 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1987/2
K: 1987/132
T: 16.03.1987
DAVA : Şevket'i taammüden öldürmekten sanık Osman'ın hükümlülüğüne dair, Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 8.5.1986 gün ve 40/63 sayılı hüküm re'sen temyize tabi olup, ayrıca sanık ile müdahilin temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce incelenerek 20.11.1986 gün ve 3154/4222 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı'nın, CMUK.nun 322. maddesi uyarınca Özel Daire kararının kaldırılarak hükmün onanması istemini bildiren 6.1.1987 gün ve 2 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Taammüden adam öldürmek ve ruhsatsız tabanca taşımaktan sanık Osman'ın, TCK.nun 450/4, 51/2, 59; 6136 sayılı Yasanın 13/1; TCK.nun 59. maddeleri uyarınca, sonuç olarak 20 sene ağır hapis, 10 ay hapis ve 7.500 lira ağır para cezası ve fer'i cezalarla cezalandırılmasına dair Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen hükmü inceleyen Özel Daire;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedeni hariç bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan müdahalin tahrikin bulunmadığına ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, Ancak;
Kız kardeşi Zeliha'nın cebren ırzına geçip hamile bırakan maktul Şevket aileler arası anlaşma sonucu adı geçen Zelihe ile imam nikahı ile evlenmesine rağmen, doğumdan sonra evine almadığı, kardeşi Zeliha'nın kendi evlerine dönmesinden sonra ırza geçmekten dolayı şikayet edildiği, nevar ki kamu davasının gecikmesi nedeniyle sanık Osman suça vasıf veren 18.3.1985 günü C. Savcılığı'ndaki savunmasından anlaşılacağı gibi bugün Şevket'i öldürmeye karar verdim. Zaten 2-3 gün önce tabancamı saklamış olduğum tavan arasından çıkartarak temizledim. Bu andan itibaren Şevket'i vurmayı tasarlıyorum. Ancak, ilk kez bugün üzerime alarak köy kahvesine gittim. 16.30 sıralar Şevket kahveden çıktı, ben de hemen peşinden çıktım, kahveden 6-7 metre uzaklaşmıştı ki ateş ettim, vurdum demiş olmasına göre 2-3 gün önce tabancasını temizleyerek tasarladığı öldürme fikrini, olay günü ancak karara dönüştürdüğü ve aynı gün suçu işlemiş olmakla, kararla icra arasında soğukkanlılığı sebat ve ısrarı ifade eden makul bir sürenin geçmediği, kahveden çıkan maktulü takip ederek tartışma olmadan öldürmesinin taammüdün tertip unsurunu ifade etmeyeceği, aksi yorumun düşüncenin başka bir ifade ile sanığın kafasının içindeki tasavvurun cezalandırılması anlamına geleceği bu itibarla kız kardeşinin maruz kaldığı haksızlıkların husule getirdiği ağır tahrik altında verdiği kararla maktulü kasten öldürdüğü tüm dosya içeriğinden anlaşıldığı halde taammüden öldürdüğünün kabulü ile suç niteliğinin tayininde yanılgıya düşülmesi isabetsizliğiyle ve oyçokluğu ile bozmuştur.
Bu karara karşı C. Başsavcılığı; oluşa ve delillere göre sanığın suçu taammüden işlediği gerekçesiyle itiraz ederek Özel Daire kararının kaldırılmasını ve yerel mahkeme hükmünün onanmasını istemiştir.
