 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1987/6068
K: 1987/5567
T: 27.10.1987
DAVA : Davacı, Bitlis Bayındırlık Müdürlüğü işyerinde 1957 yılı Haziran Eylül ayları arasında geçen ve Kurum'a bildirilmeyen çalışmalarının sigortalı hizmetlerden olduğunun tespitine kararverilmesini istemiştir. Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzearine; temyiz isteğinin süresinde oludğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Davacı, Bitlis Bayındırlık Müdürlüğü işyerinde 1957 yılı Haziran-Eylül aylarında geçen ve davalı Kurum'a bildirilmemiş bulunan çalışmalarının sigortalı hizmet olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Olayda, işveren idarenin işyeri kayıtlarını usulüne uygun olarak düzenlediği, davacıya ait ücret bordrolarını tuttuğu ve ödenen ücretlerden sigorta primlerini kestiği tartışmasızdır. Öbür yandan, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirdiği, dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda, yönetmelikle tespit edilen belgelerin, işveren tarafından düzenlenmediği söylenemez. Giderek, anılan belgelerin gerçeği yansıtmadığı,sahte olduğu iddia ve ispat edilmiş de değildir. Esasen, bu işyerinin resmi bir kurum olması nedeniyle davacıyla ilgili belgelerin düzenlenmesi yönünden muvazaadan söz edilemyeceği de açıktır. Sözkonusu belgelerin bilgisizlik, kayıtsızlık ve muhasebe hatası sonucu Kurum denetlemeye yetkili elemanları eliyele yasa ve tüzük hükümleri gereğince işyeri ve kayıtları üzerninde belirli zamanlarda yapmakta oldukları denetlemelerde, gördükleri yasal noksanlıkları bildirme, örneğin, işverenlerin yükümlülüklerini Anayasa'dan kaynakalanan Sosyal Güvenlik ödevinin bir sonucu olarak Yasa'ya uygun olarak yapmaları konusunda, işvereni uyarma, görevini yerine getirmediği de açık-seçiktir. Hal böyle olunca, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 3395 sayılı Yasa'yla değişik 79. maddesinde hak düşürücü sürenin bu davada uygulama olanağının olmadığı da ortadadır. Tersinin kabulü ise Kurum' kendi kusurundan yararlanma olanağı tanımak ve bunun hukuksal sonuçlarını da sigortalıya yüklemek olur ki, buna ne yasaca ve ne de hukukça olanak yoktur.
Diger taraftan dava, niteliği itibariyle sonuçta, bu süreye ait sigorta primlerinin tahsili istemini de içerdiğine göre, yapılacak işlemin işverenin hak alanını dahi ilgilendireceği açıktır. Hal böyle olunca da, bu tür bir ilamın alınması için açılmış davada işverenin taraf bulunması doğal hatta zorunludur. O nedenle, mahkemece husumetin işverene dahi yöneltilmesi bu doğrultuda işvereni davaya dahil ettirmesi için davacıya mehil verilmesi ve işvevrenden delilleri sorulup varsa yöntemince toplanılarak sonuçta tarafların delillerinin tümü birlikte değerlendirilip, takdir edilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, üye Resul Aslanköylü'nün muhalefetine karşı; Başkan Servet Çolakoğlu, üye Cahit Kadılar, Yılmaz Darendelioğlu ve Erdğan Aktekin'in oylarıyla ve oyçokluğuşla 27.10.1987 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI :
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 79. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre Kurum'a bildirilmeyen çalışmalarla ilgilidir. Davada iddia olunan hizmetlerin Kurum'a bildirilmediği tartışmasız bulunduğuna göre hak düşürücü süre gerçekleşmiştir. Kaldı ki, işveren kayıtlarında primin kesildiğinin yazılı olması Kurum'a bildirilmediği tartışmlasız bulunduğundan, sigortalının iyiniyetli olması Kurum'a karşı ileriye sürülemeyeceğinden, o kayıt Kurum'u bağlamaz. Bu nedenlerle maddenin lafzına ve amacına uygnu olarak verilen mahkeme hükmü ONANMACIDIR, bu bakımdan çoğunluk görüşene katılamıyorum. Resul ASLANKÖYLü üye.