 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1987/457
K: 1987/46
T: 09.02.1987
DAVA : Sahte evrak düzenlemekten sanık Gazi Soydemir, Dudu Soydemir ve Lütfi Ilıkaner'in, TCK. 342/2, 59, 31. maddeleri uyarınca hükümlülüğüne ilişkin karar, Özel Dairece: (Sanıkların Kızılcahamam Noterliğinde düzenlenen 12.10.1962 tarih ve 1004 sayılı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin fiili sonuçlarını alabilmek için suça konu ve vekaletnameyi sahte olarak tanzim ettirdiklerinin anlaşılmasına göre eylemin TCK.nun 347. maddesine uyan suçu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır) biçimindeki gerekçesiyle bozulmuştur.
KARAR : Mahkeme ise; (Yargıtay 6. Ceza Dairesi, sanıkların sahtekarlık suçunda TCK. 347. maddesinin nazara alınması gerektiğine karar vermiştir. TCK. 347. maddesi: "Bir kimse, geçen maddelerde beyan olunan cürümleri, kendisi veya başkası için sahih bir keyfiyetin esbabı sübutiyesine tedarik maksadı ile işlemişse, resmi evrak sahtekarlığından dolayı.. cezasına mahkum olur" hükmünü taşımaktadır.
"Sahih bir keyfiyetten" kanunun ifade etmek istediği mana, isbat edilmek istenen bir hakkın istihsaline medar olacak sübut delilini ihzara matuf hareketlerdir. Bu sebeple sahte evrakın dayandığı hakkın sıhhati, itham olunan kimse tarafından isbat edilmiş olmalı, ayrıca kullanılan varaka kanunen iddiayı isbata medar olacak mahiyette bulunmalıdır. Şimdi bu olayda yasa maddesinin aradığı unsurların mevcut olup olmadığını inceleyelim.
Satış vaadi sözleşmesi 12.10.1962 tarihinde yapılmıştır. Satış vaadinde bulunan Mürşide Soydemir ise 10.10.1965 tarihinde ölmüştür. Satış vaadinde bulunan kişi öldüğü için, sözleşme hükümleri kimler tarafından ve ne şekilde yerine getirilecektir. Bu durumda alıcı olan kişilerin Mürşide'nin mirasçıları aleyhine hukuk mahkemesinde sözleşmenin yerine getirilmesini zorlamak için dava açmaları gerekmektedir. Bu davanın 10 sene içinde açılması zorunludur. Zira taşınmaz satış vaadi sözleşmesi aynı hak doğurucu nitelikte bir mukavele değildir. Bu nedenle on sene geçmekle zamanaşımı gerçekleşmiş olmaktadır. Sözleşmede, alıcı durumunda bulunan İsmail ve Hüseyin Soydemir tarafından Mürşide'nin mirasçıları aleyhine böyle bir davanın açılmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla satış vaadi sözleşmesi zamanaşımına uğramış olmaktadır. İşte zamanaşımına uğramış böyle bir satış vaadi sözleşmesinin hükümlerini yerine getirebilmek maksadı ile 1965 yılında ölmüş olan Mürşide Soydemir yerine Dudu Soydemir notere gitmiş ve kendisini Mürşide olarak tanıtıp onun yerine geçerek Gazi Soydemir'e dava konusu edilen 28.2.1978 tarihli sahte Vekaletnameyi düzenlettirmiştir. Bu sahte vekaletnameye göre de Gazi Soydemir tarafından taşınmazın satışı yapılmıştır. Bu durumda TCK. 347. maddesinin uygulanması mümkün olacak mıdır? Bu soruya cevap verebilmek için TCK. 347. maddesinin açılması gerekmektedir. 1927 basımlı Majno şerhinin 3 cilt, 57 sahifesinde 347 madde açıklaması yer almıştır. Bu esere dayanarak 347 madde aşağıda gösterildiği şekilde açıklanmaktadır. "Sahih bir keyfiyetten" kanunun ifade etmek istediği mana; ispat edilmek istenilen bir hakkın istihsaline medar olacak sübut delillerini ihzara matuf evrak tanzimidir. Bu itibarla sahte evrakın dayandığı hakkın sihhati, itham olunan kimse tarafından ispat edilmiş olmalıdır. İtham olunan kimse tarafından ispat edilmiş bulunan hususların sübut delilini teminen sahtecilik cürmünün işlenmiş olduğu tahakkuk etmeli, kullanılan varaka kanunen iddiayı ispata medar olacak mahiyette bulunmalıdır. Bu şartlar tahakkuk etmedikçe 347. maddedeki indirimden istifade etmemek mümkün değildir. Bu hafifletici sebep subjektiftir. Diğer faillere sirayeti onlarında hakiki keyfiyetin mevcudiyetine samimi bir şekilde inanmaları ile mümkündür.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu edilen olayımızı incelemek ve TCK. 347. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmak önem arzetmektedir. Yukarıda değinildiği üzere satış vaadinde bulunan Mürşide'nin 1965 yılında ölmesinden sonra 10 senelik süre içerisinde sözleşmede alıcı durumda bulunan kişiler tarafından Mürşide varisleri aleyhine herhangi bir dava açılmamıştır. Böylece satış vaadi senedi zamanaşımına uğramıştır. Bundan dolayı Mürşide'nin mirasçıları olan Mehmet Üner, İsmail Üner, Rahime Yıldız, Ayşe Alkan, Seyithanım Yüksel, taşınmazda hak sahibi durumuna geçmişlerdir. Sanıkların sözleşme ile hiçbir ilgileri bulunmamaktadır. Yani sanıklar satış vaadi sözleşmesinin taraflarından birisi durumunda bulunmamaktadırlar. Sahte vekaletnamenin düzenlendiği tarihte sözleşmede taraf olan İsmail ve Hüseyin Soydemir hayatta bulunmaktadır. Sahte vekaletname düzenlenmesinde maksat, Mürşide'nin mirasçılarını mülkiyet hakkından yoksun bırakmak amacına yöneliktir. Bu durumda sahih bir keyfiyetten söz edilmesi mümkün değildir. Meseleyi Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku'nun ilgili maddelerine göre çözmek icap etmektedir. O sahada geçerli sayılmayan bir sözleşmenin ceza hukuku sahasında sahih bir keyfiyet olarak geçerli sayılması mümkün görülmemiştir.
Bu bakımdan mahkememiz TCK. 347. maddesinin bu olayda uygulanamıyacağı kanısına varmış ve mahkememiz tarafından verilen 17.12.1984 günlü eski kararda direnilmesi gerekmiştir) Biçimindeki gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
Türk Ceza Kanunu'nun 347. maddesinin uygulanması için, mahkemenin belirttiği gibi sübut aracının değindiği olayın doğru olması zorunlu olmayıp, failin olayın doğruluğuna inanması yeterlidir. O yüzden objektif değil subjektif bir indirici nedendir.
Olayımızda ise bu husus gerçekleşmiş bulunmaktadır.
Açıklanan nedenle direnme hükmünün bozulmasına ve sanıkların eyleminin TCK. 347. maddesi kapsamına girdiğinin belirlenmiş bulunmasına göre bu maddedeki cezanın nev'i ve miktarına ve suçun işlendiği günden bu yana TCK. 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımı süresinin filhal gerçekleşmiş bulunmasına göre, kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenle tebliğnamedeki istem gibi direnme hükmünün BOZULMASINA ve sanıkları hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle, TCK. 102/4. ve 104/2. ve CMUK.322. maddeleri uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA, 9.2.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.