araştıran kişinin, define bulamaması halinde dahi "Define araştırmak" suçu oluşacağı gibi; define araştırıp işbulan kişinin, bulduğu kültür varlıklarının ticaretini yapmaması veya ticaretini yapmaya fırsat bulmadan yakalanması; define araştırması ile ilgili olmayan bir kişinin, taşınır kültür varlıklarının izinsiz ticaretini yapması da mümkündür.
"Define araştırma" suçu, "Taşınır Kültür varlıklarının izinsiz ticaretini yapma" suçunun ne unsurunu, ne de ağırlatıcı sebebini teşkil etmediğinden, TCK.nun 78. maddesindeki genel kural dolayısıyla, iki ayrı suç oluşturan eylemlerinden dolayı sanıklardan Bayram Sungur, Ahmet Ali Şentürk ve İbrahim Başbuğ'a gerçek içtima kurallarının uygulanmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, C.Başsavcılığının (1) nolu itiraz nedeni yerinde görülmemiştir.
Bu konuda çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler: (Haklı nedenlere dayanan C.Başsavcılığı itirazının kabulü gerektiğini) ileri sürerek, bu yolda oy kullanmıştır.
2 - Sanıklardan Erdoğan Atak'ın, sanık Yusuf Arıcıoğlu'nun İstanbul'dan çağırarak; suç konusu sikkelere birlikte biçdikleri değer olan 180.000.000 liranın kendi arabasıyla İstanbul'dan getirilmesini sağladığı gibi; bu sikkeleri yurt dışına kaçırtan sanıklardan Edip Telli'ye de, bu çeşit bir eylemde bulunacağını bildiği halde satışına yardım ettiği ve bu satıştan 20.000.000 lira kar payı aldığı; bu suretle taşınır kültür varlıklarının yurt dışına kaçırılmasına fer'i şekilde iştirak ettiği birbirini doğrulayan ikrarlar, olayın akışı içindeki sanığın yerini ve eylemini belirten vakıaların mantıki seyri ve tutanaklar kapsamı ile anlaşıldığından, C.Başsavcılığının (2) nolu itiraz nedeni de yerinde görülmemiştir.
Bu konuda çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler: (Adıgeçen sanığın suç konusu sikkelerin yurt dışına kaçırılmasına yardım ettiği hususunda yeterli delil bulunmadığından, bu sanığa ilişkin itirazın kabulü gerektiği) yolunda oy kullanmışlardır.
3 - Sanıklardan İbrahim Başbuğ, suç tarihinden sonra kardeşi Ayla Başbuğ adına kiralanan iki adet banka kasasında saklattığı altınların tamamının suç konusu sikkelerin satışından elde edilen para ile alındığı, tüm dosya içeriği ve Ayla Başbuğ'un 22.11.1984 tarihinde polis görevlilerine verdiği ifadeden açıklıkla anlaşılması karşısında: Ayla Başbuğ'un "zapdedilen altınların kendisine ait olduğu, sikke satışından elde edilen para ile altın alındığını bilmediği" yolundaki sonraki beyanlarına itibar edilmemiş, kasalarda bulunan altınların değerinin, İbrahim Başbuğ'un hissesine düşen miktardan fazla olup olmadığının ve bu altınlar arasında Ayla Başbuğ'a ait takılar bulunup bulunmadığının tesbitine gerek görülmemiştir.
Taşınır Kültür varlıklarının izinsiz ticaretini yapmak suretiyle elde edilen paraların, bu fiilin irtikabından husule geldiği; suçtan husule gelen bu paralardan hissesine düşenin zoralımını önlemek için altın alıp saklatan sanık İbrahim Başbuğ'un eyleminin kanuna karşı hile teşkil ettiğini gözönünde tutarak, zapdedilip emanete alınabilen bu para ve altınların tümünün zoralımına karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, C.Başsavcılığının (3) nolu itiraz nedeni de yerinde görülmemiştir.
Bu konuda çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ve üyelerden bir kısmı: (Sanık Ayla Başbuğ "hazırlık soruşturması sırasında ifadesinin zora dayalı olduğunu, varlıklı bir ailenin kızı bulunduğunu, zapdedilen altınların kendisine ait olduğunu" iddia etmiş olmasına ve bu kasalarda tanzim tarihleri suç tarihinden önce olan Aylaya ait senetlerinde elde edilmiş bulunmasına göre; Kiralık kasalarda bulunan altınların değerinin, sikkelerin satışından İbrahim Başbuğ'un hissesine düşen para ile alınabilecek miktardan fazla olup olmadığı ve bu kasalarda ayla Başbuğ'a ait şahsi takılar bulunup bulunmadığının inceleme yapılarak tesbitinden sonra bu husustaki deliller tartışılıp karar yerinde irdelenerek "zoralım" konusunda karar verilmesi gerektiğini) ileri sürerek;
Üyelerden Vural Savaş ise; ("1" ve "2" nolu C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi yolundaki çoğunluk görüşüne katıldığını,
Ancak; "fiilin irtikabından husule gelen eşyanın" kalp paralar, yabancı maddeler karıştırılmış un, eroin, sağlığa aykırı eşyalarla, tayir veya tahrif edilmek suretiyle meydana gelen eşya" olduğunu,
Dosya içeriğine göre; Sanık İbrahim Başbuğ'un suç konusu sikkelerin satışından elde edilen para ile kuyumculuk yapmaya karar verip bu maksatla Antalya'da şehir merkezinde bir dükkan satın aldığını, dükkanı dekore ettirdiğini aldığı külçe halinde altınları, imalethanelerde işleterek kuyumcu dükkanı açılıncaya kadar Banka kasalarında muhafaza ettiğini, zoralımına karar verilen altın ve mücevheratın bunlar olduğunu, olayda "kanuna karşı hilenin" sözkonusu olmadığını,
Bu itibarla; 2863 Sayılı Yasada özel hüküm bulunmadığı için taşınır kültür varlıklarının satışından elde edilen para ile alınan apartman dairesi, elbise, altın, hisse senedi gibi şeylerin zoralımına karar verilemez. Ancak; 2863 sayılı yasanın 5. maddesi gereğince "korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları Devlet MALI niteliğinde" olduğundan, müdahil HAZİNE inceleme konumuzu teşkil eden kamu davasının yargılaması sırasında veya daha sonra açacağı hukuk davasıyla, Orman suçlarıyla ilgili davalarda olduğu gibi, "gerçek zarar"ın tüm sanıklardan tazminini ve istenilen tazminat miktarının fazlalığını öne sürerek, zapdedilen para ve altınlara tedbir konulmasını isteyebilir. Böylece Hazine menfaatleri daha iyi korunmuş olur) düşüncesiyle, çoğunluk görüşüne katılmadığını belirtmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 22.2.1988 gününde ve üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini