 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1987/153
K: 1987/305
T: 25.05.1987
DAVA : Allah'a, kitaba küfür etmek suçundan sanık Ali Rıza'nın mahkumiyetine dair, (Bulancak Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 2.7.1986 gün ve 153/89 sayılı hükmün, sanığın temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nce incelenerek 16.2.1987 gün ve 10832/953 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı'nın, CMUK.nun 322. maddesi gereğince Özel Daire kararının kaldırılarak hükmün bozulması istemini bildiren 19.3.1987 gün ve 52 sayılı itiraznamesiyle dosyanın 1. Başkanlığa gönderilmesi üzerine, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Hakaret, etkili eylem ve Allah'a, kitaba küfretmek suçlarından sanık Ali Rıza'nın mahkumiyetine ilişkin hükmü Özel Daire :
(CUMK. nun 305. maddesine göre müessir fiil suçundan dolayı verilen cezanın türü ve itibariyle hükmün temyiz kabiliyeti bulunmadığından sanığın bu suça ait temyiz isteğinin CMUK.nun 317. madde hükmü uyarınca reddine,
Sanığın diğer suçlara yönelik temyizine gelince :
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, Mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya münderecatına göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının ve Anayasa Mahkemesi kararlarının yayınlandığında yürürlüğe gireceği ve sözü geçen maddenin iptaline ilişkin kararın yayınlanmamış bulunduğu cihetle tebliğnamedeki bozma isteyen düşüncenin reddiyle hükmün Onanmasına) karar vermiştir.
Onama kararına yasal sürede itirazda bulunan C. Başsavcılığı :
1 - Olay günü müşteki yanında bir arkadaşı olduğu halde köylerine giderken arkalarından kendilerine yetişen sanık Ali Rıza aralarında mevcut önceki dargınlık sebebiyle müştekiye saldırarak "seni anasını... kardeşinin de, seninde Allahını, Kitabını..." şeklinde küfreder. Bu oluşa göre hadisede sanığın Allah'a Kitaba sövme yönünden özel bir kastı olduğu saptanamamıştır.
Kastın bulunmaması, bir başka deyimle cürmün bilerek ve isteyerek işlenmemesi halinde sanığa ceza verilmez. Sanığın münakaşa ve kavga sırasında söylediği sözlerin müştekiye müteveccih olduğu; Dine, Allah'a, Kitaba mutufiyetinin anlaşılamadığı ve suçun manevi unsurunun teşekkül etmediği cihetle sanığın bu suçtan mahkumiyetine karar verilmemelidir.
2 - Ayrıca TCK.nun 3255 sayılı Kanun ile değişik 175. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve iptal kararı 22.2.1987 gün ve 19380 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak 6 ay sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. Mahkumiyet hükmü 6 ay olmasına göre sanık iptal edilen ve infaz sırasında yürürlükten kalkacak olan 175. maddeye aykırılık suçundan ceza evinde bulunmuş olacaktır.
Açıklamaya çalışan nedenlerle Yüksek 4. Ceza Dairesinin onama kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
Oluşa ve dosya kapsamına göre:
Olay tarihinde tanık Şevket ile birlikte ilçeden köydeki evine yürüyerek dönmekte olan müştekinin peşinden gelen sanığın onunla aralarındaki arazi anlaşmazlığından kaynaklanan husumet nedeniyle saldırarak ona küfrettiği, tanık Şevket'in sanığın saldırısını önlediği, bu oluşum içerisinde küfretmeğe devam eden sanığın (...senin de, ananı avradını, Allah'ını, Kitabını sk. ederim...) biçimindeki küfürleri savurduğu sabittir.
Ancak, sanığın kavga sırasında belirtilen şekilde küfretmesinin muhatabının şahsına yönelik olduğu din ve Allah'ı tahrik özel kastını gösterir bir halin mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Müsnet suçun oluşabilmesi için sanığın doğrudan doğruya bu kavramlara yönelik ve onları hedef alan bir taaruz anlayışın sonucu olarak hareket etmiş olması gerekir. Olayımızda hadisenin akışına göre bu olgular yoktur.
Bu itibarla, TCK.nun 175/3. maddesinde yazılı suçun manevi unsuru itibariyle oluşmadığı anlaşıldığından itirazın bu sebeble kabulü ile onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının KALDIRILMASINA, Yerel Mahkeme hükmünün BOZULMASINA, itirazda gösterilen ikinci sebebin vaki bozma karşısında tartışılmasına gerek ve yer kalmadığına, 25.5.1987 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.