 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1987/2093
K: 1987/2346
T: 23.02.1987
DAVA : Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, ücret alacağı, ikramiye ve yemek parasının ödetilmesi ile davalı şirket tarafından bu alacaklarına yapılan vaki itirazın kaldırılmasına, takibin devamına ve inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm, süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İş akdinin feshedildiği 1.12.1982 tarihinde, davalı işveren davacı işçiye bedeli "nakden" alınmıştır, ibaresiyle 560.000 TL.'lik bono vermiştir. Davacı bu bonoyu icraya koyarak takipte bulunmuş ve sonra da 7.10.1985 tarihinde 500.000 TL'lik alacak ve bunun 300.000 TL. geçmiş günler faizi olmak üzere toplam 800.000. TL. üzerinden icra takibine geçmiştir. Bunun dayanağını da 1.9.1981 - 30.11.1982 tarihleri arasında toplu iş sözleşmesi gereği ödemesi gerekirken ödenmeyen işçilik hakları olarak gösterilmiştir.
Davalı, bu takibe borcu olmadığından bahisle itiraz etmiş, bunun üzerine davacı mahkemeye bu davayı açarak 800.000. TL üzerinden itirazın iptalini ve takibin devamını istemiştir. Ancak, bu defa dava dilekçesinde, hak türlerini ihbar ve kıdem tazminatı ile 1982 yılı ikramiye ve 1982 yılı son 4 ayına ait ücret ve yemek parası olarak belirlemiştir.
Davalı, bu davayı konu edilen alacağın önceden icra yolu ile bono karşılığı ödediği para olduğunu, bu nedenle borcu bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme, bu dava konusunun bono karşılığı ödenen paradan ayrı olduğu sonucuna vararak istek yönünden karar vermiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; iş akdinin feshedildiği gün işverenin işçisinden, işçinin kendisinden daha bir çok alacakları varken, 560.000 TL gibi işçinin ücretine göre yüksek bir mablağda borç para alıp verme ilişkisine girmesi hayatın olağan akışına ve mantık kurallarına uygun düşmez.
Esasen ortada bu düşünceyi doğrulayan olgular da vardır. Örneğin bunlardan biri, davacının icraya koyduğu 500.000 TL'lik alacak toplu iş Sözleşmesine dayandırılan alacak türleri olarak gösterildiği halde, davada daha değişik hak türlerine yer vermiş olmasıdır.
Diğer bir sebep de, işverenin muhasebe kayıtlarında bu davada istenen haklara ilişkin ve aynı miktarda senet verildiğinin yazılı olmasıdır.
Davacının bu hak türlerine ilişkin olarak mahkemeye ibraz ettiği müfredatlı hesap pusulasının aynının işveren kayıtlarında bulunmuş olması da, savunmayı doğrulayan diğer bir olgudur.
Bütün bu bilgi ve olgular birlikte değerlendirildiğinde, bu dava konusu alacağın davalının önceden icraya ödediği 560.000 TL'lik borç senedinin konusunu teşkil ettiği sonuç ve kanaatine varılır. Böyle olunca da davanın reddi gerekir.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen sebeplerden BOZULMASINA, 23.2.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.