 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi
E: 1987/12016
K: 1988/833
T: 08.02.1988
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı farkı ile ücret ve sosyal farklardan doğan alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı, Türkiye İş Bankası A.Ş. mensupları Emekli Sandığı Vakfı Vakıf Senedi'nin 27/1-a maddesi ile Personel Yönetmeliği'nin 129/2-b ve işyerinde uygulanmakta olan 1.4.1984 ile 31.3.1986 tarihleri arasını kapsayan Toplu İş Sözleşmesi'nin 132/2-b ve 10 uncu maddesi hükümlerine dayanarak, Banka'ca Emekli Sandığı'nda kabul edilmiş emekliliğe esas 30 yıl hizmet veya 60 yaşını doldurma koşuluna riayet edilmeksizin, emeklilik süresi veya yaş haddinden önce ve 1.4.1986 tarihinde yürürlüğe girecek olan Toplu İş Sözleşmesi de beklenmeksizin re'sen emekliye sevk edildiğini, bu işlemin kendisini ileriye yönelik olarak gerek kıdem tazminatı farkından, gerekse diğer işçilik haklarından yoksun bırakma sonucunu doğurduğunu ileri sürerek istekte bulunmuştur.
Gerçekten l982 tarihli söz konusu Vakıf Senedi'nin 27 maddesinin 1/a-b fıkralarında banka tarafından emekliye sevk edilebilmek 30 yıl hizmet süresine veya 60 yaşını doldurma koşuluna bağlamıştır. Öte yandan Personel Yönetmeliği'nin 129 ve Toplu İş Sözleşmesi'nin 132 nci maddesinde yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olan ilgilinin hizmet aktinin sona erdirilebileceği yazılıdır. Yine Personel Yönetmeliği'nin emeklilik başlığını taşıyan 105 inci maddesinde de banka personelinin sosyal güvenceleri hakkında Vakıf Senetleri hükümlerinin uygulanacağı açıklanmıştır. Şu durumda banka personelinin banka tarafından emekliye sevkinde bir sosyal güvence olarak Vakıf Senetleri hükümlerinin göz önünde tutulması gerekmektedir. Toplu İş Sözleşmesi'nin (yaşlılık aylığını bağlanmasını hak kazanmış ilgilinin ) sözlerinin de Vakıf Senedi'nde yer alan koşulların varlığına bağlı görmek icabeder. Şu halde uyuşmazlığın Personel Yönetmeliği ve Vakıf Senedi hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerçeği ortaya çıkmaktadır. Öte yandan, her ne kadar davacı ileriye yönelik hizmetleri için kıdem tazminatı ve işçilik haklarından söz ederek istekte bulunmuşsa da, aslında bunu, Personel Yönetmeliği ve Vakıf Senedi hükümlerine riayet edilmemesi sonucu uğranılan zararlardan dolayı 1475 sayılı İş Kanunu'nun 13/son fıkrası uyarınca istenilen bir tazminat olarak düşünülmesi uygun olur. Böyle olunca uyuşmazlık, davacının bu işlemden dolayı uğradığı zararının nasıl tespit edileceği noktasında toplanır. Bu zarar ise, fesih tarihi ile davacının yeni bir iş bulup çalışabileceği veya iş bulup çalışmaya başlamışsa, yeni işe başladığı tarih arasında geçen boşta kaldığı sürede yoksun kalınan parasal menfaatlerden ibaret olabilir. O halde bu çerçevede bir inceleme ve değerlendirme yapılarak karar vermek gerekirken, işverenin İş Kanunu'nun 13. maddesine göre iş aktinin her zaman feshedilebileceğinden çalışılmayan süre için ücret istenemeyeceğinden bahisle isteğin tamamının reddi isabetli değildir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, 8.2.1988 gününde oybirliğiyle karar verildi.