 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1987/12134
K: 1988/1179
T: 15.02.1988
DAVA : Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm, süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı, banka şube müdürüdür. Hamiline sertifika vermek de görevi dahilindedir. Ancak hamiline sertifika verebilmesi, sertifikanın içerdiği meblağın bankaya yatırılması zorunda olduğu da tartışmasızdır. Buna rağmen davacı, bir şahsın aracılığı ile karşılığı bankaya yatırılmadan 11.1.1984 tarihinde, fakat 13.1.1984 tarihini taşıyan 17.000.000. TL 'lık bir sertifika düzenleyerek ilgisine teslim ettiği, içerdiği miktardan sadece 11.500.000. TL'nin 13.1.1984 tarihine kadar tahsil edilip banka kayıtlarına geçtiği, 5.500.000 TL'nin ise tahsil edilmediği, bu miktarı karşılamak üzere sertifika hamilinin anlaştığı üçüncü bir kişi adına bankada hesabı olan bir firma tarafından verilen fakat karşılığı olmayan bir çekin ibraz edildiği, çekin karşılığının olmadığının bilinmesine rağmen (bloke) şerhi verilmek suretiyle alındığı hal böyle iken, vade tarihinden iki gün sonra 16.4.1984 tarihinde 17.000.000 TL'nin faizi ile birlikte 18.915.331 TL. olarak sertifika hamiline ödendiği, bütün bu işlemlerin davacının bilgisi tahtında yapıldığı bunun Genel Müdürlüğün talimatı üzerine müfettişlikçe ortaya çıkartılıp tespit edildiği, 12.6.1984 tarihli Disiplin Kurulu Kararı ile de davacının hizmet aktinin feshine karar verildiği, kararın oybirliği ile alındığı, idare kurulunca da 13.6.1984 tarihinde onaylandıktan sonra, 14.6.1984 tarihli yazı ile işine son verildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu işlemlerden dolayı bankanının zarara girmediğinden bahsetmek mümkün değildir. Banka zarara girmemiş olsa dahi, davacının usul ve yetki harici işlemlerine giriştiği ve gerçekleştirdiği ortadadır. Esasen mahkemenin hükmüne esas aldığı raporda da bilirkişi, davacının basiretsiz hareket etmiş olduğunu, bankayı risk altına sokmuş bulunduğunu belirtmiştir. Bütün bu durumlar 1475 sayılı İş Kanununun 17/11. bendinin (d) fıkrası hükmündeki doğruluk ve bağlılığa uymayan ve işverenin güvenini kötüye kullanma halini oluşturur. Böyle olunca da, işverenin davacının hizmet akdini bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshetme hakkı doğmuş olur. Bunun sonucu olarak davacı kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamaz. O halde, davanın reddine karar vermek gerekir. Mahkemenin yazılı şekilde istekleri kabul etmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten davalı yararına BOZULMASINA,peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.2.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.