İncelenen dosyaya, delillere göre;
Resmen bir başkası ile evli ve altı çocuklu olan maktul Şevket'in iddiaya göre; olaydan tahminen bir sene evvel 7.1.1984 tarihinde sanık Osman'ın kızkardeşi 1956 doğumlu Zeliha'nın zorla ırzına geçip hamile bıraktığı, hamileliği farkedilinceye kadar Zeliha'nın bunu sakladığı ancak hamileliğin 6-7 aylarında durumu anlaşılması üzerine çevresindeki yakınlarına maktulün zorla ırzına geçtiğini ve ondan hamile kaldığını söylediği, bu sırada 1984 yılı Kurban Bayramı'ndı İstanbul'da çalıştığı işten izin alıp köye gelen sanık Osman'ın durumu öğrendikten sonra başkalarını da araya koyup kız kardeşi Zeliha'yı alması için maktule ricada bulundukları, maktulün Zeliha ile cinsi münasebette bulunmadığını ileri sürüp, yapılan teklife bir süre direnip, sonunda imam nikahı yaparak Zeliha4yı Rüştü'nün köydeki boş evine oturttuğu, doğumu yaklaşan Zeliha'yı Kırşehir Devlet Hastahanesi'ne götürüp bırakıp, çocuklarının yanına geldiği, 9.10.1984 tarihinde Zeliha'nın bir çocuk dünyaya getirdiği ve hastahaneden çıkışından sonra maktul tarafından aranmadığı, eve alınmadığı, sanığın ve bazı yakınlarının ricalarına rağmen maktulün tutumundan vazgeçmediği, bu arada müşteki Zeliha vekilinin 24.10.1984 tarihli dilekçe ile C. Savcılığı'nı başvurarak maktul hakkında zorla ırza geçmekten dolayı şikayetçi olduğu ve 9.11.1984 tarihli iddianame ile Asliye Ceza Mahkemesine evlenme vaadiyle ırza geçmek ve alıkoymaktan dava açıldığı ve bu davanın olay tarihinde devam ettiği,
Kızkardeşine yapılan hareketlerin etkisinden kurtulamayan sanığın, olaydan iki gün önce verdiği bir kararla 1980 yazında satın alıp tavan arasına sakladığı ruhsatsız tabancasını çıkarıp yağladığı ve o gün maktulü vurmaya karar verdiği, iki gün evde oturup düşündükten sonra olay günü tabancayı üzerine alarak köyün kahvesine geldiği, burada bir süre bir masada oyun oynayanları seyrettiği, ayrı bir yerde oturan maktulün saat 16.30 sıralarında kahveden çıkışını izleyip peşinden çıkarak kahvenin 10 metre kadar uzağında tabancasını çekerek bir kaç metre mesafeden maktulün arkasından ateşleyerek onu vurduğu, düşen maktulün daha sonra yanına gidip başına da ateş ettiği ve öldürdüğü anlaşılmıştır.
Özel Daire ile C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık işlenen suçta taammüt bulunup bulunmadığı konusundadır.
Kanunumuzda taammüt tanımlanmamış, sadece bazı suçlarda TCK. 450/4, 457/2 ağırlaştırıcı sebep sayılmıştır. Kaynak kanunun hazırlık döneminde tatminkar bir tarif bulmanın zorluğu ve imkansızlığı karşısında tariften kaçınılmış hatta kesin tasarı hakkında Kraliyet senatosi gerekçesinde taammüdü tarif etmenin hakimi şaşırtabilmesi ihtimaliyle tehlikeli olacağı açıklanmıştır.
Doktrinde hukuki mahiyeti tartışmalı olan bu kavram hakkındaki görüşlerin her birinin müesseseyi açıklamaya yeterli olmadığı ve hepsinin haklı olarak tenkit edilen yönleri bulunduğu gözlenmektedir.
Uygulamada ise herhangi görüş tek olarak benimsenmemekte; failin bir kimseye karşı belli bir suçu işleme niyetinde sebatla şartsız olarak bu hususta karar vermesi bu karardan ulaştığı ruhi sukunete rağmen vazgeçmeyip kararını ısrarla sürdürerek ve bu akış içinde icraya başlaması şartları olaysal olarak değerlendirilmek suretiyle taammüdün varolup olmadığı saptanmaktadır.
İncelenen dosyada taammüdün varolup olmadığı hususunda sanığın savcılık beyanının değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu ifadeye göre sanıkta öldürme fikri, ilk olarak olaydan 2 gün önce belirmişse de 2 gün boyunca sanık tereddütler geçirerek evden çıkmamış, ancak olay günü tabancasıyla evden çıkmış ve kahvede rastladığında maktulü vurmuştur. Bu oluşa göre yukarıda açıklanan koşulların olayda mevcut olmadığı saptandığından eylem kasten ve tehevvüren adam öldürmekten ibaret kabul edilmiş taammüdün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu itibarla itirazın reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle C. Başsavcılığı itirazının reddine, 16.3.1987 gününde 2/3'i geçen oyçokluğuyla karar verildi.