 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1987/400
K: 1987/2607
T: 03.03.1987
DAVA : Taraflar arasındaki kıdem tazminatının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Dava, evlenen kadının kendi isteğiyle işinden ayrılması nedeniyle İş Kanununun 14. maddesine dayanılarak istenilen kıdem tazminatı davasıdır.
Davacı, 1971 yılında davalı A.Ş.'de işe başladığını evlenmesi nedeniyle işten ayrılmak zorunda kaldığını, davalı işverenin kıdem tazminatını ödemediğini bildirerek 2.870.000 TL. kıdem tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı cevabında: Davacının durumunun 1475 sayılı İş Kanununun 14. maddesinin öngördüğü formaliteyi yerine getirmekten ibaret olduğunu, davacının 10 yıllık eşinden 30.1.1985 tarihinde ve 9 günde boşandığını, bu boşanmadan 47 gün sonra da aynı eşiyle evlendiğini, bu sebeple davacının İş Kanunun 14. maddesinden yararlanamayacağını, onun boşanma ve evlenme işlemlerinin muvazaa olduğunu, yasaya getirilen sosyal hakkı istismar edip haksız kazanç sağlamak istediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
1475 sayılı İş Kanunun 14 . maddesi hizmet aktini ".... kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusuyla sona erdirmesi..." halinde hizmet süresi kadar kıdem tazminatı verilmesini öngörmüştür. Bundan amaç aile birlik ve bütünlüğünü korumak, evliliğin yeni bir yaşama ve mutluluğa engel olmasına mani olmaktır. Böylece medeni Kanunun evlilik müessesesine verdiği önemin İş Kanununa da yansıdığını görmekteyiz.
Öte yandan Türk Hukukunda değişik terimlerle ifade edilen "doğruluk ve güven kuralları" M.K.2. maddesinde "hüsnüniyet kaideleri" terimi ile ifade edilmiştir. buna göre herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifade hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükelleftir. "Davacının 1971 yılında işe başladığı 16.2.1975 tarihinde evlendiği bu evlilikten 2 de çocuk sahibi olduğu ve 21.11985 tarihinde eşi aleyhine geçimsizlik nedenine dayanarak boşanma davası açtığı, eşin kabulü ve dinlenen davacı tanıklarının iddiayı doğrulayan beyanları üzerine 30.1.1985 tarihinde boşanmaya karar verildiği, hükmün taraflarca temyiz edilmeyeceğinin bildirilmesi üzerine aynı gün kesinleştiği ve dul kalan davacının 19.3.1985 tarihinde 47 gün evvel boşandığı eşiyle yeniden evlendiği ve birgün sonra da yani 19.3.1985 tarihinde dilekçe ile başvurarak evlenmesi nedeniyle şirketten üzülerek ayrılmak zorunda olduğunu bildirdiği anlaşılmıştır.
Boşandığı eşi ile yeniden evlenmiş olma halinde kadına kıdem tazminatı verilmeyeceğine dair kanunda bir hüküm yoksa da, 9 gün içinde boşanma ve 47 gün sonra da yeniden aynı eşle evlenme halini, iyiniyet kuralları ve yasanın amacıyla bağdaştırmak mümkün olmasa gerek. Davacı yeni evliliğini aynı eşiyle yapmıştır. Bu eş ise davacı ile çalışırken evlenmiş ve on yıl süren çalışmasına da müsade etmiştir. Yani evliliğin çalışmaya engel olmadığı belli olmuştur. Bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekirken aksine düşüncelerle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 3.3.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.