 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1987/253
K: 1987/469
T: 19.10.1987
DAVA : Taammüden ve kan gütme saikiyle adam öldürmek ve öldürmeye kalkışmaktan sanıklar HK. ve İK.'ın TCK. 64/1, 450/10, 55, 59, 64/1, 450/10, 62, 55, 59. maddeleri uyarınca sonuç olarak herbirinin 27 sene 9 ay 10 gün ağır hapis cezası ve fer'i cezalarla cezalandırılmasına dair .. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen hükmü inceleyen Özel Daire sair itirazları yerinde bulmamış ancak,
" A - Sanıklar HK. ve İK.'ın ilk savunmalarının aksine sonraki beyanlarında ateş ettiklerini kabul etmeleri iki noktadan ateş edildiğinin ve silah seslerinin değişik olması nedeniyle silah atanların bir kişi olmadığının tanık anlatımı ile de anlaşılmış, olayın aydınlanmasına yardımcı olan terk tanık HD. de "arka sol taraftan bir el av tüfeği sesi duydum, geriye baktığımda maktül Sd. tüfeği ve kendisi sağ tarafa yere düştüğü ilk silah tekti, ikinci silah hemen arkasından patladı, diğer iki el ateş edildi. Bundan sonra silah sesleri çoğaldı, silah atanları görmedim, Çok kimse ateş etti" demiş olmasına göre, dosya, suçta kullanılan tüfekler ve maktul ve mağdurdan çıkarılan saçmalar adli Tıp Kurumuna gönderip keşif yerinde belirlenen mesafe, saçmalarının nitelikleri, otopsi raporu ve doktor raporları birlikte değerlendirilerek maktul ve mağdur İD.'e isabet eden ve halen emanette olduğu anlaşılan saçmaların kaç tüfekten atıldığının maktul ve mağdurdaki isabet mahiyeleri itibariyle yaraların derinliği ve genişliği de nazara alındığında keşif yerinde işaret edilen yerlerden tek atışla husulunun mümkün olup olmadığı hususunda görüş alınması ve sonucuna göre sanıklar hakkında TCK.nun 463. maddesinin uygulama yeri bulunup bulunmadığının tartışılması gerekeceği düşünülmeden eksik soruşturma ile hüküm kurulması" isabetsizliğiyle bozmuştur.
Bu karara karşı yerel mahkeme; sanıkların kan gütme saikiyle taammüden suçu işledikleri bu halde 463. maddenin uygulanamıyacağı, bundan ayrı olarak kardeş olan sanıkların hangisinin hanvi av tüfeğini kullandığının belirlenmediği, misketlerin atıldığı silahlara aidiyetini belirtir teknik özellikleri taşımıyacağı, aynı evde oturan her iki sanığın aynı cins fişek almış yada doldurmuş olabileceği, otopsi raporları ile elde edilen saçmaların karşılaştırılmasından olumlu bir sonuç alınmıyacağı gerekçesiyle direnmiştir.
İncelenen dosyaya delillere ve oluşa göre sanıkların babası AK.'ın 23.2.1976 tarihinde maktul SD.'in ağabeyi CD. tarafından öldürüldüğü ve CD.'in yargılanıp mahkum olduğu (.. Ağır Ceza Mahkemesi 11.7.1977 gün 132 No.) bundan ayrı olarak sanıkların ağabeyi AK.'ın 26.1.1980 tarihinde CD.'in amcasının oğlu Md. tarafından öldürüldüğü ve onunda yargılanıp TCK. 49/2. maddesi ile hakkında hüküm kurulduğu (.. Ağır Ceza Mahkemesi 1980-232/268) bu olaylar nedeniyle her iki ailenin birbirini gözleyip dikkatli hareket ettikleri, olay sabahı maktul S., kardeşi mağdur İD. yanlarında akrabaları tanık MD.le birlikte köye dönerken, yolda tanık HD. ile karşılaştıkları, dördü birlikte Endek Pınarı Köyü eski yolunda en önde H., arkasında M., onun arkasında mağdur İ. ve en geride maktul S. bir kaç metre aralıkla ilerlemekte iken, olay sabahı bahçelerini sulamaya giden sanıklar HK. ve İK. tarafından görüldükleri, her iki sanığın arada mevcut husumet nedeniyle yolun iki kenarında bulunan kanala saklandıkları ve hizalarına gelince önce arkada bulunan maktüle doğru av tüfekleri ile ateş ettikleri, bilahare ona doğru koşan kardeşi İ.'e de ateş edip kaçtıkları, maktüle yapılan ölü muayene ve otopsi zaptına göre biri sırtta orta hattan, ikisi ense kökünden, giren üç adet av tüfeğiyle atılan saçma-misket tanesinin ölümü meydana getirdiği, mağdur İ.'in ise biri sağ Clavicula üst kısmından, biri sağ hemitorat 5-1-CA ön koltuk altı çizgisiyle kesiştiği yerden giren iki adet misket parçasıyla yaralandığı, çıkışlarının olmadığı, otopsi sonucunda maktüldeki üç ve ameliyatla mağdurdaki bir adet ki, toplam 4 adet misketin çıkartıp emanete alındığı,
Olaydan sonra yakalanan sanıklardan HK.'ın 25.9.1982 günlü hazırlıktaki ilk ifadesinde kardeşi İ. ile pusuya girdiklerini, kendisinin atışı ile maktül ve mağdur vurulduğunu ifade ederken daha sonraki ifadelerinde suçu yalnız başına işlediğini buna karşılık sanık İK. ise, 25.9.1982 günlü ifadesinde suçu tek başına, 28.9.1982 günlü ifadesinde sanık HK.'la birlikte işlediklerini ikrar ederken daha sonraki savunmalarda olay yerinde bulunmadığını bahçede olduğunu ifade ile inkara yöneldiği,
Olaydan sonra, sanıkların kendilerine ait av tüfekleri ile bunlara ait fişekleri zabıtaya teslim ettikleri, zabıtanın yaptığı tesbitlere göre, bu tüfeklerin namlularının barut gazı koktuğu,
Olay yerinde, maktülden 28 adım mesafede bir av fişeği boş kovanı ile 2 adet fişek sıkıştırmada kullanılan tıpa ve keçeler elde edildiği, başkaca suç eşyası bulunmadığı görülmüştür.
Her iki sanığın olay yerinde bulunduğu ve maktül ile mağdura ateş ettiklerinde herhangi bir kuşku bulunmamaktadır. Ancak gerek mağdur gerekse maktüle isabet eden saçmaları hangisinin attığı belirlenememiştir. Sanıkların suçta kullandıkları tüfeklerin yiv ve seti bulunmamaktadır. Mağdur ve maktülden çıkarılan misketlerde, atıldıkları silahın özelliklerini ortaya çıkaracak bir işaret bulunmamaktadır.
Bu itibarla Özel Daire kararında öngörülen soruşturmada yarar görülmemiştir. Oluşa göre, sanıklar maktül ve mağduru müstakil asli faili belli olmayacak şekilde yaralamış ve öldürmüşlerdir. Haklarında TCK.nun 463. maddesinin tatbiki gerekir. TCK.nun 463. maddesinin Taammüden ve kan gütme saiki ile öldürmelerde koşulları bulunduğu ahvalde uygulanmasına yasal bir engel bulunmadığı gibi; uygulamada bu yönde süregelmektedir.
SONUÇ : Sanıklara yüklenen her iki suçta TCK.nun 463. maddesinin uygulanması gerektiğinden sanıkların temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA 19.10.1987 tarihinde karar verildi.