 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1987/2181
K: 1987/2655
T: 05.03.1987
DAVA : Davacılar, murislerinin iş kazası sonucu ölümü üzerine uğradıkları manevi zararın ödetilmesine karar verilmesini istemişlerdir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dosyadaki bilgi ve belgelerle ve dosya içeriğine göre; davacıların murisi işçinin sevk ve idaresinde bulunan davalıya ait otobüs ile Antalya liman yolunda şehir merkezine doğru giderken, arkadan gelen bir vasıtanın yüzde yüz kusurlu davranışı sonucu çarpışması ile sevk ve idare hakimiyetini kaybederek devrilen otobüsün altında kalmış ve ölmüştür. Davacılar açtıkları bu dava ile, murislerini ölümü nedeni ile manevi tazminat isteğinde bulunmuşlardır. Davalı ise, olayın meydana gelmesine davacıların murisinin sebep olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Yerel mahkeme, yaptığı yargılama sonunda, manevi tazminat istemini aynen hüküm altına almıştır.
Öteki sorumluluk hallerinde olduğu gibi, tehlike sorumluluğunda da, üç halde illiyet bağını kesen nedenlerin bütün sorumluluk halleri ve bu arada tehlike sorumluluğu içinde geçerli olduğu vurgulanmaktadır. Yargıtay illiyet bağının sadece kusura bağlı sorumlulukta değil, sebep ve özellikle tehlike sorumluluğunun kurulabilmesi için de zorunlu olduğunu kabul etmektedir. (HGK.nun 3.3.1971 gün ve E.1969/9-874 K. 121 sayılı, 10.11.1976 gün ve E. 1975/15-1125, K. 1976/2773 sayılı ve 10.5.1978 gün ve E. 1977/10-807, K. 1978/374 sayalı kararları). Gerçekten de kusurlu sorumluluk ile kusursuz sorumluluğun bütün halleri için geçerli olan nedenlerin tehlike sorumlulğunda niçin etkili olamıyacağını açıklamak hukuken mümkün değil. Aslında illiyet bağını kesmesi söz konusu olan bu gibi çeşitli durumların evleviyetle tehlike sorumluluğunda da kabul edilmesi gerekir.
Bu açıklamadan sonra somut olay ele alınacak olursa, arkadan gelen başka bir aracın kusurlu çarpması sonucu meydana gelen olayda davacıların murisi işçi ölmüştür. Kazanın işverenin iş görülürken gerçekleşmiş olması sorumluluğu için yeterli değildir. Çünkü olay, üçüncü kişinin tamamen kusurlu davranışı sonucu gerçekleştiği için, işyerine özgü tehlike ile meydana gelen sonuç arasında uygun illiyet varlığından sözedilemez. Bu itibarla, davalı işvereni bu olaydan sorumlu tutmak olanağı yoktur. Hukuk Genel Kurulunun 26.12.1986 günlü, Esas 1986/9-601 ve sayılı kararında da bu görüş benimsemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken. Manevi tazminatın hüküm altına alınması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,
5.3.1987 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZASI :
Davacıların miras bırakanının ölümü ile sonuçlanana olayın bir iş kazası olduğundan uyuşmazlık yoktur.
İş kazalarında işverenin zarardan sorumluluğu ise, haksız fiilden akıtten doğmaktadır. Bu nedenle işkazasında bu yüzden zarara uğrayan işçinin isteyebileceği tazminat ile, Borçlar Kanununun 332. maddesine sonradan eklenen fıkra uyarınca işçinin ölmesi halinde onun yardımından yoksun kalanların isteyebilecekleri tazminat akde aykırı hareketten doğan tazminat hakkındaki hükümlere tabidir.
Kuşkusuz akde aykırı hareketten doğan sorumluluk yanında işveren iş sözleşmesine aykırı davranıştan doğan zararlarda olduğu gibi, tehlike yaratan olayların doğurduğu zararlardan da iş sözleşmesi gereği sorumlu olacaktır.
Akdi sorumlulukda ise, haksız fiillerde olduğu gibi üçüncü şahsın tam kusurunun illiyet bağını keseceği düşüncesine yer verilmemesi gerektiği kanaatindeyim. Zira burada illiyet, iş sözleşmesinin varlığı ve iş hukukunun işçiyi koruyucu özelliği gereği gerçekleşmektedir. Aksinin kabulü, üçüncü şahsın bulunamaması veya mali imkansızlık içinde olması gibi hallerde işçi, ya da ölümünde yardımından yoksun kalanların zararlarının karşılanmaması söz konusu olabilir ki, bu iş hukukunun işçiyi koruyucu özelliğine aykırı düşeceği gibi, hakkaniyet kurallarıyla da bağdaşmaz. İşveren sadece kazalı işçinin kendi kusurundan doğan zarardan sorumlu tutulamaz.
Bu görüş doğrultusundaki kararın onanması oyundayım.
Çoğunluk görüşüne bu nedenle iştirak edemiyorum.